Demokrasinin uygulandığı ilk dönemlerde seçmenin belirli bir karar ya da aday için doğrudan oylamaya katıldığı bir durum vardı. Öyle ki seçmen adayları olduğu kadar sorunları da tanıyor ve söz konusu sorunların çözümü konusunda doğrudan karar mekanizmasında yer alıyordu. Bugün ise, ne o eski demokrasi var, ne seçmen ne de o adaylar...

Bugün geldiğimiz noktada demokrasi, 'Demokrasi bizim için bir amaç değil araçtır. Amacımıza ulaşıncaya kadar demokrasiye bağlıyız' açıklamalarında bulunanların, onu bir tramvaya benzeterek 'İstediğimiz durağa gelince ineriz' diyenlerin dillerinden düşürmediği içi boşaltılmış bir sözden ibaret.

Gerçek şu ki, içi boşaltılan ve bir kılıf olarak kullanılan demokrasi, bazıları için amaca gidilen yolda hala araç olarak kullanılmaya devam ediliyor. İleri demokrasinin (!) nimetlerinden fazlası ile yararlandığımız şu son yıllarda 'milli irade' kelimesini eminim sıkça duymuşsunuzdur. İktidar milletvekillerinin dilinden düşürmediği bu söylem, 'ben yaptım oldu' tarzı uygulamalara vatandaşlardan ve muhalefetten gelen itirazlara verilen her cevabın, savunmanın içine sıkıştırılıyor. 'Siz bu uygulamaya karşı çıkıyorsunuz ama milli irade bunu istiyor', 'Siz böyle söylüyorsunuz ama milli irade bize bunu yapma yetkisi verdi' gibi savunmaların ardı arkası kesilmiyor.

Bu konu ile ilgili son örnek ise Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'ndan geldi. Müezzinoğlu'nun 'Anneler, annelik kariyerinin dışında başka bir kariyeri merkeze almamalıdır' açıklamasına toplumun büyük bir kısmı tepki gösterdi. Kadını toplumsal hayatın dışına atmak isteyen ve onu ikinci planda tutma düşüncesinin dile gelmiş hali olan bu açıklaması ile ilgili olarak ikinci bir açıklama yapan ve sözlerinin arkasında olduğunu belirten Bakan Müzezzinoğlu, yine milli irade söylemi ardına sığındı. Müezzinoğlu, 'Bir ülkenin bütün sorunlarını siyasetçiler öncülük yapar ve tartışır. Çünkü o siyasetçiler millet tarafından seçilmişlerdir. Bunu söyleyenler ya demokrasi taraftarı değildir ya da millet taraftarı değildir. Milli iradeye saygı gösteren milletin seçtiklerine de saygı gösterecek' dedi.

Gördüğünüz gibi millet iradesinin ülke yönetimine tam olarak yansıması anlamına gelen milli irade söylemi, her seferinde önümüze konuyor. Peki, 'milli irade bunu istiyor', 'biz bunu yapmak için milletten yetki aldık' denilerek alınan ve toplumun büyük bir bölümünün karşı çıktığı kararlar milletin iradesine ne kadar uygun dersiniz? Ben söyleyeyim şu anki seçim sistemimizde hiç uygun değil. Çünkü bugünkü sistemle seçmen sanki her türlü sürecin içindeymiş, alınan kararların tamamı bire bir onunmuş gibi bir hava oluşturuluyor. Oysa seçmen bu sürece sadece seçim sandığına gidip kerhen oy kullanmak derecesinde dahil oluyor. Hatta sürekli tartışılan yüzde on seçim barajı nedeni ile birçok seçmen Meclis'te temsil dahi edilmiyor. Toplumun yarısından fazlasının istemediği ama söz konusu çarpık sistem yüzünden toplumun tamamını temsil etme yetkisini elinde bulunduranlar, milli irade diyor da başka bir şey demiyor.
Milli iradeye saygılıymış gibi görünüp, diğer taraftan dillerinden düşürmedikleri 'milli tramvay'dan inmek için fırsat kollayanlar o tramvayın birgün herkese lazım olacağını unutmamalı.