Uranüs'ün 27 uydusu bulunur. Güneş Sistemindeki diğer gezegenlerin etrafında bulunan uyduların çoğu adlarını Yunan ya da Roma mitolojisinden alırken, Uranüs'ün uydularının adları, William Shakespeare ve Alexander Pope'un eserlerindeki karakterlerden gelmektedir.
Uranüs'ün iç uydularının hepsi, kabaca yarısı su buzu ve yarısı kaya gibi görünmektedir. Dış uyduların bileşimi bilinmiyor ama muhtemelen bunlar Uranüs tarafından yakalanmış asteroitlerdir.
Oberon ve Titania, Uranüs'ün en büyük uydularıdır ve 1787'de William Herschel tarafından ilk keşfedilen uydulardır. Sonraki iki uydu Ariel ve Umbriel, Neptün'ün yörüngesinde bir uyduyu ilk gören kişi olan William Lassell tarafından keşfedilmişlerdir. Bundan bir yüzyıl kadar sonra, Gerard Kuiper 1948'de Miranda'yı bulmuştur.
Voyager 2 uzay aracı 1986'da Uranüs sistemini ziyaret etmiş ve o zamana kadar bilinen uydu sayısı da üç katına çıkmıştır. Voyager 2, çapları 26 ile 154 km arasında olan, Juliet, Puck, Cordelia, Ophelia, Bianca, Desdemona, Portia, Rosalind, Cressida ve Belinda olarak adlandırılan ek 10 uydu bulmuştur.
O zamandan beri, Hubble Uzay Teleskobu'nu kullanan gökbilimciler ve geliştirilmiş yer-konuşlu teleskoplarla bilinen uydu sayısı toplam 27'ye yükselmiştir. Aslında çok yakına gitmiş olan Voyager'dan sonra Dünya'dan yeni uyduların belirlenmesi çok etkileyici bir başarıdır. Bu uydular epeyce küçük ve asfalttan daha koyu renklidir. Boyutları 12 ile 16 km arasındadır. Bunların Dünya'dan ya da aslında Güneş'ten 2,9 milyar km uzakta olduğu düşünülüse bu uyduları belirlemenin ne kadar zor olduğu daha iyi anlaşılabilir.


Uyduların eşsiz özelliklerinden bazıları:

- Beş büyük uydudan en içte olan ve en küçük olanı Miranda, diğer uydularda görülenin tersine bir yüzeye sahiptir. Miranda'da, ABD'deki Büyük Kanyon'dan 12 kat daha derin olan çok büyük fay hattı kanyonları, çok eski görünen basamaklı katmanlar ve yüzeyler, çok daha genç görünen diğer oluşumlar vardır.
- Ariel, Uranüs'ün tüm uyduları içinde en parlak ve muhtemelen en genç yüzeye sahiptir. Yüzeyinde az sayıda büyük ve birçok küçük krater bulunur. Bu durum yeni çarpmaların, daha büyük, daha eski büyük kraterleri yok ettiğini göstermektedir.
-Umbriel beş büyük uydudan en eski ve en karanlık olanıdır. Birçok eski, büyük krateri vardır ve bunlardan birinde gizemli parlak bir halka bulunur.
-Oberon, beş büyük uydunun en dışta olanıdır. Yaşlı, çok sayıda kratere sahip bir uydudur ve iç etkinlikleriyle ilgili çok az iz bulunmaktadır. Kraterlerinin birçoğunun tabanında bilinmeyen karanlık malzemeler görünmektedir.
-Cordelia ve Ophelia, Uranüs'ün en dıştaki ince ve belirgin "epsilon" halkasını tutan çoban uydulardır.
Bu uydularla Miranda arasında sekiz küçük uydu bulunur. Bu bölge oldukça kalabalıktır ve  gökbilimciler bu küçük uyduların birbirlerine çarpmamayı nasıl başardıklarını henüz anlayamamışlardır. Bu uydular gezegenin 10 dar halkasını bir arada tutuyor olabilirler. Biliminsanları, bu halkaları bir arada tutmak için daha da fazla uydunun bulunması gerektiğini düşünmektedirler.


