Dünya ekonomisi uzun zamandır vergi rekabetinin yol açtığı dengesizliklerle boğuşuyor. Çok uluslu şirketler, faaliyet gösterdikleri ülkelerde kazanç sağlarken, daha düşük vergi oranlarına sahip ülkelere yönelerek vergiden kaçınabiliyor.

İşte bu durum, OECD ve G20 tarafından uzun süredir tartışılan Küresel Asgari Kurumlar Vergisi’nin (Pillar 2) doğmasına neden oldu. Ve nihayet Türkiye 1 Ocak 2025 itibarıyla bu sistemi yürürlüğe koydu.

Sistemin Temel Dinamikleri                                      

Küresel Asgari Kurumlar Vergisi, yıllık cirosu 750 milyon avro üzerindeki çok uluslu şirketler için en az %15 oranında kurumlar vergisi ödenmesini öngörüyor. Eğer bir şirketin faaliyette bulunduğu ülkede vergi oranı %15’in altındaysa, eksik kalan vergi şirketin merkez ülkesinde veya başka yetkili bir ülkede tahsil ediliyor. Bu da vergi cennetlerinin cazibesini büyük ölçüde azaltıyor.

Türkiye İçin Sonuçları Neler Olacak?

Öncelikle, Türkiye bu düzenlemeyi benimseyerek uluslararası sisteme tam entegre olmuş oldu. Ancak bu vergi sisteminin Türkiye için birkaç önemli sonucu olacak:

1-) Yatırım Ortamı Üzerindeki Etkiler

Türkiye, uzun yıllardır doğrudan yabancı yatırım (DYY) çekmeye çalışan bir ülke. Vergi avantajı, Türkiye’de yatırım kararlarını etkileyen faktörlerden biri olsa da tek belirleyici unsur değil. Ancak, küresel minimum vergi uygulamasıyla birlikte, düşük vergi oranlarına sahip ülkeler yatırım çekme konusunda eskisi kadar avantajlı olmayacak. Bu durum, Türkiye’nin yatırım çekme stratejisini revize etmesini gerektirebilir.

2-) Vergi Gelirlerinde Artış

Çok uluslu şirketler için %15’lik asgari vergi şartı, Türkiye’nin vergi gelirlerini artırabilir. Türkiye’de kurumlar vergisi oranı hali hazırda %25 seviyesinde olduğu için çoğu şirket zaten bu eşiğin üzerinde vergilendiriliyor. Ancak, özellikle serbest bölgelerde veya teşvikli sektörlerde düşük vergi oranlarından faydalanan firmalar için yeni düzenlemeler gündeme gelebilir.

3-) Vergi Teşvik Politikalarının Yeniden Şekillenmesi

Türkiye, sanayi ve teknoloji yatırımlarını desteklemek için çeşitli vergi teşvikleri sunuyor. Ancak küresel asgari kurumlar vergisi, bazı teşvik mekanizmalarının etkinliğini azaltabilir. Örneğin, düşük vergi oranı yerine doğrudan nakit teşvikleri veya altyapı destekleri gibi farklı mekanizmalar daha fazla önem kazanabilir.

Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye’nin bu yeni vergi düzenlemesini fırsata çevirebilmesi için birkaç stratejik adım atması gerekiyor:

Teşviklerin Yeniden Kurgulanması: Vergi avantajı yerine, nitelikli iş gücü, Ar-Ge destekleri ve altyapı yatırımlarıyla yatırımcı çekme stratejisi benimsenmeli.

Dijital Vergi Uyumu: Çok uluslu teknoloji şirketlerinin Türkiye’de daha adil vergilendirilmesi için dijital vergilendirme mekanizmaları güçlendirilmeli.

Uluslararası İş Birlikleri: Türkiye, OECD ve G20 platformlarında aktif rol alarak bu sistemin gelişimine katkı sunmalı ve kendi çıkarlarını koruyacak düzenlemeleri teşvik etmeli.

Özetle, küresel asgari kurumlar vergisi, Türkiye’nin vergi politikalarında köklü bir değişiklik yapmasını gerektirmese de, yatırım ortamını ve teşvik mekanizmalarını yeniden değerlendirmesini zorunlu kılıyor. Bu dönüşümü başarılı yönetebilen ülkeler, yeni küresel vergi düzeninde rekabet avantajı sağlayabilir.