Yeşil Kırmızı ve Lacivert Kırmızılılar son maçlarına çıktılar.
Altınordu amaçsız, Karşıyaka düşmüştü.
Taraftar da elini ayağını çekmişti.
Üstelik Altınordu'nun maçlara renk katan bandosu da gelmeyi gerek görmemişti.
Sahada da genel olarak genç oyuncular vardı.
İki takım arasındaki en büyük fark, oyuncu durumlarıydı.
Altınordulu oyuncular kendini göstermek istiyordu fakat Karşıyakalı oyuncuların çoğu seneye bu takımda yoktu ve onlar için angarya bir maçtı.
Üstün olan takım normal olarak Altınordu idi.
Olmasa şaşardık.
Alt yapısıyla Türkiye'ye örnek bir takım ne de olsa.
Altınordu yüklendi, Karşıyaka ileriye çıkmakta zorlandı.
Karşıyaka defans arkasında derin boşluklar bırakınca, Altınordu bunu iyi değerlendirdi.
İki Karşıyakalı bir Altınorduluyu tutamadı, arkaya kaçırdı.
Oysa hücum oyuncuları boş bırakılmamalı, her daim gölge gibi takip edilmeli, adım attırılmamalıdır.
Ama neyse ki Erhan vardı da gole izin vermedi.
Altınordu çok basit bir tuzak kurup, gol atmayı başardı.
Ceza alanı çizgi civarına kümelenen Altınordulu oyuncuları tutmak için de Karşıyaka, oraya yığıldı.
Kafayla altıpas çizgisine bırakılan topu, unutulan oyuncu kontrol etti, düzeltti, vurdu, golünü attı.
Altınordu'yu kutlamak, bir o kadar da Karşıyaka'yı yermek lazım bu pozisyonda.
2. Altınordu golünde de Erhan o topu çıkarabilse, ki beklemedim değil, bir kademe daha üst seviyeye çıkacaktı gözümde.
Mustafa'nın rakibi karşılayışı, kaçırışı ve topu görmeden ayağını uzatması tam acemice oldu ve bu da penaltıyı getirdi.
Yapması gereken 1 adım daha kendi kalesine yakın olmalı, çalım atmaya yeltenmesini engellemeli, pas vermeye zorlamalıydı.
İlk yarı Altınordu oyuna hükmetti, defans arkasına çok iyi koşular yaptı ve iyi de paslar geldi.
İkinci yarıya Karşıyaka hızlı başladı ama fazlaca bir üstünlük getirmedi.
Erce rahat, güvenli bir kaleci havasındaydı ama bu ona hata yaptırdı 2. yarının başlarında.
Baskı yapan rakibine feyk atmayı denedi ama o kadar yakındaki birine çalım atmak çok zordur ve kaptırma ihtimali yüksektir.
Bartu'nun attığı goldeki kafa vuruşu da Hakan Şükür'ü hatırlattı bana.
O da vuruşlarını yere yapar ve kalecileri zor durumda bırakırdı.

Heyecan dolu son 90'lar

PTT 1. Lig'de iddiasız maçlar oynandıktan sonra kalan 6 maç aynı saatte idi.
Saha görevlileri telefonda başlama komutunu alınca hakemlere bildirdi ve tüm karşılaşmalar aynı anda başladı.
Süper Lig'e doğrudan çıkacak takım olmak için de savaş vardı, Play-Off'a katılmak için de, küme düşmemek için de...
Bugün bazıları sevinecek, bazıları üzülecekti.
İlk gol, hatta goller Denizli'den geldi, fakat Denizlispor'dan değil, hiç bir iddiası kalmayan rakibi Gaziantep BB'den.
Skor birden 0-2 olmuştu.
Denizlispor oldukça istekliydi, farkı getiren ise konuk takım yabancılarının yaratıcılığı idi.
Küme düşmeme yarışı verdiği takımların maçlarının berabere devam etmesi, Denizli'nin işine yarıyordu; şimdilik paniğe de gerek yoktu.
Sonraki gol haberi Göztepe'den geldi.
Süper Lig'e doğrudan çıkma şansı bulunan Karabük'ü hedefinden uzaklaştırıyordu.
Yense bile yetmeyecek, Alanyaspor'un puan kaybetmesini bekleyecekti ki, onun maçında da gol yoktu şimdilik.
35. dakikada Göztepe, defansının büyük hatasıyla beraberlik golünü yedi.
36. dakikada Gaziantep BB'li Foxi takımının 3. golünü kaydetti, Denizlispor karşısında.
Denizlispor 39. dakikada Daniel Dimov'la farkı 2'ye indirdi ve ümitledi.
Aynı dakika içinde Balıkesir kötü bir haber aldı.
Play-off rakibi Elazığspor, deplasmanda, Süper Lig'i garantileyen lider Adanaspor karşısında öne geçti ve Balıkesir'i play-off dışına itti.
İlk yarılar sona erdiğinde değişen tek şey, Balıkesirspor'la Elazığ'ın yer değiştirmesi idi.

