Artık alıştık mı, nedir?
Bu kadar duyarsız olmamızın nedenini anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Kuzey Irak’ta iki şehit daha verdik.
PKK’lı teröristlerin saldırısı sonucu;
27 yaşında ‘aslan gibi’ diye tabir edebileceğimiz Piyade Teğmen Harun Aslan ile 32 yaşında Piyade Uzman Çavuş Ali Gökhan Kılıç şehit oldu.
‘Acımız’ ve ‘üzüntümüz’ sonsuz…
Ama bunları kat kat artıran ise sözde yetkililerin ya da sözde gazetelerin duyarsızlar sınıflarına katılmaları…

Bakan da açıkladı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 18 Eylül Cuma günü İzmir’de, Ege Bölgesi’ndeki 7 il için değerlendirme toplantısı yaptı.
Bakan Koca, endişemizi haklı bularak, ‘İzmir’de bir ay öncesine göre yüzde 42 vaka artışına şahit olduk!’ dedi.
Ama içimize bir noktada su serpen şu cümleyi de ilave etti:
‘Yaptığımız müdehalelerle, bu artış, son bir haftada yüzde onlara geriledi.’
Ve yine çok önemli bir bilgiyi paylaşayım:
‘İzmir’de zatürre oranı yüzde 8.2’den 4.9’a kadar düştü.’
Peki bunları kutlamak için yine sokaklara ve parklara mı çıkmamız gerekiyor?
Asla!
Asla ve asla tedbirleri bırakmamamız gerekiyor.
Neler yapmamız gerektiğini söylemeye gerek yok, çünkü hepimiz ezbere biliyoruz ama çoğumuz nedense uygulamıyor.

Yılan hikâyesi gibi

Bu arada şunu da söyleyeyim:
Bayraklı Sırtlarında yapılan ‘İzmir Şehir Hastanesi’ ise 2021’e kaldı…
Bugüne kadar beş kez açılışı yapılacak tarihler açıklanmış ama gerçekleşmemişti.
Ama yine de tarihe temkinli yaklaşalım…
Çünkü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ‘2021’i açıklarken, ‘Umut ediyorum!’ demeyi de ihmal etmemişti…
Biz çok şeyi umut ediyoruz ama nedense çoğu beklentimiz olmuyor…
Bu arada olan bazı sağlık çalışanlarına oldu…
Geçenlerde bir teknisyenle görüştüm;
‘İşten çıkarıldık!’ dedi…
Nedeni artık bir merkezde yani İzmir Şehir Hastanesi’nde toplanacaklar…
Alımlar bile yapılmış…
Tabii ki, söylentiler çok…
Yüksekokul mezunlarından ve hizmet verenlerin yerine lise mezunları alınmış…
Hadi ‘büyüklerimiz biliyor!’, diye düşünelim…
İşlerine son verilenlere de bir ‘kıyak’ yapılmış, ‘Yılsonuna kadar maaşlarını hiçbir iş yapmadan alacaklar…’
Alıyorlar da…
Eskiden böyle durumlarda olanlara ‘sus payı ödeniyor!’ denirdi…
Şimdi ne gibi bir isim veriliyor?
Mutlaka yasal bir adı vardır…
Merak ettiğim, sağlık ordusuna yeni alınanlar acaba maaşlarını hiçbir iş yapmadan alıyorlar mı?
Ya da bunlar bir yerlerde değerlendirilemezler mi?
Nedense bu konulardan söz edenler yok…
Şu para yani ödenen maaşlar nelere kadir değil mi?
Ama insanları ‘dilsiz’ yapması herhalde yan etkisi olmalı, her ilacın olduğu gibi…

Geliyor, geliyor…

‘İyi’ haber mi, ‘kötü’ haber mi?
Yine de söyleyeyim:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkemiz genelinde artan vaka sayılarına karşı yeniden sıkı önlemlere başvuracaklarını açıkladı.
Söylediği şu:
‘Ne yazık ki, uyarılarımıza halkımız ciddi manada dikkat etmedi.
Biraz gevşetince vaka sayılarının yükselmeye başladığını gördük.
Mecburen şimdi tekrar ışı sıkı tutmak durumundayız.
Bilim Kurulu, Sağlık Bakanlığımız tedbirleri arttırmak durumunda…’
Tabii ki, benim ve benim gibi düşünenler için ‘iyi’ haber bu…
Peki kimler için ‘kötü’ haber kimlere?
Bunu da siz bulun?

Onun yerine başkası bakamaz mı?

Önceki gün bir doktordan mektup aldım…
İzmir’in ‘en büyük ilçesi’ Karabağlar ilçesindeki bir sağlık ocağındaki üzücü olayı anlatıyordu.
Herhalde bundan güzel bir anlatım olamaz…
“Dün öğleden sonra, İzmir'in Karabağlar ilçesindeki 1 No’lu Aile Sağlığı Merkezi’nde Aile Hekimi olarak görev yapan Dr. Murat Ceyhan aniden fenalaşıyor.
Aynı yerde görevli arkadaşları hemen başına koşuyorlar.
Bir hekim arkadaşı durumu şöyle anlatmış;
‘Dün bir hekim arkadaşımızın çalışırken aniden bilinci ve nabzı gitti, öğlen 2 civarında, mesaideyken...
Aile Sağlığı Merkezi ( ASM ) çalışanları koştuk,  toplandık, doktor arkadaşımıza resüsitasyon yapıyoruz… ( Yani hayata döndürmeye çalışıyoruz)
Canımız onun canıyla akıp gidiyor o anda…

‘Vicdansız’ lafı hafif kalır…

ASM girişinde de hastaları sırayla içeri alan bir görevli var, o an resusite ettiğimiz arkadaşımızın bir iki hastası kapıda muayene bekliyor.
Görevli personel arkadaşımız onlara durumu anlatıyor ve hastası ne diyor biliyor musunuz?  
‘Bize başka doktor bakamaz mı?’
Adam elimizde ölüyor lan ÖLÜYOR...
Ve öldü de!
Kayıp gitti kucağımızda!
Ancak benim o şerefli(?) vatandaşım anında yedeğini soruyor!’
Ben okuduğum zaman şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim.
Söylenecek söz var mı?”
Herhalde böylelerine ‘vicdansız!’ demek bile hafif kalıyor…

Süleyman Demirel ile…

Gazeteci Büyüğümüz Yaşar Eyice’nin liderlerle arası çok iyi idi.
İzmir’den liderleri takip eden davetli tek gazeteci de kendisi idi.
Şimdi sözü kendisine veriyorum, bir anısını ağzından dinleyelim:
‘Bu doktordan olduğu gibi şimdi de önceki Başbakan ve Cumhurbaşkanlarımızdan olan Süleyman Demirel’den duyduğum bir benzer anısını paylaşayım…
Birlikte Erzurum’a gidiyorduk…
Bir ara Süleyman Bey’in yanına oturdum…
Yanında oturan Özel Kalemi Turgut Bey, direktifleri aldığından bana yerini vermişti.
Genelde Sabri Çağlayangil yanında oturur, memleket meselelerini konuşurlardı.
Neyse,
Süleyman Demirel ‘liderlerin durumlarını’ özetledikten, yani her şartta mutlaka hizmet beklediklerini anlattıktan sonra başından geçeni anlattı.
Çoğu zaman da olayla ilgili bir fıkra anlatırdı, olayı pekiştirmek ve biraz da güldürmek bu arada düşündürmek için…
‘Bir gün Başbakanlıktan erken çıkmak zorunda kaldım…
Ayakta duracak halim yoktu…
Doktorlar kesin istirahat dediler.
Kapıda bekleşenler vardı…
Sorunlarını mesai arkadaşlarıma anlatmalarını tek tek ilgileneceğimi söyledim.
İçlerinden biri ısrarcı idi…
‘Ölüyorum, görmüyor musun?’ dedim…
Ne dese beğenirsiniz?
‘Ölmeden önce benim evraklarımı imzalasanıza!’
İşte bizim vatandaşımızın politikacıdan beklediği budur…
Hasta olmayacaksın, ölmeyeceksin ve onun isteğini her şartta yerine getireceksin…’
Herhalde ben bu olayı 1980’den önce doğrudan Süleyman Demirel’in ağzından duymuştum…
Yani vatandaşta bir değişiklik yok…
Başka şeylerde var mı?
Arada bunları da konuşuruz…’

