Bunu artık Avrupalı siyasetçilerin görmesi lazım. Türkiye'yi tehdit yahut yaptırımlarla korkutacaklarını, zannedenler beyhude bir çaba içerisindeler" dedi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde Demirören Haber Ajansı'na (DHA) özel açıklamalarda bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Twitter hesabından Türkçe bir diyalog mesajı paylaşmasını değerlendiren Kalın, "Sayın Macron’un Türkçe bir mesaj yayınlaması güzel, sempatik bir adım ama lafızdan çok mana önemli. Kastedilenin ne olduğuna ve bunun hangi siyasi stratejik çerçeveye oturduğuna da bir bakmak gerekiyor. Benim kanaatimce Sayın Macron dünya siyasetini doğru okumuyor. Avrupa merkezci siyaset artık geride kaldı. Hele Fransa merkezli Frankofon merkezli bir dünya siyaseti yönetmek, yürütmek zaten artık mümkün değil. Dünya siyasetinin yeni dinamiklerini, bütün aktörlerini doğru bir şekilde okuması gerekiyor. Şimdi artık bizim tek kutuplu bir dünyada yaşamadığımızı, çok merkezli çok kutuplu bir dünya siyasetinin şekillendiğini herkesin görmesi gerekiyor. Ve burada temel unsur bütün taraflara eşit aktör muamelesi yapmaktır" dedi.

Fransa yanlış yerde duruyor

Fransa'nın 'AB'nin önde gelen bir ülkesi olarak benim başkalarından daha fazla hakkım, gücüm var' gibi bir yaklaşımla hareket etmesinin, dünya siyasetini doğru okumamanın bir tezahürü olacağını vurgulayan Kalın, "Bana sorarsanız mesele sadece Doğu Akdeniz yahut Türkiye’nin Yunanistan ile olan ilişkileri meselesi değil, Fransa’nın stratejik okumasındaki temel hata Türkiye’nin Suriye’de ve Libya’da attığı adımlardan duyduğu rahatsızlık. Bize göre hem Suriye’de hem de Libya’da Fransa tarihin yanlış tarafında duruyor" diye konuştu. Kalın, Bölgesinde bir tarafta Avrupa bir tarafta Ortadoğu bir tarafta Kafkaslar ve Asya’ya uzanan Akdeniz ve Karadeniz’e, Ege’ye kıyısı olan bir ülke olarak, NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye'nin, eski dönemlerde zannedildiği gibi, telakki edildiği gibi pasif bir aktör olmadığını artık herkesin açık ve net bir şekilde görmesi lazım. Sayın Macron Fransa’ya Avrupa ve dünya siyasetinde bir yer açmak istiyorsa bunu Türkiye ile doğru ilişkiler kurarak, doğru zeminde doğru değerler üzerinde ilişkiler kurarak rahatlıkla yapabilir" ifadesini kullandı.

Erdoğan Merkel ile görüşecek

24-25 Eylül tarihlerinde yapılacak AB Liderler Zirvesi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok yoğun bir diplomasi trafiği yürüttüğünü söyleyen Kalın, "İtalya ve İspanya başbakanlarıyla, Almanya Şansölyesiyle birkaç defa, AB Başkanı Michel ile 2 defa görüşmeleri oldu. Bunun dışında başka birçok temasları oldu. Bizim düzeyimizde yürüyen bir diplomasi trafiği var bildiğiniz gibi. Bu hem istikşafi görüşmelerin başlaması hem 24-25 Eylül’de yapılacak AB zirvesinin gündeminin şekillendirilmesi ile ilgili olarak yine önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanımızın başka görüşmeleri de olacak. Sayın Şansölye ile Sayın Michel ile, bazı telefon görüşmeleri, video konferans yoluyla temasları da olacak AB yetkilileriyle ve başkanlarıyla. Şimdi bütün bunlardan maksat bir kere bölgede gerilimin azaltılması. Biz burada hep bunu söyledik. Biz Yunanistan ile önkoşulsuz olarak bütün konuları görüşmeye hazır olduğumuzu açık ve net bir şekilde ifade ettik" dedi.
Sözcü Kalın, Avrupa içerisinde Türkiye karşıtı bir dalga üzerinden kendi yerel siyasetinde nefes almaya çalışan Fransa gibi aktörlerin yanı sıra, İtalya, İspanya, Malta, Romanya, Polonya, Macaristan gibi Türkiye’nin mutlaka önemsenmesi gereken bir siyasi muhatap olduğunu ısrarlı bir şekilde dile getiren başka aktörlerin de var olduğuna dikkat çekti.

