Bir taktik vereyim, ya da anlatayım, herkes kendine bir hisse çıkarabilir.
Bazı Amerikalıların ‘Morgensos´adını verdikleri bir taktik, daha doğrusu bir program var...
Bu gizli pazarlama taktiğinin adıdır.
Gerçeklik ile reklam hilelerini ayırt etme yeteneği olanlar bile bu sistemde yeteneklerinden şüpheye düşerler.
Bu sistem ilk kez Avustralya’nın Sidney kentinde bir benzin istasyonunda uygulandı.
Urla’ya yerleşen Gazeteci Hulusi Şenel ‘den dinleyelim:

‘Merhaba Ahbap!’

‘Akaryakıt almak için bir benzin istasyonuna girdim.
Deposunu dolduran bir adam yanıma gelip, ‘Ahbap, araban güzelmiş!’ dedi.
‘Sağ ol!’ di ye kibarca cevap verdim.
‘Ama ahbap’ diye devam etti: (Evet, Avustralyalı adamlar, bu sevgi sözcüğünü kullanmaya bayılırlar).
’98 süperoktan benzini mutlaka bir denemelisi!’
Benim arabamdan da onda varmış, evinin garajında duruyormuş!
‘Arabamın performansını nasıl arttırdığını görmen lazım, inanılmaz bir şey!’
Teşekkür ettim, tavsiyesi anında aklımdan çıktı, gitti...
Ancak sonraki haftalarda, ne zaman arabama benzin alsam, adamın sözleri beynimde yankılanır olmuştu.
Bir benzin istasyonuna girdiğimde, aynı içsel diyaloğu duyuyordum.
98 süperoktan mı, yoksa oktan mı almalıyım acaba sorusu kafamın içinde dönüp duruyordu.
‘Alsam kıyamet mi kopar?’ diye düşünmeye başlamıştım, artık!
Bir şey olmaz!
Hem fiyat farkı 10 sent bile değil...
O günden sonra, ne zaman benzin alsam, tercihim hep 98 süperoktan benzin oldu.

Tanıdık bir ses!

Derken aradan birkaç ay geçti.
Yakıt göstergesinin ibresi dibe vurmaya az kalınca, benzin istasyonuna girdim.
Depoyu doldururken, çok tanıdık bir ses geldi, kulağıma!
Aynı adamdı!
98 süperoktancı adam!
Bu sefer, en ucuz yakıtla deposunu dolduran bir adamla konuşuyordu;
‘Hey Ahbap!’ diye seslendi...
‘Araban güzelmiş!’
Karşısındaki adam, aynı benim gibi kibar bir şekilde, ‘sağ ol!’ diye cevap verdi.
98 Süperoktancı adam konuşmasına devam etti:
‘Ama ahbap, 98 süperoktan benzini mutlaka denemelisin!
Seninkinin modelinde bir arabam daha var.
Garajda duruyor.
98 süperoktandan deposunu doldur!
Arabanın performansının nasıl arttırdığını görmen lazım.
İnanılmaz bir şey!

Kandırılmak böyle olur!

Resmen tongaya gelmiştim!
Ya bu adamın her markadan bir arabası vardı ve sadece iki cümle kurabiliyordu, ya da o benzin istasyonu, daha yüksek fiyatlı benzin satışlarının artması için onu kullanıyordu?
Düşünmeden edemedim?
Hey gidi İzmirli Hulusi; sen bu zokayı nasıl yuttun?
Sen ki, sabah akşam Fıratçılarla, dolandırıcılarla, üç kağıtçılarla karşılaşıp, mahkemelerini takip eden bir gazetecisin?
Nasıl olur da , beş saniyelik gizli pazarlama faaliyetine kanıp, alışveriş alışkanlığını değiştirirsin?’

Belki de Hans ya da Martin idi...

Belki de olayın kahramanı bizim Hulusi Şenel değildi..
Ne bileyim, Amerikalı Martin idi...
Ama olay gerçekti...
Bu olaydan bir yıl sonra; ‘The Joneses’ isimli film vizyona girdi.
Sydney’in banliyölerinde uygulanın taktiğin aynısı uygulandı...
Şimdi onu anlatayım:

