Halide Demir- CHP İzmir İl Başkanlığı'nda İzmir ve ülke gündemine dair değerlendirme toplantısı yapan CHP'li Vekil Mustafa Moroğlu, “Keşke parfüm dağıtmasaydınız. Bu nereden çıktı? Sonra yapılan açıklamalar daha vahim. Ayakkabı kutularından çıkan kokuları gizlesin diye mi parfüm dağıttınız. Parfümden de pis kokular geliyor” dedi.

50 bin adet parfümün yaklaşık ederinin 350 bin TL'yi bulduğuna dikkat çeken Moroğlu, Binali Yıldırım'ın parfüm yapılması ve dağıtımından haberinin olmadığı şeklindeki açıklamasına da sert tepki gösterdi.

'HABERİMİZ YOK' DİYE SIYRILMAK ALIŞKANLIK OLDU

Mustafa Moroğlu, “Kadınlı erkekli aynı masada oturan insanların gerçeğini bilmezsiniz ama Neden? Yıldırım'ın açıklamasında, 'Bu parfümlerin dağıtılmasından benim haberim yok'. Böyle Bir şey mümkün olabilir mi? 50 bin adet yapıldığı yansıdı. Her kutusu 7 bin. Toplamda 350 bin TL. Tanımadığı bir iş adamı ben dağıtacağım demiş. Hiç kimse 50 bin adet, bir de niye 50 bin, 3 milyon insan var, parfüm dağıtmaz. Bu kadar saf olamaz Binali Bey. Çünkü adı Binali. Kimin hangi parfüm kullanacağına bile karar vermişler. Ayakkabı kutularından da pis kokular geliyor. Zaman zaman sıkıştıklarında 'haberimiz yok' deyip sıyrılmak alışkanlıkları var” diye konuştu.

Başta Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ve Binali Yıldırım olmak üzere Başbakan ve diğer hükümet yetkililerinin ortaya çıkan her yolsuzluk ve olumsuz durumun ardından 'haberlerinin olmadığı' şeklindeki açıklamalarının inandırıcılıktan uzak olduğunu kaydeden Mustafa Moroğlu, Türkiye'de 'Safokrasi' adını verdikleri bir yönetim anlayışı olduğunu söyledi.

SAFOKRASİ DİYE BİR YÖNETİM ANLAYIŞI OLDUĞUNU DA GÖRDÜK

Moroğlu, Başbakanın otokratik (tek adam) ve 'teokratik' (dine dayalı yönetim) anlayışını yerleştirmeye çalıştığını vurgulayarak, tepkisini, “Bülent Arınç, Binali Yıldırım, halkın hoşnut olmadığı, vicdana-ahlaka-insan ilişkilerine ters gelen bir şey olduğunda 'Haberimiz yoktu' diyorlar. Bakan çocuklarının evlerindeki çelik kasalardan haberleri yoktu. Ayakkabı kutularındaki paralardan haberleri yoktu. Ama en kötüsü 11 yıldır devleti yöneten bir iktidarın paralel devlet kurulduğundan haberleri yokmuş. Otokrasi yani tek adam yönetimini biliyorum. Kendi heveslerinde dini kurallara uyun devlet yönetimi olduğunu biliyorum. Safokrasi diye bir yönetim anlayışı olduğunu da gördük. Paralel devlet kurulduğunu bilmeyecek kadar saflarmış” sözleriyle dile getirdi.


YILDIRIM'A ARTIK BAKAN GİBİ DAVRANMAYIN


CHP'li Vekil Mustafa Moroğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım'ın hala 'Bakan' gibi davranması ve ağırlanmasını da eleştirdi ve şöyle seslendi:

“35 projeden her birinin nasıl verildiğini açıklamadan, kaça mal olduğu ifade etmeden, açık ve şeffaf olmadan böyle bir göreve aday olmamanız gerektiğini düşünüyoruz. Artık Binali Bey bir bakan değil. Bunu da İzmir'in DSİ, tarım müdürü, Valisi'ne hatırlatmak isterim. Suç işlemeyin. AKP'nin büyükşehir adayıdır, artık bakan değildir. Buna göre davranın. AKP'nin valisi gibi, il başkanı, ilçe başkanı gibi davranmayın.”

TELAŞ İÇİNDELER VE HER DEMEÇLERİ İTİRAF GİBİ

Moroğlu, Yıldırım'ın 17 Aralık Operasyonu ile bacanağının adının da karıştığı Liman Operasyonu'nun hemen ardından yaptığı açıklamaları da eleştirdi.

Moroğlu, Yıldırım ve hükümet yetkililerinin telaş içinde demeçler verdiğini savundu ve şu soruları sordu: “ Çünkü telaş içindeler ve her demeçleri bir itiraf gibi. Binali Bey'in endişe verici bir açıklaması da, 'Operasyonlar bana karşı yapıldı' şeklinde. Haberin yok muydu, bacanağın toplantılarından ve alışverişlerinden. 7 gün geciktirmeyle mi verdiniz cevabı. Emniyet görevlilerini görevden alarak mı yanıt verdiniz? Soruşturmayı yapan savcıyı düz savcı olarak başka yere atamakla mı yanıt verdiniz? Almanya'daki Deniz Feneri Davası'nda kara para aklamadan yargılanan kişilerden de mi haber olacak? Erkan Yıldırım gemi alırken, 200 bin euro borç almış. Suntur. Binali Bey'in oğlunun ortak olduğu bu şirket Yalova şirketinin işlerini almaya devam ediyor. Mehmet Koç'un yönetim kurulu başkanı olduğu bir firma Ulaştırma Bakanlığı ile anlaşma yapıyor. Tüm bunlardan da haberi yok mu?”

Bütünşehir Yasası'nın ardından özel idarelerin kapandığını, İzmir İl Özel İdaresi'ne ait tüm malların da İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesi gerektiğini, kendisinin bu konuda yasa değişikliği yapılması hakkında TBMM'ye verdiği bir önerge de olduğunu dile getiren CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, Binali Yıldırım'ın bu önerilerine destek vermesini de istedi.


BİNALİ BEY DE ÖZEL İDARE MALLARININ BÜYÜKŞEHİRE DEVRİNİ SAVUNSUN

Moroğlu, iktidarın devredilecek kamu malları ve arazilerini satacağını ya da buralarda alış veriş merkezleri yapacağını da savunarak, şunları söyledi:

“İktidarsınız. Bir günde çıkardığınız yasalarla .. özel idarenin malları bütünşehire devredilmelidir şeklinde bir açıklama yapsın. Mecliste kanun teklifim de var. iki satırlık kanun değişikliği gerekiyor.

Bizim belediyelerimiz devredilen kamu malları üzerine AVM'ler dikmiyor. Bunların devrettiği heryer satılacak ve AVM dikilecek yerlerdir. Cari açığı kapatmak ya da rüşvet ilişkilerine bulaştırmak için. O nedenle Binali Bey aday oldu, başaramayacak. Ama İzmirliye bu adaylık süresince hizmet etmek istiyorsa açıklama yapsın, özel idarenin bir yasayla değiştirilsin, ben de aynı şeyi savunuyorum desin. Tek bir maddeyle tartışma biter ve iyi bir iş yapmış olur.”


YEREL YÖNETİMLERDE İTHAL ADAY OLMAZ

CHP'li Vekil, toplantısında ithal aday tartışmalarına da değindi. Binali Yıldırım'ın İzmirli olmadığını, İzmir'in dokusuyla uyuşmadığını, bunu daha önce yaptığı açıklamalarla da doğruladığını savunan Moroğlu, açıklamalarını şöyle sonlandırdı:

“Bu da o kentte yaşamış olmakla olur. AKP il başkanı da bunu görmüş olmalı ki; 3 ay kadar önce İzmirli İzmirli olmayan birine oy vermez demişti. Yani bu gerçeğin farkındalar. Hatta Binali Bey, belediye meclis üyeliklerinde ithal aday olmayacağını belirtti. Bu bir gerçeğin itirafı. Yerel yönetimlerde ithal aday olmaz. İzmir gibi bir kent, 'Boğaziçi'nde yoldan çıkarım diye İTÜ'yü tercih ettim' diyen bir adayın yoldan çıkmasına izin vermez. Bizim kentimizde türbanlısı türbansızı, yaşlısı genci birlikte aynı masada yemek yer, dua eder, içki içerler. Dolayısıyla bu alışkanlıkta olan birinin İzmir'e gelip de ben başkan olacağım demesinin vicdanen ve etik ve yönetişim ilişkileri bakımından doğru olmaz.”