1996 yılında piyasaya sürülen Yıldızlar ve Yakamoz isimli albümünde Ahmet Kaya Turuncu Gemi'nin öyküsünü anlatır. Sözlerini eşi Gülten Kaya'nın yazdığı öykü oldukça kasvetli, karanlık bir havayı betimler. Gemide savaşçılar yola çıkmak için hazırlanıyordur. Turuncu gemi geri dönmeyecektir ve öyküdeki iki kişi gözlerindeki yaşların anlamsızlığını sorgularlar. Ve sonrasında şu sözlerle zor kararı alırlar: 'Gidilmesi zor yerler var gidilmesi gereken/ Hadi gülüm toparlan gidiyoruz/ Yaşamak için ölmek sırası bizde/Gitmeden yetişelim gemiye/Çabuk!...'

Hayatı anlamlandıranın semboller olduğunu düşünen biri olarak tutkularımızın da somutlaşmış hallerinin semboller olduğuna inanmaktayım. Bana göre; tutkulu olarak bağlandığımız futbol takımları da bizleri tanımlayan sembollerden biridir aslında. Turuncu geminin öyküsü bu açıdan bana sürekli Altay'ı anımsatıyor.

Son oniki yılda yaşanılanlar adeta Altay'ı Turuncu Gemi gibi geri dönüşü her geçen gün zorlaşan bir yolculuğa doğru götürüyor. Bu mücadelede oturduğumuz yerden sadece gözyaşı dökmenin yeterli olmayacağının farkında olmamız gerekir. Bu yaşam mücadelesinde gidilmesi zor yerler var ise gidilmesi gereken bu yolculuğa, bu mücadeleye hep beraber baş koymalıyız. Yüzyıllık kulüp tarihinde kulübü yaşatmak için mücadele edenler olarak sonrasında; bugün mücadele sırasının bize geldiği gerçeğinin farkına varmalıyız ve çok geç olmadan birey olarak bizlere düşen fedakarlıkları yapmalıyız.
Altay'ın yaşadığı bu yol ayrımını tarihte birçok kulüp yaşadı ve bazıları yok olmaya, bazıları ise gözlerden ve gönüllerden ırak yaşamaya mahkum oldu. Bazıları ise zor günde kenetlenerek kulüplerinin yaşamasına hatta daha da ileri gitmesine aracı oldu. 2005-2006 sezonunda Altay'ın 1.Ligde şampiyonluk yarışında en büyük rakibi Bursaspor idi. Bursa kenti o sezon büyük bir kampanya başlattı ve dibe çökmüş Bursaspor'un silkinerek Süper Lig'de şampiyon olmasının yolunu açtı. Belki o gün bunu başaramamış olsalar bugün rakipleri Şampiyonlar Ligi, UEFA kupasında değil; komşuları olan diğer Marmara takımları Kocaelispor ve Sakaryaspor gibi 3.Lig, amatör küme takımları olacaktı.

Aslında çok uzağa da gitmeye gerek yok. Yaşadığımız bugünlerde PTT 1. Lig'de mücadele eden Orduspor'da yaşanan ekonomik krizin ardından yardım kampanyası başlatıldı. Kampanya süresince hedeflerinin 5 bin 200 kombine bilet satışı gerçekleştirmek olduğunu ifade eden Kulüp basın sözcüsü, "Tüm şehrin kampanyaya destek vererek bizleri yalnız bırakmayacağını biliyoruz" dedi ve kısa süre içerisinde hedeflerinin gerçek olduğu kamuoyuna yansıdı.

Altay'da da yaşanılan Alsancak Stadı krizi ve UEFA'dan eski oyuncusu Tiago'ya olan borç nedeniyle puan silme ikazı yazısı sonrası bir destek kampanyası başlatıldı. Ama görünen o ki bu kampanya amacına ulaşmakta yetersiz kalacak. Hatta kampanyanın önceki düşmanlıklar ve ayrılıklar için de bir bahane olarak kullanılması ihtimali bile mevcut. Şimdiden bazı kişiler söz konusu olan Altay olmasına rağmen; o vermezse ben de vermem, ya da ben verdim onlar vermezse onları rezil edeceğim düşünceleri içerisindeler. Kampanyayı yapıcı duyguları oluşturmaktan ziyade bölmeye, yıkmaya, yeni kavgalarda alet etmeye hazırlananlar kampanyanın bitmesi için gün sayıyor.