Gizem dolu bir gece

Vakit gece yarısına yaklaşıyordu...
Güney Kaliforniya’nın okyanus kıyısındaki en güzel yerlerden biri olan Laguna Beach semtinin merkezinde yer alan behçeli, müstakil evlerin arasından uzanan sakin yolda birbiri ardı sıra kamyonlar yol alıyordu.
Benim notum:
Burası Güney Kaliforniya’nın en pahalı ve seçkin yerlerinden biridir.
Ailelerin ortalama yıllık gelirleri, o günkü şartlarda, 146 bin 562 dolar.
Ve evlerin ortalama fiyatları, yaklaşık 1 milyon dolar cıvarındadır.
Devam edelim:
Gösterişli evlerin çoğunun ışıkları sönük, sahipleri derin uykudaydı.
Sokağın en sonundaki ev hariç...
Gecenin bu vaktinde, o yolda, bırakın konvoy halinde araç görmeyi, tek bir araç bile görmek sıra dışıydı.
Beş altı kamyon, evin önünde ve garaja giden yolda birer silüet halinde bekliyor, işçiler kamera teçhizatı ve kolileri indirip evin içine taşıyorlardı.
Sıra dışı ve riskli bir operasyon gerçekleştirilecekti.
Komşulardan biri bile, ne yapıldığını anlarsa, altı aydan uzun süredir plan ve hazırlığı yapılan proje tehlikeye girebilirdi.
Çünkü;
Seçkin semtin insanları, 3 milyon dolarlık muazzam bir sosyal deneyin habersiz katılımcıları olacaklarını bilmiyorlardı.
Belirttiğim gibi iki esin kaynağı vardı;
Birincisi Hulusi Şenel’in anlattığı ‘benzinci’deki olay, ikincisi ve önemlisi 2010 yılında çekilen Holywood filmi ‘The Joneses’ idi...
Filmde;
Kim olduklarını gizleyen pazarlamacılar, bir aile görüntüsüne bürünüp, orta üst sınıf bir semte taşınıyor ve hiçbir şeyden haberi olmayan komşularına ürün pazarlıyorlardı.
Amaç burada net idi;
Kulaktan kulağa pazarlamanın gücü test edilecekti.
Film gerçek hayata taşınıyordu.
Gerçek bir Kaliforniyalı aile yaratılacak, onlar bir mahalleye yerleştirilecek, sonra eş- dost, komşu ve ahbaplarını gizli gizli belli markaların ürünlerini almaya ikna çabalarının her anı kamera ile tespit edilecekti.

Her şey düşünüldü

Bu arada televizyonlardan yararlanıldı.
Amerika’daki en iyi reality şov kast yönetmenlerinden biri olan Marcy Tishk ve en başarılı yönetmenlerinden Andy McEnte ile el ele verildi.
Mükemmel Amerikan ailesini yaratmak için adaylar arasından eleme yapıldı.
Deneyin başarılı olması için ‘Morgenson’ ailesinin yaş, tarz, ilgi alanlarıve hayattan beklentileri anlamında mükemmel bir karışıma sahip oldukları deneyi yapanları şaşırttı....
Komşularını bir sürü mal almaya ikna etmeyi hayatlarının amacı haline getirmiş (En azından bir ay süreyle) başarılı, fizikleri düzgün, pırıl pırıl bir Kaliforniya ailesi...
Şimdi onlarla sizi tanıştırmak istemiyorum, çünkü yazı oldukça uzar...

Ohh lüks hayat!

İşte bu ‘Morgenson’ ailesi, geniş bahçesi,
Bahçede ısıtmalı yüzme havuzu da var...
Çimler, Toro marka çim biçme mikanasıyla biçilmiş...
Bahçıvan elinden geçtiği belli, kusursuz bir bahçe...
Üç arabalık  garajda; bir Ford, bir BMW ve de yine son model bir Nissan araç duruyor.
Son model donatılmış bir mutfak..
Komşular ağırlanıyor...
Ailenin hepsinde farkında olmadan tanıtımı yapacakları seçilmiş eşyalar, ürünler..
Örneğin; üst katta evin çocuğu diyelim Murat, birkaç okul arkadaşını da almış yeni çıkan bir Xbox oyununu oynuyorlar.
Bir yandan de aileleriyle çıktıkları alışverişte satın aldıkları yeni Vans ve Etnies marka spor ayakkabılarıyla hava atıyorlar.
Siz de bildiğiniz en ünlü markaları bunların yerine koyabilirsiniz, zamanımıza göre...
Milyon dolarlık bu deneyin bir amacı da, kulaktan kulağa tanıtımın gücünü test etmekti.
‘Gerçek bir aile’, barbekü partisinden, şampanya içilen brunclara ve alışveriş seferlerine doğaçlama, seneryosuz durumlarda filme alarak, ‘Morgenson’ ailesinin arkadaş çevresinin , bu aile tarafından kendilerine tanıtılan belirli marka ve ürünlere nasıl tepki verdikleri böylece belgelendi.
Komşular; bir başka ailenin ‘imrenilecek’ yaşam tarzını ve yaşam tarzı üzerine oturduğu marka ve ürünleri gördüklerinde acaba aynı şeylere kendileri de sahip olmak isteyecek miydi?
Daha önemlisi;
Komşularının etkisi onları gidip o şeyleri satın almaya sevk edecek miydi?

Sıradan değillerdi

Bu arada bir önemli bilgi daha vereyim:
Hani sabaha karşı konvoy halinde konvoylar gelmişti ya, eşyaları taşıyanlar vardı ya, işte bu kişiler; mobilyaların, prizlerin duyların içine otuz beş video kamera (on yedisi gizli kamera) ve yirmi beş mikrofon kurarak, evdeki her odanın, her köşesini 360 derecelik açı ile kaydedildi.
Ailenin her adımı takip ediliyordu...
Deneyin sonuçları çok şaşırtıcı idi..
Gördüler ki; en güçlü ikna aracı ne televizyon, ne de süpermarketlerin raflarındaki ürünler, ne de akıllı telefonlarmış...
En güçlü iknacılar;
Kendi komşu ve arkadaşlarınız...
Her an etrafınızda olan bu kişiler, hiç aklınıza gelmeyecek yıllarda beyninizi yıkıyorlar.

Günlerce ve yüzlerce...

Bir ay ve yüzlerce saatlik video kayıtları izlendi...
Daha sonra ilk sonuçlar alınmaya başlandı.
Bilimsel açıdan da en doğru yöntemlerden biriydi bu çalışma...
Sonuçların teyit edilmesi için ayrıca bir FMRI araştırması da yapıldı.
Elde edilen sonuçların hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde rapor edilmesi lazımdı.
Sonucu az önce ağzımdan kaçırmıştım...
Biz tüketicilerin, birbirimiz üzerindeki etkilerinin yanında, başka reklamcıymış, pazarlamacıymış, büyük şirketmiş...
Hepsi hikâye!

Büyük iş...

Sonuç bu yazdıklarımın tamamı gerçek...
Yani bu sistem bütün dünyada ama şirketler, ama ajanlar, ama siyasetçiler, ama yöneticiler, ama şunlar bunlar ya da devletler tarafından kullanılıyor...
Günümüzden bir örnek vereyim;
Özellikle Anadolu’da, adam komşusuna sesleniyor:
‘Duydun mu, Barolar kimleri tutuyorlarmış?’ diye...
Ondan sonra başlıyorlar anlatmaya ve sonuçta konuyu Diyanet’e getiriyorlar...
Daha fazla ve daha açık yazmıyorum, anlayan anlamıştır işte...

Çok rastlarsınız

Ya da;
Belediye otobüsüne binen biri, birden yüksek sesle başlıyor öğretilenleri anlatmaya,...
‘Bu başkan var ya, hani benim de oy verdiğim’ diye..
Sonra da, vergilerin nerelere gittiğini anlatıyor...
Yine güncel bir örnek;
‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu geldi, sularımız akmıyor...
Yine bizi 30- 40 yıl gerilere götürdüler...’ gibi...
 Bir başka örnek;
‘O tamirci ya da o esnaf var ya, kazıkçı...
Siz en iyisi mi şundan alışveriş edin...’
Bunlar şu anda aklıma gelen küçük ama etkili örneklerden bir ikisi...
Her zaman söylerim;
Bunu da Aydın Bilgin’den öğrenmiştim:
‘Küçük ama etkili...’
Bu yazdığım bilgilerin onda birini ballandırarak anlatanlar en azından bir saatte bin dolar alıyorlar...
Yani şu anda büyük bir kıyakçılık yapmış oldum...
Tabii anlayan için...
Yoksa hikaye gibi okuyun geçin...
Arada bu tür bitkileri verip, uyarı ve öğreti görevimi yapmaya çalışacağım...

DİP EKSPRES

Mamamatikler sokaklarda

Bergama Belediyesi tarafından sokaklardaki minik dostları unutmamak için ilçenin farklı noktalarına yerleştirilen mamamatikler sokaklardaki minik canların mama ihtiyacını karşılamaya başladı.
Uygulama kapsamında cihaza atılan pet şişeler can dostlara mama olarak geri dönüyor.
Mamamatik üniteleri ilk etapta en hareketli iki noktaya Kültür Merkezi ve Bayraklı Parka yerleştirildi.
Sokak hayvanlarının da rahat ve huzuru için gerekli tüm çalışmaları hayata geçiren Bergama Belediyesi 15 Mayıs 2020 tarihinden bu yana mamamatikler sayesinde bin 556 atık pet şişe ile sokaklardaki can dostlarını besledi.
 Mamamatikleri dezenfekte edip dolduran ekipler günlük rutin kontrollerle cihazların eksikliklerini gideriyorlar.
Özellikle son günlerde yaşanan olumsuz sıcak havalarda mamamatikler minik dostlarımız için ayrı bir önem taşıyor.

İzmir Körfezi kanolarla renkleniyor!

Mavişehir Balıkçı Barınağı’nda faaliyet gösteren Karşıyaka Belediyesi Tahir Secder Akıncı Su Sporları Merkezi, pandemi nedeniyle verilen aranın ardından kano kurslarında yeni dönemi açtı.
Uzman eğitmenler eşliğinde gerçekleştirilen kurslara, 10 yaş ve üzeri yüzme bilen herkes başvuru yapabiliyor.
Kurs programı çerçevesinde; her hafta salı ve perşembe günleri 17.30 ile 19.00 saatleri arasında 10 - 15 yaş, 19.00 ile 20.30 saatleri arasında da yetişkin gruplarına yönelik eğitimler veriliyor.
Rengarenk kanolarıyla körfezde kürek çeken kursiyerler, hem spor yapıyor hem de keyif ve heyecan dolu anlar yaşıyor. Kanocuların oluşturduğu muhteşem manzaralar da çevredekiler tarafından ilgiyle izleniyor. Kayıt ve bilgi için, 0232 324 73 63 numaralı telefondan Karşıyaka Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’ne ulaşılabiliyor.