İkinci yarıda oynandığı 5 maçın 4'ünü kaybetmiş, 1'ini kazanmış bir takım. Sahada panik içinde futbolcular...

Karman çorman yapılmış bir 11. Kenarda geleceği tartışılan bir teknik direktör. Hızla düşme hattına ilerleyen ve bir Göztepe. Rakip de Trabzonspor. Sonuç felaket; 1-3.
Yani; perşembenin gelişi, çarşambadan belli. Teknik Direktör Kemal Özdeş yönetiminde 8 lig müsabakasında 5 yenilgi, 2 galibiyet ve 1 beraberlik alabilen, 23 haftada 25 puana ulaşabilen bir Göztepe...

Kemal Özdeş'e de veda edildi

Ve Bayram Bektaş'tan sonra Teknik Direktör Kemal Özdeş'le de ayrılık. Tabloya bakıldığında iyimser olabilmek mümkün değil. Daha şimdiden zorlu bir sürece girdi. Çok erken olmasına rağmen takımın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Herkes elde kalem kağıt, rakipler de dahil olmak üzere puan hesapları yapıyor. Önümüzdeki hafta Konya deplasmanı var. Takımın başına kimin geleceği tartışılıyor. Sanki gelenin elinde sihirli değnek olacakmış gibi. Sorun sadece teknik direktördeymiş gibi. Trabzonspor maçında gördük, sahada ne yaptığını bilen tek oyuncu bile yoktu. Oyuncuların psikolojik çöküntü halinde olduğu, yükün altında da ezildikleri açıkça belliydi.

Özellikle, bir lideri bile yok takımın. Yükü sırtlayacak, moral ibresini yukarıya alacak, çöküntüyü durduracak. Titi, Kadu, Borges, Yasin tükenmiş. Halil bitmiş. Kaleci Beto ki takımın en morali yüksek oyuncusu kendi görevini unutmuş, eksikleri tamamlamaya çalışan bir savunma oyuncusu rolünde.

Kanatlar koridor. Orta alanda pas yapacak oyuncu yok. Hücumlardan dönen toplarda, her alan delik deşik. Hatlar arası açık, kimse birbirinin arkasını kollamıyor, kollayamıyor.
Serdar Gürler'in topu çizgiye taşımaya çalışmaktan başka becerisi yok. Onda da çok ısrarcı be beceriksiz. Jerome dersen, sahaya çıktığı ilk gün ne kadar kötüyse, bugün de aynı. Yani; takım takım değil. Kişisel beceriler de yerlerde. Tayfur Bingöl, Ngando nerelerde.

Bu takımı kim seyretse, en fanatik taraftarı bile vereceği puan belli. Bu yıl bir kan uyuşmazlığı var. Yapılan hamleler de hep "Şah"ı zor duruma düşürdü.

Peki; bundan sonra ne olacak?

Tamer Tuna'yla yeniden masaya

Yeni bir teknik direktör gelecek. Öncelikle takımdaki yıkılışı ortadan kaldırmaya çalışacak. Sorunun ana kaynağı belli; psikolojik çöküntü. Göztepe'nin öncelikle taktiksel, fiziksel anlamda iyi olan birine değil, moral hocasına ihtiyacı var. Hafta içinde ölüyü diriltecek, futbolcuların sahadaki oynama yüzdelerini yükseltecek, ağabeylik yapacak, hakkı olana formayı verecek...

Karakterleri, kaliteleri daha önceki performansları belli oyuncuları sahaya sürecek bir isme ihtiyacı var. Görülüyor ki Teknik Direktör Tamer Tuna da karar kılınmış. Tamer Tuna zamanında Göztepe iyi bir performans yakalamış, ancak "para pazarlığı" sonrasında sezon sonunda takımdan ayrılmıştı. O zaman gitmesi ya da gönderilmesi yanlıştı. Çünkü takımda uyumu yakalamıştı.

Alınan sonuçlar ve sergilenen futbol da bunun göstergesiydi. Şimdi de kurtarıcı olarak takımın başına getirilmek isteniyor. Tuna'nın elinde, o zamanki kadro yok. Göztepe'de ulaştığı başarıyı sonrasında anlaştığı takımlarda da yakalayamadı. Umarım, Göztepe'de yakınında dolaşan futbol şansı, yine devam eder. Takımı çöküntüden kurtarır, gerekli motivasyonu da sağlarsa, Göztepe şu an umulandan çok daha iyi sonuçlar alacak ve tabloyu lehine düzeltmeyi başaracaktır. Benim buna inancım sonsuz.

Taraftar yine adından söz ettirdi

 

Trabzonspor maçının yenilgi ile bitmesinin ardından Göztepe taraftarı yine Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Trabzonsporlu oyuncuları alkışlayarak galibiyeti hak ettiklerini elleriyle işaretledi.

Maç boyunca kin, nefret yağdırmadı; alkışladı. Bir saniye olsun takımını yanlız bırakmadı.

Özlemini duyduğumuz centilmen taraftar rolünü sonuna kadar oynadı. Yenilgiden sonra boyunları önünde soyunma odasına giden oyuncularına da sahip çıktı. (Jerome ve Berkan hariç)

Yine büyük iş yaptı. Alkışladı, alkışlandı.

Kendilerine yazılan methiyelerin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Bravo size arkadaşlar. Bravo size.