Bir önceki yazımızda basketbol altyapısındaki 10-14 yaş gruplarında mevcut sistemdeki performans ölçüm ve değerlendirme işlemlerinin ne tür istatistiklerle yapıldığından bahsetmiş, alternatif yaklaşımımız kapsamında tutulabilecek istatistikleri örneklendirmiştik.

PERFORMANS NEDİR VE NEDEN ÖLÇÜLÜP DEĞERLENDİRİLMELİDİR?

Bu sorunun bilimsel cevabını spor bilimleriyle uğraşanlar daha iyi vereceklerdir. Yani bunlarla ilgili teknik tanımlamalara girmek bize düşmez ama bu yaş grubunun performans ölçüm ve değerlendirmesini etkileyen kritik faktörleri ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz;

Fiziksel Kriterler: Boy, kilo, güç, sürat, sıçrama, dayanıklılık, denge, refleks vb.

Bu kriterler net ve somut şekilde izlenip gözlenebilirler, nesnel ve ölçülebilirlerdir.

Zihinsel Kriterler: Akıl, algılama, çalışkanlık, etik (itaat, saygı, dürüstlük, adillik) vb.

Bu kriterler mantıksaldır. Fiziksel kriterlerle çok benzeşirler.

Duygusal Kriterler: İstek, sevgi, inanç, azim (hırs), sezgi, güven, motivasyon vb.

Bunlar ise daha çok ruhsal durumla ilgilidir. Değişken ve anlıktır. İzlenebilir ve gözlenebilirler (netlik ve somutluk daha az olsa bile). Ne kadar nesnel ve ölçülebilir oldukları da tartışılır.

Performans ölçüm ve değerlendirmesi, 10-14 yaş grubundaki çocukların;

  1. İlk yer alacağı takıma seçilmesi,

  2. Oynayacakları maçlardaki kadro ve alacakları sürelerin belirlenmesi,

  3. Bir üst kategoriye çıkacak olanlarının ortaya çıkarılması

Açısından çok büyük önem taşımaktadır.

Bu noktalarda ölçüm ve değerlendirme yapılmıyorsa o çocukların neden üst kategorilerde tutunamadığı veya bir şekilde neden ortadan kaybolduğu izah edilemez.

PERFORMANSLAR MEVCUT SİSTEMDE NASIL ÖLÇÜLÜYOR, DEĞERLENDİRİLİYOR VE GELİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR?

Evet, mevcut sistemde bu yaş grubunda ölçüm ve değerlendirme bir şekilde yapılıyor. Ama bunun için standart kriterler var mı ya da hangi kriterlerle yapılıyor bunu biraz açmak gerek.

Çünkü fiziksel olarak boy uzamakta, kilo değişmekte, güç, sıçrama, sürat, dayanıklılık artmakta, denge iyileşmekte, refleksler hızlanmakta, zihinsel olarak aklın kullanımı ve algılama hızı, çalışkanlık ve spor ahlakı gelişmekte, duygusal anlamda ise iniş çıkışlar yaşanmakta. Yani ortada bir sürü değişken ve karmaşık bir denklem var. İdari sorunlar ile dış etmenleri saymıyorum bile.

Tüm bunlara baktığımız zaman da bu yaş grubu çocukların performans ölçüm ve değerlendirmesi standart birtakım kriterlerle yapılamaz gibi duruyor sanki. Bu yüzden de mevcut sistemde iş büyük oranda şöyle gerçekleşiyor;

Belli bir boyu geçen, diğerlerine göre fazla sıçrayıp hızlı koşan, topla biraz daha haşır neşir ve süratli olan, daha istekli, inançlı gibi görünen çocuklar takımlara seçiliyor. Bu arada kimin hangi kriterlere göre elendiği ya da seçildiği pek belli olmuyor veya tutarsızlıklar çözümlenemiyor. Kim bilir hiç gelişemeyecek kaç çocuk seçiliyor ve gelişmeye açık kaç çocuk kaybediliyor?

Çok özel organizasyonlarda genetik olarak çocuğun nasıl gelişeceği, örneğin boyunun ne kadar uzayacağı gibi tahminlerde bulunulsa bile, bu ölçümlerin tutturulabilmesi ya da sürekli olarak izlenmesi pek mümkün olmuyor.

Takıma seçilen çocuklar içinde biraz farklı olanlar önce kadroya girmeye sonra da maçlarda daha çok süre almaya başlıyor, hatta zamanla bunlar iyi oyuncu kabul ediliyor. Ancak yine de kimin, neden, nasıl daha çok süre aldığı belirsiz kalıyor ve esas bundan da önemlisi aynı dönemde kimin ne kadar geliştiği anlaşılamıyor.

İstatistik tutulabilen takımlarda ise maçlarda daha yüzdeli isabet sağlayan, daha az hata yapan daha çok top kazanıp asist yapan oyuncular bir miktar öne çıkıyor. Ama bu ölçüm ve çıkan veriler o maçlara özel olduğundan oyuncunun gerçek gelişimini izlemek açısından çok anlamlı olmayabiliyor.

