Bir zamanlar Galatasaray yabancı genç oyunculara yönelmişti. Büyük ümitlerle 10'a yakın genç oyuncu transfer etmiş, çok para harcamış ancak bu gençleri geliştirip, takıma kazandıramadığı gibi, ödenen tüm paralar buhar olup uçmuştu. Bu gençler zamanla kaybolup gitmişti.
Fenerbahçe'ye Ali Koç başkan olarak seçildi ve ilk işi genç oyuncular almak oldu. Önce Altınordu'dan Berke Özer ve Barış Alıcı transfer edildi. Bu iki oyuncunun da sarı lacivertli takımda forma giyemeyeceği belliydi zaten. Şampiyonluğa oynayan takımlar, tecrübeli oyuncularla sahaya çıkmayı tercih eder. Genç oyuncular risk olarak görülür. Yapacakları bir hata puan kaybına neden olabilir ve de o kayıplar şampiyonluğa mal olabilir. Dahası taraftarın büyük tepkisine neden olabilir ve teknik direktörün de, kulüp başkanının da istifa etmesine sebep verir. Nitekim Barış ve Berke hemen kiralık gönderildi takımda tutulmadı.
Fenerbahçe'nin adı bu sıralar da genç oyuncu transferleriyle anılıyor. Gençlere hücum başlatmış durumda. Türkiye'nin her yerinden toplanıyor. Bu oyunculara bir sürü para verilecek, onlardan geleceğin yıldızı olması beklenecek. 1 tane bile yıldız çıkarsa bu mucize olur. Hemen hemen hepsi yok olup gidecek, bir zamanlar ezeli rakibi Galatasaray gibi zarar edilecek.
***
Şu anda en iyi yetiştirici takım Altınordu. Seyit Mehmet Özkan da şampiyonluğa oynarsa takımda genç oyuncuların harcanacağını biliyor. Berke ve Barış'tan da ders almış. Ülkemizdeki büyük takımlara yıldızları gönderdiğinde yok olup gidecekler. Özellikle Ravil'in transferi için yurt dışından takımları tercih ediyor. Transferden alacağı paralar yanında, kesinlikle sonraki transferden de yüzdelik isteyecek. Tartışmasız doğru bir yol. 
Ravil, o genç yaşına rağmen çok sakin oynayabilen biri. Hiç bir zaman panik yaptığını görmezsiniz. Avrupa'dan bir takıma transfer olur, oranın kültürünü ve disiplinini alırsa, çok iyi yerlere gelebilir ve milli takımımızın da yıllarca vazgeçilmez oyuncusu olabilir. 

Küme düşme kaldırılır mı?

Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konusu ligden düşmenin kaldırılıp kaldırılmaması oldu. Kaldırılmasını isteyen kulüpler vardı. Ancak buna çok fazla tepki geldi. 
İlk önce küme düşmenin olmadığı ligde alt tarafta yer alan takımların hiçbir iddiası kalmaz. İddiasız kulüp oyuncularının da bu salgın zamanlarında futbolu düşüneceklerini, akıllarının sahada olacağını sanmıyorum. Sahaya zoraki çıkarlar, kendilerini hiç yormazlar, bir an evvel maçı bitirip, evlerine dönmek isterler. 
İkinci olarak gelecek sezon alt ligden gelen 3 takımla birlikte 21 takım olacak. 21 takımlı bir lig ve ardından da Avrupa Şampiyonası. Şampiyonanın olması demek, liglerin biraz erken bitmesi demek. Avrupa ve Türkiye Kupası maçları da eklenince takımlar bu kadar maçı nasıl kaldırabilir, kafalarda büyük bir soru işareti doğuruyor.
Son olarak da gelecek sezon 6 takım düşecek. Bu da çok garip bir durum oluşturur. Tam bir can pazarı yaşanır. Bu sebepten bu sezon küme düşme ihtimali olan takımların bunu pek tercih edeceklerini sanmıyorum. 
6 takım küme düşerse, bu sefer 1. Lig'de fazla takım olacak. Ona da bir çare bulmaları gerekir. Bu böyle alt liglere doğru uzar gider, karmaşık bir hal alır.

Baroni sıkıntıda

Fenerbahçe'de 2009-2014 yılları arasında forma giyen Cristian Baroni, Brezilya'daki kovid-19 durumu hakkında açıklamalar yapmış ve ne kadar kötü günler geçirdiklerinden bahsetmiş. 
Brezilya'da ilk vaka 24 Şubat'ta görüldü. Vaka sayısındaki artış çok yavaş oldu. Türkiye'de ilk vaka 10 Mart'ta görülmesine rağmen o kadar hızlı bir artış gösterdi ki, hızda dünya 1’inciliğine oturdu. Brezilya'ya çok kısa sürede yetişti ve geçti. Ancak Brezilya hükümeti bu hastalığı normal gribe benzetti ve hiç önemsemedi. Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun hiç umurunda olmadığı gibi, önlem alınmasını isteyenlere bile savaş açtı. Dünyada vaka sayısında azalmalar başlamasına rağmen, Brezilya’da çok ama çok hızlandı. Türkiye'yi yakaladı ve geçti. 20 Mayıs'ta 21.472 vaka ile de zirve yaptı. Şu anda bu sayı yakın rakamlarda devam ediyor.
Durum orada çok vahim ve Baroni'nin korku içinde yaşaması da gayet normal. Ne başkan ne de halk olayın ciddiyetini kavrayabilmiş değil. Aksine de bilinçli insanlara kötü gözle bakılıyor.