Değerli okurlarım, FETÖ tartışması ve PKK'nin gerçekleştirdiği bombalı saldırılar geçen haftaya damga vurdu.
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın FETÖ ile ilgili sözleri, FETÖ'nün devlet içindeki gücünü ortaya koyan vahim sözlerdi. Ala, göreve geldiği zaman emniyetteki istihbarat biriminin 7 bin çalışanının 6 bin 500'ünün FETÖ'ye bağlı olduğunu ifade etti. Aynı şekilde 81 il emniyet müdürünün 74'ünün de FETÖ çizgisinde olduğunu söyledi.

Ala'nın sözleri devletin önemli noktalarının FETÖ tarafından ele geçirilmiş olduğunu gösteriyor. Bu ele geçirme sürecinin mimarlarının kimler olduğu hepinizin malumu...
Sadece devlet mi? FETÖ aynı zamanda büyük bir sermaye grubunu kontrol ediyordu. Birçok işadamı himmet çarkının içindeydi. Çarkın büyüklüğü zaman içinde daha iyi anlaşılacak.
FETÖ'nün en korkunç yanı ise büyük bir takiye odağı olmasıydı. Toplumun değişik kesimleri ile konjonktürel işbirliği geliştirebiliyor, dahası kendini gizleyerek farklı kimliklere bürünebiliyordu. Bir başka ifade ile FETÖ bukalemunvari bir yapılanmaydı. Bunun bir örneği geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. Fethullahçıların İstanbul'da geçen sene açtıkları bir özel okulu Atatürk posterleri ile donatarak, Atatürkçü ailelerin güvenini kazandıkları anlaşıldı. Fethullahçılar, gerçek kimliklerini gizleyerek Atatürkçü ailelerin çocuklarını etkileri altına almaya çalışıyorlardı.

PKK'nın, Türkiye'de FETÖ tartışmasının yaşandığı şu günlerde, terör eylemlerini arttırması da PKK'nın nasıl bir örgüt olduğunu bir kez daha açığa çıkartıyor. Rusya Federasyonu'nun IŞİD'e ek olarak PYD'ye karşı operasyonlara girişeceği, Türkiye ve İran ile bu noktada bir bölgesel ortaklık kurabileceği tartışılırken, PKK hain terör saldırılarına hız veriyor. PKK, Batı kontrolünde bir terör örgütü. Ancak Ortadoğu, Rusya Federasyonu faktörünün etkisiyle Batı kontrolünden adım adım çıkıyor. PKK eylemleri tam da bu süreçte hız kazanıyor. IŞİD ise fırsat kolluyor. Gaziantep'te IŞİD tarafından gerçekleştirilmiş olma ihtimali yüksek terör eylemi, resmi tamamlıyor.

Değerli okurlarım, bu noktada mücadele edilmesi gereken üç unsur, FETÖ, PKK ve IŞİD. Bu mücadele, ancak toplumun genelinin desteğiyle başarıya ulaşabilir. Bunun için AKP, toplumun değişik kesimleriyle ortak bir vizyon geliştirme yönünde adımlar atmalı. Samimi olmalı. Geçmişten ders çıkarmalı. Muhalif siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları ise gerçek bir demokrasi konusunda kendi vizyonlarını ortaya koymalı. İktidar ile muhalefetin müzakere kanalları mutlaka açık kalmalı. Ancak bu şekilde terörün farklı kollarına karşı etkin ve eşzamanlı bir mücadele yürütülebilir.