Ve sezon/lar bitince önceden çıkabilir denen bazı çocuklar bir üst kategoriye çıkıyor (o da hepsi değil, kaçanlardan kalanlar). Çıkamayanların neden çıkamadığı, çıkanların hangi kriterlere göre çıktığı ve çıktıkları düzeyin bir üst kategori için ne kadar yeterli olduğu şüpheli kalıyor.

Performans geliştirme kısmı ise kabaca teknik sorumluların takımdaki hangi oyuncuları gözüne kestirdiği ve onların maç kazanma sayısı ile ilgili oluyor daha çok.

Bir şekilde bu oyuncularla birebir daha çok ilgileniliyor. Ama geliştirmek üzere belirlenen o oyuncuların neye göre seçildiği şeffaf ve açıklanabilir olmuyor, buna bağlı olarak da takımdan kopmalar başlıyor.

Üstüne üstlük daha ne kadar uzayacağı, dengesi ve hızı ne kadar değişeceği belli olmayan bu oyuncular, o anki boyları veya hızları sebebiyle belki ilerde hiç oynamayacakları pozisyonlara hapsediliyor (son noktada ise oyuncu ne gard, ne forvet, ne de pivot olabiliyor).

Takımın sözde en iyi oyuncusu ile en kötü oyuncusu arasındaki farka da pek dikkat edilmiyor. İstatistiksel olarak en yüzdeli sokan, en çok asist yapan ve minimum top kaybeden birkaç oyuncu ön plana çıkıyor. Buna bağlı olarak o mutlu azınlığın istatistiği gelişiyor, takım içi farklar ise hızla artıyor.

Maç kazanmak için hapsedildikleri pozisyonlardaki oyunculara daha çok yaslanılıyor. Onlara yaslandıkça, farklar uçuruma dönüşüyor ve artık çok oynayanlar daha da fazla oynamaya, az oynayanlar ise hiç oynamamaya doğru gidiyor. Bu da takımın rotasyonunu tamamen bozuyor ve dengeleri altüst ediyor.

Nihai olarak da bu yaş grubunda hiç olmaması gereken ikili oyunlar, alan savunması, presler ve setler ile tamamen maç kazanmaya yönelik cinlik kokan oyun planları devreye giriyor. Böylece bireysel tercih kullanımı, birebir savunma gayreti ve bunların geliştirilmesi büyük oranda maç kazanma hedefinin ardında ikinci plana atılıyor.

O HALDE PERFORMANS NASIL ÖLÇÜLÜP, DEĞERLENDİRİLİP, GELİŞTİRİLMELİ?

Aslında yukarıdaki açıklamalarda mevcut sistemdeki iyileştirilecek alanları belirtip çözüm önerilerimize de ışık tutmuş olduk. Toplayıp özetlersek alternatif uygulamalar ile nesnel ve ölçülebilir kriterlerle tutulan istatistikler bu işin temel noktası;

Takıma seçim noktasında (şeffaf ve aynı tekrar sayısı ile);

Temel hareket ve şeklinin çocuğa sorulup her bir ideal teorik cevabın “+” ile puanlanması,

Çocuk tarafından pratikte ideal şekliyle uygulanan her bir hareketin “+” olarak puanlanması

Takıma gerekli sayıda oyuncunun toplam puanlama sonucu oluşan sıralamaya göre seçilmesi,

Maç kadrosu oluşturma ve süre paylaşımı noktasında (şeffaf ve aynı tekrar sayısı ile);

Her çalışmada teorik soru-cevap yöntemi ile oyuncuya “+”puan verilmeye devam edilmesi,

Pratikte her 100 pozisyondaki doğru tercih sayısının oyuncu bazında “+” olarak puanlanması,

Takım-ilk beş belirleme ve süre paylaşımının teorik/pratik puanlama sırasına göre yapılması.

Kategori içi gelişme, üst kategoriye geçiş noktasında (şeffaf ve aynı tekrar sayısı ile);

Takım içi ortalama farkın doğru tercih istatistiği kullanılarak en alt seviyeye indirilmesi,

Puanlama sistematiğinin teorik/pratik sürdürülerek gelişen ve üste çıkacakların belirlenmesi.

Alternatif yaklaşım ile ilgili nihai olarak şunları ekleyebiliriz;

Bu yaş grubunda çeşitli yıllarda sezon boyu en az 10 kişilik takımlarda 100er pozisyon baz alınarak ve aynı yaştaki oyuncularla karşılaştırmalı yapılan uygulama ve analizler sonucu;

Mevcut sistemle çalışan takımların doğru tercih kullanımı ortalama %40 civarlarında kalırken,

Alternatif yaklaşım kullanan takımlarda bu oran %80 seviyelerine çıkabilmekte.

Mevcut sistemle çalışan takımlarda grup içi ortalama fark %70 civarlarına kadar çıkarken,

Alternatif yaklaşım kullanan takımlarda bu oran %20 seviyelerine inebilmekte.

Performans ile ilgili daha detaylı noktaları (alternatif uygulamalar ve ölçümler nasıl yapılmakta vb.) sistematik başlıklı yazımızda irdelemeye devam edeceğiz. Bir sonraki yazımızda ise alternatif yaklaşım kapsamında VERİMLİLİK konusunu ele alacağız.

Herkese iyi tatiller.