Halkaları

1977 yılında iki biliminsanı ekibi, Uranüs'ün SAO 158687 adlı yıldızın önünden geçişini gözlemek için planlama yaptılar. Bu gözlem, uzak bir gezegenin gözlenmesi için çok az bulunan bir şanstı. Bu beklentinin aksine büyük bir keşif yaptılar: Uranüs'ün, Satürn gibi, bir dizi halka ile kuşatılmış olduğunu belirlediler.
Kuiper Havadan Gözlemevi (Kuiper Airborne Observatory), üzerindeki açıklıktan gökyüzüne bakmakta olan bir teleskopla uçmakta olan bir Boeing uçağı olan gözlemevidir. Yüksek atmosfer katmanlarında uçarken, atmosferin engellediği özellikle kızılöte dalgaboylarında gözlem yapılabilmektedir. Bu gözlemevinde gözlemciler ve Avustralya'daki Perth Gözlemevi'ndeki gözlemciler, gözlem sırasında bu yıldızın birkaç kez göz kırptığını belirlediler. Bu yanıp sönmeler, halkaların yıldız ışığını engellemesi nedeniyle olmaktaydı. Avustralyalı takım şaşkınlıkla yıldız ışığının neden kaybolup geri geldiğini anlamaya çalışıyorken üç halkanın gözlemini kaçırdı.
Kuiper ekibinin daha iyi bir bakış açısı vardı ve Uranüs'ün dışa doğru sırayla Alfa, Beta, Gamma, Delta ve Epsilon olarak adlandırılan beş dar halka ile çevrelendiği haberini ilk olarak yayınladılar. Perth ekibi yıldız ışığında altı farklı azalma belirledi  ve bunları 1 ile 6 arasındaki halkalar olarak adlandırdılar.
Biliminsanları dikkatli bir çözümleme yaparak ve 1986'daki Voyager 2 uzay aracının sağladığı daha yakın görüntülere bakarak Uranüs'ün çevresinde bilinen 13 halkayı belirlediler. Mab and Cupid adı verilen iki yeni halkanın Hubble Uzay Teleskobuyla keşfi 22 Aralık 2005'te duyuruldu. Gezegenden dışa doğru halkalar 1986U2R, 6, 5, 4, Alfa, Beta, Eta, Gama, Delta, Lambda, Epsilon, Nu ve Mu olarak adlandırılır. Büyük halkalardan bazıları ince toz kemerleri ile çevrilidir.
Uranüs'ün iki ayrı halka kümesi bulunur. Dokuz halkalı en içteki sistem çoğunlukla dar, koyu gri halkalardan oluşur. İki dış halka vardır: En içteki halka Güneş Sisteminin herhangi bir yerinde görülen tozlu halkalar gibi kırmızımsıdır ve dıştaki halka da Satürn'ün E halkası gibi mavi renklidir.

Manyetosferi

Uranüs alışılmadık, düzensiz şekilli bir manyetosfere sahiptir. Manyetik alan tipik olarak gezegenin dönme düzlemiyle çakışıktır ancak Uranüs'ün manyetik ekseni gezegenin dönme ekseninden yaklaşık 60 derece eğiktir ve aynı zamanda gezegenin merkezinden üçte bir oranında kayıktır.
Uranüs'teki Auroralar, tek taraflı manyetik alan nedeniyle Dünya'da, Jüpiter'de ve Satürn'de olduğu gibi kutuplarla aynı doğrultuda değildir.
Güneş'e göre Uranüs'ün ters tarafında, yani arkasındaki kalan manyetosfer kuyruğu, uzaya doğru milyonlarca km boyunca uzanır. Manyetik alan çizgileri, Uranüs yuvarlanan bir top gibi döndüğünden, uzun bir tirbuşon şeklinde bükülmüş durumdadır.
Uranüs'ü bugüne dek yalnızca bir uzay aracı ziyaret etmiştir. Dokuz yıl boyunca 3 milyar kilometre yol aldıktan sonra, NASA'nın Voyager 2 adlı uzay aracı, halkaları ve uyduları da dahil olmak üzere gizemli gezegen hakkındaki önemli bir çok bilgiyi yalnızca altı saat içinde elde etmiştir.

Kaynak: http://solarsystem.nasa.gov