Önce şok, sonra mucize

İkinci yarı başlama komutu için tekrar telefonlar kulaklardaydı.
İkinci yarıların ilk golünü yiyen Göztepe oldu.
Murat Akın'ın kullandığı serbest vuruş, direkten döndü, kalecinin ayağına çarpan top, çizgiyi yavaş yavaş geçti.
Karabük bu golle 2. sıraya çıkarak, Alanya'yı bir alta indirdi ve Süper Lig'e doğrudan çıkma hakkını ele geçirmiş oldu.
57. dakikada Denizli'de fark tekrar 3'e çıktı.
Offsayt diye Denizlisporlu oyuncular ve offsayttaki Gaziantep BB'li oyuncu durakladı.
Ama durmayan başka bir oyuncu vardı ki, o ofsaytta değildi.
İçeri girdi, pasını verdi, boş kaleye golü attırdı.
66. dakikada Alanyaspor, Karabükspor'a kaptırdığı 2. sırayı bulduğu golle geri aldı.
Alanya karşısında yenik duruma düşen Giresun hala ikili averajla Balıkesir'in üstündeydi ve Play-Off'un son basamağındaydı ama...
69. dakikada Zeefuik'in golüyle Balıkesir, 1461 Trabzon önünde öne geçti ve Play- Off'taki yerine tekrar geçti.
Bu sonuç Denizlispor'un da işine geliyordu.
1461'in puan kaybetmesi, Denizli'nin her türlü ligde kalması anlamına geliyordu.
75. dakikada Mustafa Keçeli, Denizlispor'un 2. golünü kaydetti.
Son haftaya playoff hattında girip, yerini kaptıran Giresunspor, 'ben bitmedim daha' dedi, 79 ve 81. dakikada bulduğu gollerle öne geçerek, Elazığspor'u dışarı itti.
Bu sonuçla da Alanyaspor 3. sıraya, yani Süper Lig hattından, playoff hattına geriledi.
83. dakikada Şanlıurfa, Adana Demir karşısında golü buldu ve küme düşme hattından iyice uzaklaştı.
Devamlı pozisyon bulan Denizli, yine golü yiyen takım oldu ve 90. dakikada durum 2-5'e geldi.
Ardından Şanlıurfaspor 2. golünü de buldu ve ligdeki yerini biraz daha sağlama aldı.
90'lar fırtına gibiydi, arka arkaya goller geldi.
Alanya, Giresun'da beraberliği yakaladı, maç bitti fakat gözü Göztepe'den gelecek goldeydi ki o maç hala bitmemişti.
Balıkesir'de şok yaşandı.
1461 Trabzon beraberlik golünü attı, bu yetmiyor 1 gol daha gerektiriyordu ama diğer taraftan Balıkesir'i hattın altına düşürüyordu.
Bu sefer Balıkesir'de bir mucize yaşandı.
Dakika 90+5. Hatta geçiyordu bile. Bir gol daha geldi bu maçtan ve o golü atan takım Balıkesir idi.
İzmir'de Karabükspor, Alanya'yı geçerek Süper Lig'e çıkmayı başardı.
Balıkesir Play-Off hattında kalmayı başardı.
Bu hattan Giresun düştü, Elazığspor girmeyi başardı.
1461 Trabzon da yenilerek, ligden düşen 3. takım oldu.

Kupa siyah beyaz

Süper Lig daha bitmedi ama şampiyonluk yarışı sona erdi.
Beşiktaş sahasında Osmanlıspor'u yenerek ipi göğüslemeyi başardı.
Oysa Osmanlıspor'un bir sürpriz yapacağını düşünmüştüm.
Hem şampiyonlukta bir etkisi olacak, hem Beşiktaş'ı yeni stadında yenen ilk takım olacak hem de Avrupa'yı garantileyecekti yense Osmanlıspor.
Ama gücü yetmedi.

Akhisar hakem kurbanı

Maçı uzun uzun anlatmaya hiç gerek yok.
Hatta hiç bahsetmeye bile gerek yok.
Avrupa yolunda sahaya çıkan Akhisar, hakemin Galatasaray lehine verdiği 2 penaltı ile sahadan 2-1 mağlup ayrıldı.
Bu penaltılar, hakemin göremediği, süzemediği ama verdiği, olmayan olmaması gereken penaltılar.
Sonuç; Akhisar için biten Avrupa hayalleri.

