FATİH ÖZKILINÇ- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniğinde görevli asistan Dr. Kadir Songür’ün 2019 yılında bir hastasının jiletli saldırısı sonucunda, boynundan derin kesi ile hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştı. Saldırgan hakkında öldürmeye teşebbüs suçlamasıyla kamu davası açılmış, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda sanığın adam öldürmeye teşebbüs suçundan 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmişti. Sanığın kişiliği, sosyal ilişkileri, eylemden sonraki ve yargılama sırasındaki davranışları, pişmanlık göstermemesi gibi gerekçelerle sanık hakkında verilen cezada indirim uygulanmamıştı. Saldırının cezasın kalmaması, hekimleri ve sağlık çalışanlarını sağlıkta şiddete karşı verdikleri mücadelede umutlandırmış ancak istinaf incelemesi yapan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi, bu kararın bozulmasına karar verdi. İzmir Tabip Odası da İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin aldığı kararı tepki göstermek ve sağlık camiasını derinden yaralayan önemli konu olan sağlıkta şiddet olaylarına dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına İzmir Tabip Odası Başkanı Opt. Dr. Lütfi Çamlı İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, Dr. Kadir Songür’ün eşi Çisel Songür, annesi Nergiz Songür ve İzmir Tabip Odası avukatı Mithat Kara katıldı.

 

Bozma kararına tepki


 Basın açıklamasını yapan Lütfi Çamlı, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda sanığın adam öldürmeye teşebbüs suçundan 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına rağmen istinaf incelemesi yapan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin kararının bozduğunu belirterek, “Bozma kararında, sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi ve 4. İhtisas Kurulundan rapor alınması gerekliliğine vurgu yapılmış; ayrıca sanığın eyleminin 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir eylem olduğu, yaralamanın niteliği ile meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı değerlendirildiğinde en üst sınırdan ceza verilmesinin hatalı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. İzmir BAM 4. Ceza Dairesi’nin, sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti gerektiği yönündeki değerlendirmesi konusunda yorum yapmıyoruz. Sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığı yapılacak bilimsel tespitler sonunda ortaya çıkacaktır. Bu noktada, Adli Tıp Kurumunun tıbbın temel ilkelerine ve içtihatlarına uygun, objektif değerlendirme yapacağına inanıyoruz” dedi.

Hukuka aykırı bir baskı niteliği taşıyor


“Sanık hakkında verilen cezanın miktarı konusunda İzmir BAM 4. Ceza Dairesi tarafından yapılan değerlendirme konusunda, hekimler olarak söyleyeceğimiz sözler var” diye konuşan Lütfi Çamlı, “Bir kişinin, işlediği suç nedeniyle, mevzuatın belirlediği sınırlar içinde cezalandırılması ceza hukukunun temel ilkelerindendir. Sanığın cezası belirlenirken, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar dikkate alınarak takdiri indirim sebepleri uygulanabilir. Kanun, bu konuda takdir hakkını hakime bırakmıştır. Soruyoruz, sanığın hangi olumlu davranışı nedeniyle indirim uygulanmalıdır? Sanık, hekimi öldüremediği için mi bu indirimden yararlanmalıdır? Sanık, elinde jiletle hekimi öldürmek için yaptığı planda başarısız olduğu için mi indirimden yararlanmalıdır? Sanık, olay nedeniyle pişmanlık göstermediği ve vicdan azabı yaşamadığı için mi indirimden yararlanmalıdır? Sanık, yargılama sürecinde mahkemeyi yanıltmaya yönelik davranışlar içinde olduğu için mi indirim yapılmalıdır? Bu soruları çoğaltabiliriz.   Üzüntümüzün, serzenişimizin, tepkimizin tek sebebi, olayın mağdurunun hekim olması değildir. Üzüntümüzün, serzenişimizin, tepkimizin sebebi, kamuoyu vicdanını bu kadar derinden sarsan bir olayda, hukuki bir gerekçe yokken sanık hakkında indirim uygulanması gerekliliğinin tartışılıyor olmasıdır. Bozma gerekçesinde indirime vurgu ilk derece mahkemesine yönelik ve hukuka aykırı bir baskı niteliği taşımaktadır. Beklentimiz, adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesidir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kadir Songür’ün eşi Çisel Songür ise sürecin en kısa zamanda sonlanmasını, adaletli bir şekilde karar verilerek kararın uygulanmasını istedi. Avukat Mithat Kara ise sanığın hak ettiği cezayı alması için mücadeleye devam edeceklerini dikkat çekti.