FATİH ÖZKILINÇ- Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) verilerine göre; verilerine göre ekimde yıllık tüketici enflasyonu yüzde 19,89'a yükseldi. Eylülde enflasyon yüzde 19,58 idi. Bir önceki yılın aynı ayına göre gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 27,41 artış yaşandı. Gıda enflasyonu vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde düşürürken temel gıda ihtiyaçlarının ciddi oranda zamlandığı görüldü.

 


Enflasyon rakamlarının yıkıcı boyuta ulaştığını belirten TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uğur Toprak, "Ekim ayında patates yüzde 69,85, kıvırcık marul yüzde 63,46, domates yüzde 62,43, kabak yüzde 53,88, havuç yüzde 50,08, tavuk eti yüzde 68,29, yumurta yüzde 46,90, ayçiçek yağı yüzde 40,37, süt yüzde 37,00, dana eti yüzde 27,17 oranında arttı. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemi ve hane bütçesinde de önemli bir paya sahip. Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Yurttaşlar indirim günlerini takip edip hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda dakikalarca bekliyor. Çünkü 5 kuruşun dahi önemi hane bütçesi için oldukça büyük. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar toplandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcı" dedi.

Açlık sınırında yaşayan insan sayısı küçümsenmeyecek düzeyde

Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesine göre cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, her insanın her zaman sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihine uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşma hakkı olduğunu ifade eden Toprak, “FAO'nun verilerine göre dünyada her dokuz kişiden biri yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişi ise obezdir ve bu nedenle sağlık sorunları yaşamaktadır. Aslında, yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Gıda ile ilgili sorunları  gıda güvencesi ve gıda güvenliği olmak üzere iki ayrı açıdan değerlendirmek gerekir. Gıda güvencesi; Birleşmiş Milletler'in kabul ettiği ve anayasamızda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yer alan; herkesin, yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli gıdaya ulaşma hakkının güvence altına alınmasıdır. Bu ilke, birçok ülkede ve ülkemizde yeterince uygulanmamaktadır. Türkiye'nin de içinde bulunduğu ülkelerin büyük bir kısmında, gelir dağılımındaki adaletsizlikler nedeniyle, açlık sınırında yaşayan insanların sayısı küçümsenmeyecek düzeydedir. Son dönemde hemen her ülkede yaşanan gıdaya ilişkin sorunlar, önümüzdeki dönemde daha dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koymaktadır" diye konuştu.

Alım gücü düştü

Vatandaşların arta gıda enflasyonun sonucu olarak ucuz ürünlere yöneldiğini aktaran Toprak, "Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden olmaktadır. Burada da karşımıza iki büyük sorun çıkmaktadır; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir" şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi