Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım canlı yayınını izledikten sonra karar verdim dertleşmeye bu satırlarda. Ekrem İmamoğlu'nun , Binali Yıldırım karşısına çıkarılmasının bir strateji olduğunu düşünenlerdenim. Ancak kesinlikle İmamoğlu oyunu kuralına göre oynuyor. Önde olduğunu düşünüyor ve ona göre hareket ediyor. Yayınla ilgili çok fazla yoruma gerek yok aslında, gereken kararı İstanbul seçmeni verecektir. Ama bizim mahallenin bazı hastalıklarını "yeniden görme" imkanına eriştim. Öyle ki , özellikle 31 Mart seçimi sonrası İmamoğlu kahramanlaştırılmış. Kurtarıcı olarak kutsanmış, eleştirilemez bir hal almaya başlamıştı. Bu konuyla ilgili kendisinin bir suçu olduğunu söylemek elbette ki zor. Ancak bizim mahallenin insanı hep bir çıkış, hep bir kahraman hep bir kurtuluş arıyor. Oysa ki İmamoğlu sadece siyaseti normalleştirmeye çalışıyor. Biliyor ki siyaset, normalleşir, ortalama ahlak ve anlayış düzenine gelirse , bu uçuk kaçık ve baskıcı iktidar düzeni son bulacak.

İzmir'in kahramanları

Bu satırlar İmamoğlu'nu önemsemediğim, küçümsediğim anlamına gelmesin ama biz kendi değerlerimizi çok küçümseyip başka değerleri çok mu yüceltiyoruz acaba İzmir olarak? Geçtiğimiz günlerde bir meslek büyüğüm şöyle demiş; "Kusura bakmayın, İstanbul'dan adam getirilip basın hakkında konuşturulmasın. En gıcık olduğum şey. İzmirli gazetecilerin duayeni, ustası yoktur.” İşte böyle bir İzmirlilik'e ihtiyacımız var diyorum. Hemen İmamoğlu'na sarılıp "Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu olsun, Erdoğan'ı bir tek o yener" demenin bir anlamı olmadığı kanaatindeyim. Elbette ki 16 milyonluk şehri yönetmek çok önemli, ancak kendi değerlerimizi görmezden gelerek bir yere varamayız. İzmir'de de çok iyi işler yapan belediye başkanları olduğuna inanıyorum ve bir iddia koyuyorum... Bir genel başkan, bir cumhurbaşkanı adayı neden İzmir'den çıkmasın? Örnek mi? Buyurun; https://www.cnnturk.com/turkiye/alperenin-babasina-ozel-gorev 

Hepinizin bildiği üzere Çiğli İlçesi'nde bir kreşte 3 yaşındaki Alperen serviste unutularak vefat etmiş. Ve bu acı tüm Türkiye'de yankı bulmuştu. İşte o Alperen'in babasına Çiğli Belediyesi bir görev verdi. Hem de belediyeye ait kreşte. Elbette Alperen'in acısını dindirmeyecek bu yapılan. Ama İmamoğlu'nun vaatlerinden, Beylikdüzü'nde yaptıklarından az mıdır Gümrükçü'nün yaptığı? Üstelik seçimin ilk günlerinde işçi konusuyla gündeme gelen bir başkanın bu denli ince düşünüyor ve davranıyor olması aslında tüm Türkiye'de yankılanmamalı mı? Burnumuzun dibinde ideolojik yeterliliğini kanıtlamış , olumlu işler yapan ve duyarlı böyle isimler varken bu İzmir basınındaki "İstanbul hayranlığı" niye? Önce kendimize, kentimize , kentimizdekine sahip çıkıp alkışlamayı öğrenelim ki sonrasında İstanbul'un yerel yönetici adaylarına hayranlık duymaya başlayabiliriz bence.