Bu yazıyı yazmadan önce yeni bir yol bulabilmek adına mevcut yönetim kurulu başkanımız Aslan Savaşan, yönetim kurulundan iki dostum; ulaşabildiğim eski başkanlarımızdan Erdoğan Tözge; Ahmet Taşpınar ve Mehmet Erdoğan ile Taraftar Derneği yöneticilerimiz Murat Şumar ve Ersoy Görgün ile birlikte bir düşüncemi paylaştım. Ortada olan bu büyük yükün altına Altaylıyım diyen herkesin eşit oranda elini koyması gerektiğini belirttim. Yapılan kampanyanın resmi bir zemine oturtulmasını önerdim. Hatta bu durumun uzun süredir camianın büyük kesimini rahatsız eden mevcut üye yapısının yeniden düzenlenmesi için de bir fırsat olarak değerlendirilmesini talep ettim. Görüşebilmeyi başardığım tüm bu kişiler bu görüşe tam destek vermekle birlikte Sayın Erdoğan Tözge bunun mutlaka hukuki zemininin oluşturulmasının gerektiğini fakat bunun çok zor olacağını belirterek çekimser kaldı. Sayın Ahmet Taşpınar ve Ersoy Görgün ise camia olarak hepimizin düşünüp olgunlaştırmamız gerektiğini düşündüğüm iki önemli fikri paylaştılar.

Benim ham fikir olarak ortaya attığım, uzun süredir yapmayı planladığımız ve bir türlü yapamadığımız Mali Genel Kurul kararının yönetim kurulumuzca bir an önce alınması ve genel kurulda Alsancak Stadı ile ilgili olağandışı gelişmeler gerçekleştiği için tüm genel kurul üyelerinin zorunlu olarak ve eşit olarak katkı sağlayacağı bir formül üretilmesiydi. Bu aidatların geçici olarak yükseltilmesi olabileceği gibi bir defaya mahsus kulüp derneğinin zararına yönelik ek ödenti kararı olabilir. Bunun bir yaptırıma bağlanarak; bu kara günlerde taşın altına elini koymayanların da geçen yıl olduğu gibi üyeliklerinin sona erdirilmesi önerimdi. Bu ham düşünce ile hem kulübe zor günlerde nakit bir para girdisi sağlayabiliriz hem de artık Altay'da insanların birbirini yaralar hale getirdiği 'Gerçek Altaylılar' söylemini hayata geçirerek bir anlamda bu tartışmaları sona erdirip yolumuza devam edebiliriz.

Sayın Ahmet Taşpınar; kısa vadede Tiago sorununa çözüm olabilmek için camia içerisinde 5000 dolar verecek 35 kişi bulunarak bu sorunun kapatılmasının mümkün olabileceğini ve camiayı iyi tanıyan biri olarak bunun çok zor olmadığını ifade etti.

Taraftar Derneği yöneticimiz Sayın Ersoy Görgün ise çok daha farklı bir düşünceyi tartışmamızın faydalı olabileceğini belirtti. Altay'da çarpık hale gelmiş genel kurul üyeliklerinin hepsinin iptal edilerek, yeni bir kurucu meclis benzeri bir oluşumun oluşturularak; yeniden sağlıklı genel kurul üye yapısının oluşturulmasının sağlanması.

Şahsen ulaşabildiğim camiamızın önemli isimlerinin destek verdiği bu ham projeleri Altay'a gönül verdim diyen herkesin olgunlaştırmasını diliyorum. Yönetim kurulumuzun gecikmiş olan Mali Genel Kurul kararını almasını; dernekler yasası ve tüzük düzenlemede geçen yıl ne kadar deneyimli ve becerikli olduğunu bizzat aynı yönetimin bir parçası olarak bire bir şahit olduğum Sayın Nihat Baç'ın da önerileriyle yeni bir düzenlemenin yapılabileceğini umut ediyorum. Turuncu Geminin arkasından ağlamak yerine, nereye giderse gitsin o Turuncu Gemiye hep beraber binelim.