Finale kalp zor dayandı

Euroleague'de bir sezon daha sona erdi.
Geçen sene olduğu gibi, bu sene de Fenerbahçe Final Four'a çıkmayı başardı.
Ama bir fark vardı, o da Fenerbahçe tüm takımlar içinde en başarılı olanı idi.
Bu aşamaya gelirken, hiç zorlanmadı.
Final Four'un Almanya'da olması demek, bir nevi kendi evinde oynaması demekti.
Yarı finaller aynı salonda arka arkaya oynanıyordu.
Fenerbahçe maçına saatler kala sarı lacivertliler salonu doldurmaya başladı.
Fenerbahçe'den önce oynanan CSKA - Lokomotive Kuban maçında tribünlerin yarısından fazlası sarı laciverte bürünmüştü bile.
Bu maçta bir şey dikkatimi çekti.
Önceki yazımın birinde de değinmiştim.
Lokomotive Kuban'ın maçlarında, rakip takım hücum ederken, o çığlık...
Burada da vardı.
Finallerde takımını yalnız bırakmamıştı, fakat finale çıkmasına yetmedi
Lokomotive Kuban'ın.
İlk finalist, herkesin tahmin ettiği gibi CSKA oldu.
Sıra CSKA'nın finaldeki rakibini belirleyecek maça geldi.
Fener sahnedeydi, hem de ne sahne alıştı o.
Maç başlar başlamaz 13-0'lık seri yakaladı.
Sonra rüzgar dindi ve Laboral Kutxa yavaş yavaş farkı kapattı, üstüne bir de öne geçti.
Son dakika içinde Fenerbahçe eşitliği sağladı ve maç uzatmalara gitti.
Oysa rahat bir galibiyet umuyorduk, bu rahatlık ancak uzatmalarda geldi.
Son dakika içinde rakip takım faullerde 2'de 2 yapsa belki elenmişti.

Sıra geldi şampiyonluğa

2 gün sonraki üçüncülük maçında da o çığlığa özel olarak odaklandım.
Seyircinin ve dolayısıyla tezahüratın az olduğu tribünde, kendini çok belli ediyordu.
Bu sefer işe yaradı ve Lokomotive Kuban 3. olmayı başardı.
Sıra geldi finale.
CSKA mı Fenerbahçe mi Avrupa'nın en büyüğü olacaktı?
CSKA bir adım öndeydi, kadro olarak.
İlk çeyrek başa baş, dişe diş giderken, yavaş yavaş durum değişti.
CSKA sazı eline aldı, farkı 20-21 sayı yaptı.
3. çeyrekte de fark bu civarlarda sürerken birden her şey değişti.
Bu sefer Fenerbahçe rüzgarı esmeye başladı.
Maçın sonları yaklaştıkça, Fener, CSKA'ya yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı...
Vee beraberlik geldi, eski Karşıyakalı, 35 numara formalı Boby Dixon'la.
Bununla kalmadı, öne geçmeyi de başardı.
1.9 saniye kala eşitliği sağlamayı başardı CSKA.
Top Fenerbahçe'de, heyecan doruktaydı.
Ama maç uzatmaya gitti.
Sonra...
Hakem mi dersiniz, CSKA mı?...
Final Four karşılaşmalarında, süre bitiminde, oyuncu değişikliğinde vb.
durumlarda çalan sesler bana İzmir'i, İzmir vapurlarını hatırlattı.
Vapur siren sesine ve iniş-biniş için kullanılan köprünün, açılıp, kapanırken çıkardığı sese çok benziyordu.
Basketbol maçlarında pek alışık olmadığım seslerdi.

Formula 1'de sürpriz

İspanya'da favoriler sıralama turunda ilk 2'yi alan Mercedes takımı pilotları idi ama...
Rosberg iyi bir kalkış ile beraber ilk virajda Hamilton'ı geçerek liderliğe yükseldi.
Dördüncü viraja gelinirken Hamilton Rosberg'e atak yapmak istedi ancak Rosberg kapıyı kapattı ve Hamilton pist dışına taştı.
Hamilton çimlerde spin attı ve frenaj esnasındaki Rosberg'e çarptı.
İki Mercedes aracı da hasarlı bir şekilde çakıl havuzunda kalarak yarışa veda etti.
Ferrarilere çok iyi direnen Red Bull'dan Max Verstappen tarihin en genç yarış kazanan pilotu oldu.