Örs, kırsal kesimde yaşananlarla ilgili gözlemlerini şöyle açıkladı: “Ülkemiz 12 Haziran seçimlerine giderken; kırsal kesimde yaşayanlar, üreticiler ve köylüler, tarımdan geçimini sağlayanlar, zor günler geçiriyorlar. Bir zamanlar kendine yetebilen ülkeler arasında sayılan ülkemiz, tarımsal üretim alanında hızla dışa bağımlı hale geliyor. Tarımımız, hayvancılığımız çöküyor. Bu karanlık tablonun en etkili olduğu yörelerin başında da İzmir’in kırsal kesimi ve Ege Bölgesi geliyor. Aslında tarımsal üretime en uygun verimli toprakların ve iklim koşullarının bulunduğu yöre, izlenen yanlış ve hatalı politikalar nedeniyle, her geçen yıl kan kaybediyor. Üretici olma özelliğini hızla yitiriyor. Tarımda yaşanan olumsuzluklardan etkilenen Egeli üreticiler, köylüler, artık üretim yapamaz hale geliyorlar. Başta Küçük ve Büyük Menderes ovaları, Bakırçay ve Gediz havzaları olmak üzere; İzmir’in, Ege’nin üretim alanları, giderek kararıyor. Egeli üreticiler, köylüler, geleceğe karamsar bakıyorlar, yılgınlığa düşüyorlar.”


Çiftçinin yakıcı sorunları


Gazeteci-yazar Örs, İzmirli, Egeli çiftçilerin yakıcı sorunlarını da maddeler halinde şöyle sıraladı:

İzmir’in ve Ege’nin kırsal kesimi, adeta yangın yeri gibi. AKP iktidarının izlediği tarım politikaları nedeniyle; üretici, köylü perişan durumda.

Özellikle Küçük Menderes havzasında, Ödemiş - Tire yöresinde çok geniş bir kesimi ilgilendiren büyükbaş hayvancılık ve süt üretimi çökmüş durumda.

Bin bir zahmetle büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiren et ve süt üreticisi, içine düşürüldüğü duruma isyan ediyor. Dışarıdan yabancı hayvan ve et ithalatı, bu sektörleri ve üreticiyi olumsuz etkiliyor. 

Çiftçi borcunu borçla döndürüyor. Köylünün, üreticinin tarlası ve traktörü haciz tehdidi altında. Köy kahveleri satılık ilanından geçilmiyor.

Bir zamanlar yetiştirdiği yerli tütünlerle nam salan İzmir ve Ege Bölgesi’nde, tütün üretimi neredeyse tarihe karışmak üzere.

Stratejik ürün olan pamukta üretimimiz son yıllarda azaldı. Ülkemiz dışarıdan pamuk ithal eder hale geldi.

Tariş ve benzeri kooperatif birlikleri işlevsizleştirildi. Üreticiye destek görevlerini yapamaz hale geldiler. Birliklerin öncelikle finansman alanında, sonra da çok yönlü olarak iyileştirilmesi gerekiyor.

Küçük Menderes ovasında karpuz ve patates tarlada kaldı. Bu iki ürünü yetiştiren üreticiler büyük mağduriyet yaşadılar. Bunlara son dönemde narenciye de eklendi.

Küçük Menderes ve Bakırçay havzalarında yoğun bir çevre kirliliği yaşanıyor. Doğa tahrip ediliyor. Yönetmelik değişikliği yapılarak, zeytin alanları madencilerin, altıncıların insafına bırakılmak isteniyor.  Onca yaşanan ekonomik sıkıntılara bir de çevre sorunları ekleniyor.”


Tarımın ve üreticinin geleceği için, yeni bir siyasal anlayış


Sıralanan bu sorunların daha da çoğaltılabileceğini belirten Örs, “çiftçimiz, köylümüz, üreticimiz için, sıkıntılar artık katlanılamaz noktaya ulaşmıştır” dedi.

Kırsal kesimde ve tarımda yaşanan sıkıntıların aşılması için, en başta üreticinin örgütlenmesi ve tarımın yeniden yapılandırılması gerektiğini vurgulayan Örs, bunun da yolunun kırsal kesimin sorunlarına eğilen, bu sorunlara etkin çözümler üreten yeni bir siyasal anlayışın işbaşına gelmesinden geçtiğini ifade etti.

Örs, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Tarımsal üretimi yeniden canlandıracak, yerli üretimi özendirecek, üreticiyi koruyacak, üreticinin ve tarım sektörünün yapısal sorunlarını çözecek; kırsal kesimi, tarımsal üretimi bilgi ve teknoloji ile buluşturacak bir anlayış; solun, sosyal demokrasinin tarıma, üreticiye yaklaşımıdır. 12 Haziran seçimleri öncesinde hepimize düşen görev; bu yaklaşımı, kırsal kesime, üreticilere, köylü yurttaşlarımıza anlatabilmek ve en geniş kesimlerle buluşturabilmektir.”
Editör: Haber Merkezi