DİP EKSPRES

Sağlıkçılardan ‘Sesimizi Duyun’ Çığlığı

Pandemi döneminde insanüstü çaba gösteren sağlık çalışanlarının sorun ve talepleri noktasında hiçbir çalışma yapılmadığını belirten Türk Sağlık Sen İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Osman Ata, ‘Artık ümidimiz kırılmaya başladı. Sesimizi duyun artık’ dedi.
Ata, ‘Sağlık çalışanlarımız, işyerlerinde hastalardan, hasta yakınlarından ve idarecilerden baskı görüyor. Öte yandan sağlık çalışanları sosyal ve kültürel açıdan bir sorun yaşıyor. Sağlık camiasının bugüne kadar gündeme taşıdığı sorunlar ne yazık ki çözüme kavuşmadı. Covid-19 döneminde dünyayı etkisi altına alan salgınla mücadele eden meslektaşlarımızın talepleri bir an önce karşılanmalıdır’ dedi.
Sağlık çalışanları hem bedenen yorgun, hem de ruhen yorulmaktadırlar. Personel yetersizliği nedeniyle iş yükü ve iş yoğunluğu artıyor.
Bu da sağlıkçıyı yorgun düşürüyor ve enerjisini tüketiyor.
Yaşanan haksızlıklar, sağlık çalışanlarının karamsarlığına ve ümitsizliğine neden oluyor.
Sağlık çalışanlarının çalışma hayatı gün geçtikçe zorlaşmakta ve katlanılmaz bir hal almaktadır.
Covit-19, şiddet, yoğun iş yükü ve sonu gelmeyen nöbetler nedeniyle çalışanlar tükenmişlik sendromu ile karşı karşıyadırlar.
Çalışanın emeğinin karşılığının verilmemesi, geleceğinin belirsiz, emekliliğinin sıkıntılı olması da çilenin bir başka adı olmuştur.
Çalışan memnuniyeti için hiçbir çalışma yapılmaması, konu çalışanın hakkına gelince düzenlemelerin sadece sözde ve iyi niyet temennisi olarak kalmaması nedeniyle çalışanların ümidinin de kırıldı.
Sağlık çalışanları, işyerlerinde hastalardan, hasta yakınlarından ve idarecilerden baskı görmektedirler.
Mesleki, sosyal ve kültürel olarak bu sorunların bir an önce çözülmesi gerekiyor.
Bugüne kadar açıklamış olduğumuz sorunlar çözülmüş değil. Sağlık çalışanlarının beklentilerine cevap verilmiyor.

Gaziler Günü törenine katıldı
 
19 Eylül’de kutlanan Gaziler Günü nedeniyle İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda tören düzenlendi.
Törene İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Ali Sivri, CHP İzmir milletvekillerinden Özcan Purçu, Kani Beko, Atila Sertel, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, İzmir İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın, komutanlar ve gaziler katıldı.
Atatürk Anıtı’na çelenk sunulmasının ardından saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu.
 
‘Tarihimizde şehitlik ve gazilik onuru var’

Türkiye Muharip Gaziler Derneği İzmir Şube Başkanı Emekli Albay Mehmet Gökmen, günün anlam ve önemine ilişkin bir konuşma yaptı. Gökmen, Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'e, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 19 Eylül 1921 günü mareşallik rütbesi ve gazilik unvanının verildiğini hatırlattı.
O nedenle bu tarihi Gaziler Günü olarak kutladıklarını ifade eden Mehmet Gökmen, ‘Tarihimizde şehitlik ve gaziliğin onuru var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; vatanı, milleti, bayrağı, milli marşı için savaşır. Bunun en güzel örneği de ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nda yaşandı” dedi.

Saygıyla anıyoruz…

Gazi Sami Atik ‘19 Eylül Türkiye Cumhuriyeti’nin gazilere verdiği değerin ifade olan bir kahramanları anma günüdür. Bizleri bu kutsal toprakların ve şanlı bayrağın gölgesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin saygın fertleri olarak hür ve bağımsız şekilde yaşamamızı sağlayan şehitlerimizi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz’ dedi.

Doğal Yaşam Parkı 15 gün kapalı kalacak

İzmir Büyükşehir Belediyesi koronavüris salgınıyla mücadele kapsamında yeni önlemler aldı. Büyükşehir Belediyesi, her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği İzmir Doğal Yaşam Parkı'nı, yarından itibaren geçerli olmak üzere 15 gün süreyle kapatma kararı aldı.
Doğal Yaşam Parkı Şube Müdürü Şahin Afşin, kararın 15 gün sonra gelişmeler kapsamında yeniden değerlendirileceğini söyledi.
Doğal Yaşam Parkı'nın İzmir açısından son derece önemli bir yere sahip olduğunu belirten Şahin Afşin, hem ziyaretçileri hem de park sakinlerini korumak adına böyle bir karar aldıklarını dile getirdi.