FATİH ÖZKILINÇ- Türkiye İş Bankası tarafından düzenlenen, değişen ekonomi ve piyasa koşullarında bölgesel ve uluslararası fırsatların, yeni iş alanlarının ve sektörel gelişim fikirlerinin gündeme geldiği "İş'le Buluşmalar" toplantılarının İzmir ayağı, Balçova Kaya Termal Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıda, "Tarımda Teknoloji ve Sürdürülebilirlik" konusu masaya yatırıldı.

Tarımda vaatlerin fazlası yapılmalı

Toplantının açılışında konuşan Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, tüm bu zorluklara rağmen tarım sektörünün Türkiye'de hala cari fazla veren nadir sektörlerden bir tanesi olduğunu belirterek, "2021 yılında 22,9 milyar dolarlık ihracatı ve 17,2 milyar dolarlık ithalatı ile 5,7 milyar dolar cari fazla veren bir sektörden bahsediyoruz. Tarım sektörünün son 10 yılına baktığımızda GSYİH'daki payı 2011 yılında yüzde 8,2 iken 2021 yılında 5,6'ya düşen bir tarım sektöründen bahsediyoruz. Yeni ekonomi modeli ve büyüme hikayesi ile beraber 2021 yılında ülkemiz GSYİH'da yüzde 11 büyürken yüzde 2,2 küçülen bir sektörden bahsediyoruz. Dolayısıyla tarımda pek çok vaatte bulunuyoruz. Ama sonuçlar kesinlikle çok daha fazlasının yapılması gerektiğini söylüyor. İş Bankası olarak kendi içerisinde tarım bankacılığından sorumlu bir ekip oluşturduk. Tüm Türkiye'de tarımın yapıldığı saha örgütüyle beraber tarım teşkilatının kurulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Tarım konusunda hızlandırma programı oluşturduk. Özellikle teknoloji aracılığıyla girdi aracılığıyla üretim verimliliği konusunda dengeyi değiştirecek, harcadığımızdan daha fazla kazanabilmemiz gerekiyor. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte tüm dünya gıda krizini tartışıyor. Umuyorum dünya açlıkla yeni bir krize girmeden devlet ve özel sektör el ele üstesinden geliriz" dedi.

Ege Bölgesi rekabet şansını arttırıyor

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli yaptığı konuşmada İzmir'in kuzeyden güneye uzanan 200 kilometrelik bereketli topraklar üzerinde, yaklaşık 12 bin kilometrekarelik yüzölçümüne sahip oldukça şanslı bir kent olduğunu ifade ederek, "Yılın 300 günü güneşli havası, bu topraklarda zengin bir ürün deseninin yeşermesine imkan sağlıyor. İzmir'in sahip olduğu bu avantajı geleceğinin anahtarına dönüştürmek amacıyla, kentimizdeki Oda ve Borsalar olarak güç birliğine gittik. Dikili, Bayındır, Kınık ve Bergama ilçelerinde çalışmaları hızlı bir şekilde devam eden 4 adet Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi daha kaliteli ve verimli üretim yapılmasını sağlayacak. İzmir ve Ege tarımının küresel ölçekte rekabet şansını artırırken, sürdürülebilir tarım sisteminin oluşturulmasına da katkı sağlayacak" diye konuştu.

"Çocuklarımıza borç bırakıyoruz"

Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem ise, ekonomide sürdürülebilirliği sağlamak için, ekonomideki dalgalanmaları önlemek gerektiğini belirterek, "Tasarrufumuz az bu nedenle cari denge sorunumuz var.  İthalata bağımlılığın hala devam ediyor olması bize misliyle enflasyon olarak yasıyor. Neden yansıyor? İthalata yüksek bağımlılık, Türkiye'nin kırılganlıklarıyla birleşiyor, bize kur üzerinden de birleşerek enflasyonu yukarı doğru götürüyor. Biz enflasyonla mücadelede önce sürdürülebilir büyümeye yardımcı olacak ithalatı önleyecek alanlara öncelik vermeliyiz. Hepimiz fakirleşiyoruz. Bir cebimize giren para, diğerinden çıkıyor. Bu anlamda ticari aktivite çok yüksek ama enflasyondan kaynaklı aktivite, ekonomiye bir şey bırakmıyor maalesef. Bugün enflasyonun kontrol edilemeyişi, bizi bütçeyi kontrol edemeyecek noktaya getirdi. Enflasyonla mücadelede kamu kaynağına başvurmak, gelecekte bizim ödeyeceğimiz borç miktarını artırıyor. Bu şekilde aynı zamanda gelecekte çocuklarımıza borç bırakmış oluyoruz" ifadelerini kullandı.

"Öngörülür politikalar şart"

Son dönemde ithalatın, ihracattan fazla olduğunu belirten Erdem,  "İhracat miktar endeksimiz yüksekken, ihracat değer endeksimiz düşük kalıyor. Bu tabloyu sürdüremezsek ekonomik sürdürülebilirlik ve ekonomik istikrarı sağlamamız zor olacak. Ülkenin daha çok yatırıma ihtiyacı var. Öncelikli sorunumuz enflasyon. Enflasyonu bir an önce tek haneli rakamlara indirmeliyiz. Şu an CDS risk oranında geldiğimiz seviyenin, 800 baz puanın çok çok üzerine çıkması çok büyük bir maliyet sorunumuzun oluşmasına sebep oluyor. Türkiye'nin öngörülebilir politikalarla başarıya ulaşacağını kanıtlaması lazım. Bunu geçmişte yaptık. Önceliği enflasyona vererek, kalıcı kazanımlarla büyürken, daha düşük enflasyonu sağlayacak konjonktürde kalmak bizim için çok önemli" dedi.


Yorgancılar, tarımdaki düşüşe dikkat çekti

EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ise, pandemide gıda ve sağlığın önemini öğrendiklerine vurgu yaparak, "1994'te tarımın ülkedeki payı yüzde 14'ler civarındaydı. Bugün tarımın payı yüzde 4-5'ler seviyesinde. Bunun sebepleri olmalı. Birincisi, tarımda demek ki üretici ürettiği malın karşılığını almıyor. Ürün para yapmıyor. İkincisi, tarım yapılan yerler başka amaçla kullanılıyor. Balçova en güzel domatesin yetiştiği yerlerden birisiydi. Bugün hiçbir domates tarlası yok burada. Üçüncüsü, üreticimiz, çiftçimiz dikiyor ama kim ne kadar dikiyor bilinmiyor. Hasat zamanında ürün para etmiyor bu nedenle. Ürün alım garantili bir tarım sistemine geçtiğimiz zaman bu sektörün en büyük sorununu çözmüş oluruz. Biz dışa bağımlı bir ülkeyiz, buna katılıyorum. Bir ürün yaparken yüzde 70'ini ithal ederek yapıyorum. 100 liranın yüzde 30'u ülkeye kalıyor. İhracatımızın miktarı artıyor ama değerin yükselmemesinin sebebi dışa bağımlı olmamız" dedi. İş adamlarının en büyük ihtiyacının, önlerini görmek olduğunu söyleyen Yorgancılar, "Bunun da en önemli kaynağı devletimizin açıkladığı kalkınma planları olmalı. Tarımın ne kadar önemli olduğunu gördük. Dikili'de bir organize sanayi bölgesi kurduk, o organize sanayi bölgesinin altında jeotermal kaynakları var. OSB için duyuruyu yaptıktan 10 gün içinde tüm parseller satıldı. Ne kadar çok talep varmış. Tam bir entegre tesis olacak orada. Orada bir de meslek lisesi yapıp, tarım elemanları yetiştireceğiz" şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi