Eskiler bilir, İstanbul Hukuk Fakültesi’nin efsane dergilerinden birisinin adıdır,

GUGUK”…

Hukukta pervasızlığı, keyfiliği, ayırmayı, kayırmayı temsil etmek için konulmuştur bu isim…

Bugünlerde kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanımlayan Birleşmiş Milletler’de hukukun bir kez daha Guguk’a nasıl dönüştürüldüğünü ibretle izliyoruz !

İnsanlık, tarihi boyunca belki de hiç bu kadar aşağılanmamış,

İnsan hakları hiç bu kadar yerin dibine geçmemişti.

Bölgede var edildiğinden itibaren hem sınırı olduğu Müslüman ülkelerle hem de Batı Şeria ve Gazze tarafındaki Filistinliler’le sürekli savaş halinde olan işgalci İsrail’e uygulanmayan, işgalci İsrail lehine göz yumulan uluslararası hukuk kuralları ne hikmetse orta oyunu oynadığı İran’ın –gönderilen havai fişeklerin Gazze ile de ilgisi olmamasına rağmen- sözde saldırısı ile bir anda hatırlandı.

Silahlı çatışmalarda;

Yaşam hakkı,

Mülkiyet hakkı,

Uluslararası İnsancıl Hukuk ihlalleri…

Hepsi ama hepsi hatırlandı bir anda ! 

“Suçların suçunu” yani soykırımı vahşice uygulayan işgalci İsrail için ise “telafisi imkansız sonuçların doğmaması” adına verilen “tedbir kararı” ise hala Güvenlik Konseyinin önüne gelebilmiş değil.

Almanya’yı işgalci İsrail’e destek olması nedeniyle dava eden irade, işgalci İsrail’e doğrudan silah sağlayan,siyasi destek veren ABD, İngiltere ve Fransa karşısında sus pus!

Tartışmasız Birleşmiş Milletler’de, ABD,Fransa,İngiltere ve Almanya, oligarşi ve ayrımcılıkla malul “çağdışı” bir yapı ile dünyaya hükmetmeye çalışmaktadırlar ve bu yapının değiştirilmesine yönelik girişimleri siyasi/ekonomik hamlelerle etkisiz hale getirmektedirler.

Birleşmiş Milletler’in etkisi ve etkinliğinin azaltılması ise daha çok savaşa ve masumların ölümüne yol açmaktadır.

Bu nedenle ne yapılıp edilmeli Güvenlik Konseyinin veto yetkisi ortadan kaldırılmalıdır.

Bu konuda Türkiye’nin aldığı etkin rol karşısında iç karışıklıklara, kafasını iç siyasetten kaldıramamasına yönelik hamleleri de görmemek elbette mümkün değil.

Ancak Türkiye, eski Türkiye değildir.

Türkiye coğrafyanın ve dünyanın kaderinin belirlenmesinde artık etkili bir aktördür.

Adaleti ve gerçekleri öldüremeyeceklerine göre bu  eşkiyalığın, barbarlığın, soykırımın bedelini ödeyeceklerine ve çözümün de Türkiye liderliğinde olacağına inancım  tamdır.