Pınar Et'in şarküteride geliştirdiği yeni ürünlerinin tanıtım toplantısında konuşan Sözen, sucuk, salam, sosis, pastırma, kavurma ve füme etlerden oluşan şarküteri kategorisinin 2,2 milyar dolarlık bir pazar olduğunu belirtti.

Sözen, yüzde 57 oranla sucuğun, şarküteri pazarının en büyük kategorisi olduğunu ifade ederek, salamın yüzde 21, sosisin yüzde 14, diğer ürünlerin de pazarda yüzde 8'lik paya sahip olduğunu kaydetti.

Türkiye'de 260 bin ton işlenmiş şarküteri ürünü satıldığını, bunun bir kamyonun 26 tonluk olduğu düşünülürse 26 bin kamyon ürün anlamına geldiğini anlatan Sözen, bunun içinde de en büyük paya, 117 bin ton ile sucuğun sahip olduğunu söyledi.

Sözen, Türkiye'de kişi başına 3,6 kilogram şarküteri tüketimi olduğunu, Pınar şarküteri ürünlerinin 2010 yılında Türkiye'de 100 evden 32'sine girdiğini, şarküteri pazarında AC Nielsen'in 2010 verilerine göre, sucuk pazarının yüzde 14'ü, salam pazarının yüzde 30'u, sosis pazarının yüzde 24'ü ile lider konumda olduklarını, toplam şarküteri pazarının yüzde 17'sini Pınar markasının oluşturduğunu kaydetti.

Çeşitli araştırma sonuçlarına göre Pınar'ın, paketli et ürünlerinde en çok hatırlanan marka, işlenmiş ette ilk akla gelen marka ve Türkiye'nin süper markası olduğunu ifade eden Sözen, Pınar Et'in yıllar içinde büyüyen bir satış ivmesi bulunduğunu belirterek, 2010 yılında satışın yüzde 15 net büyüdüğünü bildirdi.

Ciro hedefi 390 milyon lira

Pınar Et Genel Müdürü Zeki Ilgaz da, etin Pınar Gıda Grubu içinde yüzde 30 paya eriştiğini, Pınar Et'in 2011 ciro hedefinin de 390 milyon lira olduğunu bildirdi.
Hammadde Türkiye'de göreceli olarak diğer pazarlara göre pahalı olduğu için ihracat olanağını yakalamanın zor olduğunu ifade eden Ilgaz, şöyle devam etti:
"4 milyon dolar civarında ihracat var ama işin doğrusu, bulunulan coğrafyada şansımızın fazla olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'deki et fiyatlarının yüksekliğinden dolayı rekabet edemiyoruz. Aşağı yukarı bütün sektörlerde hammadesini ithal edip, ihracat yapma imkanı var. Bu bitkisel üretim ve et sektöründe mümkün olamıyor. Biz bu hakkın et sektörüne de tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Ulusal Kırmızı Et Konseyi de bu konuda girişimde bulundu. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile görüşmelerimiz oldu. Konuya olumlu baktılar. Dolayısıyla ihracat yapan firma, ihracat yaptığı ürün içindeki eti dünya fiyatlarıyla temin etmiş ve dünya fiyatlarında bir fiyat oluşturma imkanını sahip olacak. Şu anda Türkiye iç pazarındaki fiyatlar, dünya fiyatlarının aşağı yukarı yüzde 50 ile 100 üzerinde. Bu şartlar altında açık pazar denilen Ortadoğu'da rekabetçi olmamız mümkün olmuyor. Biz ihracat yapmaya çalıştığımızda ya zararına belli bir süre yapmak zorunda kaldık ya da çok farklı ürünlerle bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu da uzun soluklu bir iş değil. Uzun soluklu olabilmek için rekabetçi yapıya sahip olmak lazım. Dahilde işleme rejimi ile ilgili değerlendirme kurulu 3 ayda bir toplantı yapıyor, önümüzdeki toplantıda bu konuyu değerlendirecekler. Olumlu sonuç bekliyoruz."

Ortadoğu, KKTC ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere 18 ülkeye ihracat yaptıklarını belirten Ilgaz, "Türkiye, AB'ye et ve süt ürünlerini ihraç edemiyor" dedi.

Editör: Haber Merkezi