Tehdit dili işe yaramaz

Zirve öncesi Avrupa Parlamentosu’ndan ve AB’den gelen yaptırım tehditleri ile ilgili de konuşan İbrahim Kalın, şunları kaydetti:Türkiye’ye karşı yaptırım, şantaj, tehdit dili hiçbir zaman sonuç alamaz. Bunu artık Avrupalı siyasetçilerin görmesi lazım. Türkiye’yi birtakım tehdit yahut yaptırımlarla korkutacaklarını zannedenler, kararlılığından vazgeçireceğini zannedenler beyhude bir çaba içerisindeler. Bunu artık görmüş olmaları lazım. Bu tür örtülü yahut açıktan tehdit dili sadece onu dile getirenlere zarar verir. Türkiye alternatifsiz değildir. Türkiye hem Avrupa ile hem AB ile hem Ortadoğuyla hem Afrikayla hem de dünyanın diğer ülkeleriyle ve bölgeleriyle iyi ilişkiler geliştirmek isteyen bir ülkedir. Ama bu bizi siyasi bir naifliğe de sevketmemeli. Cumhurbaşkanımızın çok yerinde ifadesiyle bizim kimsenin hakkında hukukunda gözümüz yok, kimsenin toprağında gözümüz yok, ama kimseye de hakkımızı hukukumuzu yedirtmeyiz. Bu ister Doğu Akdeniz’de olsun, ister Suriye’de olsun, ister başka yerlerde olsun." Kalın, AP’de dünyanın sadece Avrupa’nın etrafında döndüğünü zanneden dar, popülist, dışlayıcı hatta aşırı radikal birtakım seslerin olduğuna işaret ederek, "Dünyada yaşanan bu büyük değişimi ıskalayan bir siyasi perspektifin, Türkiye’ye tehditler savurarak mesafe alacağını, netice elde edeceğini zannetmesi sadece kendini kandırmak olur" dedi.

Vazgeçmeyiz

Kıbrıs’ta Türk tarafı ile Rum kesiminin de kendi aralarında ihtilaflı bölge diye tarif edilen yerler ile ilgili görüşebileceklerini, ihtilaflı bölgede bir enerji kaynağı bulunursa bunun paylaşımı konusunda da bir model geliştirilebileceklerini belirten Kalın, şöyle konuştu:
Yani biz kendi bölgemizde bir şey bulduğumuzda bunu karşı tarafla, Rum tarafı kendi bölgesinde bir enerji bulduğunda bunu Türk tarafıyla rahatlıkla paylaşabilir. Bu imkansız bir şey değil. Böylece biz Kıbrıs’ı ve etrafını tüm Doğu Akdeniz’i bir barış denizi haline getirebiliriz. Ama maalesef bu süreçte hep Rum tarafı bu müzakereden kaçan taraf oldu ve Avrupa’nın da artık bunu görmesi gerekiyor. Rum Kesimi Türk tarafıyla müzakereyi reddediyor, ‘Biz onları tanımıyoruz’ diyor. Ortak arama tarama yahut benzer faaliyetler ile ilgili yapıcı bir alternatif sunmuyor. Kendince AB içindeki başka ülkeleri arkasına alarak Türkiye’ye karşı bir baskı kurmaya çalışıyor. Bunlar çok çocukça tavırlar, bunlar beyhude çabalar. Bunlarla ne Türkiye’yi yıldırabilirler, ne kararlılığından vazgeçirebilirler, ne de Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını, hak ve hukukunu koruması konusundaki kararlılığını azaltabilirler."