Cuma günü hem görevli olduğum Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'nun mezuniyet töreni vardı, hem de küçük oğlum Emir'in gittiği Ayçiçeği Anaokulu'nun sene sonu gösterisi. Farklı yaş grupları apayrı iki ortam diye düşünürsünüz. Ama yaşanan duygu aynı.

Sabancı Kültür Merkezi'nde bir kalabalık. Mezun olan gençler koşuşturuyor ortalıkta. Fotoğraf çektirenler, kepi düşmesin sahnede diye toka arayanlar, şehir dışından geen ailelerini karşılayanlar...
Mezun olan gençlerde heyecanı görüyorsunuz. Bir sayfa kapanıp yeni bir sayfa açılıyor hayatlarında ve hepsi bunun bilincinde. Diğer üniversitelerde okuyanlardan daha farklı durumları, çünkü onlar okurken çalışıyor, staja gidiyor, nöbet tutuyor, para kazanıyorlar. Yaşam mücadelesi denir ya işte bu gençlerinki çoktan başlamış. Bölüm birincisi konuşmasında ailesine teşekkür ediyor gözleri yaşlı, arkasında bekleyen arkadaşları da onaylıyor. Salona dönüp bakıyorsunuz anneler gururlu, babalar gururlu. Nasıl olmasınlar evlatları mezun oluyor. Sahnede çocuklarını mezuniyet cüppe ve kepleriyle görmek geçmişe yolculuk yapmalarını sağlıyor. Kimi çocuğunun doğduğu güne gidiyor kimi kendi mezuniyet törenine kimisi ise okuyamadığı ya da okutulmadığı günlere! Hocaları da emek verdikleri, kendi çocukları gibi gördükleri öğrencilerinin yuvadan uçuyor olmasının verdiği buruk sevinci yaşıyor. Diploma vermek için sahneye çıkan hocalar öğrencilerini alkışlıyor. Alkış beğeninin göstergesidir, eserlerini beğeniyorlar, hepsiyle gurur duyuyorlar.

Atatürk Kültür Merkezi'nde bir kalabalık. Sahneye çıkanlar 3-6 yaş arası ufaklıklar. Ailelerini görünce sahneye çıkmaktan vazgeçerler diye biraz da işin süprizi olsun diye hepsi kuliste. Ortalıkta dolaşan yavru yok. Ama sahneye çıktıklarında hepsinde heyecanı görüyorsunuz. İlk kez sahne tozu yutan da var, mezun olup ilkokula başlayacak olan da. Sahnede uyuyan da var, ağlayan da, 'anne' diye el sallayan da, rolünü çok ciddi yapan da. Salona dönüp bakıyorsunuz anneler gururlu, babalar gururlu. Nasıl olmasınlar, evlatları sahnede. Büyüdüklerinde neler yapabildiklerini görmek geçmişte yolculuk yapmalarını sağlıyor. Kimi çocuğunun doğduğu güne gidiyor kimi kendi okul gösterisine kimisi ise okuyamadığı ya da okutulmadığı günlere! Öğretmenleri ve yardımcı ablaları da emek verdikleri, kendi çocukları gibi gördükleri öğrencilerinin yuvadan uçuyor olmasının verdiği buruk sevinci yaşıyor. Miniklerin her rontun ya da dansının bitiminde salonda alkış kopuyor. Alkış beğeninin göstergesidir, eserlerini beğeniyorlar, hepsiyle gurur duyuyorlar.

İster 3 yaşında sahnede sadece dans eden çocuk olsun ister üniversiteden yüksekokuldan mezun olan 20 yaşında genç. Evlat evlattır. Aileler için de öğretmenleri için de. Çocuklarımıza emeği geçen tüm öğretmenlerimize; çocuklarının eğitimi, öğretimi, geleceği için uğraşan anne-babalara; bir yılı da ardında bırakan öğrencilerimize, çocuklarımıza teşekkür ederim.
Hepsinin şansı da bahtı da açık olsun.
Sağlıkla kalın.