Nasıl bir kısır döngüdür ki bu bir türlü kurtulamıyoruz. İşte önümüze yine seçim sandıklarını koymaya hazırlanıyorlar. Yeniden seçim yapılması konusunda ısrar edenler, hani hemen her fırsatta 'millet ne derse o' diyenler aslında millete açık açık, biz sizin 7 Haziran'daki kararınıza saygı duymuyoruz, kararınızı beğenmedik bu yüzden 1 Kasım'da yeniden seçim yapacağız, biz kazanana kadar devam diyorlar.
Daha dün milli irade söylemini sonuna kadar kullananlar bugün 7 Haziran'da ortaya çıkan millet iradesi ne yapılırsa değişir, değiştirilebilir onun üzerinde çalışıyorlar. Bu konudaki çalışmalarında epey bir yol kat ettikleri ise kesin.

Peki dünden farklı olarak ne diyecekler? Ne için oy isteyecekler..?
Hiçbir şey demeyecekler. Hiçbir şey demelerine gerek yok. Toplum olarak tam da onların istediği noktadayız. Çünkü çok çabuk unutuyoruz. Olayları etraflıca düşünme kabiliyetimiz yeterince gelişmediği için düşüncelerimizi, eylemlerimizi kolayca şekillendiriyorlar.
Bir önceki seçimlerde gördük ki iş, aş, maaş gibi yaşamı doğrudan etkileyen somut vaatlerle gelen partiler yeterince başarılı olamadı. Bu tür vaatler bu seçim döneminde de ön planda olacaktır ama seçim sonuçlarını etkileyecek en önemli şey milliyetçi söylemler olacak.
Bunun için toplumsal alt yapı oluşturuldu. Şimdi yapılması gereken tek şey milliyetçi muhafazakar seçmenin oyunu alabilmek için önceki gün İstanbul Yenikapı'da yaptıkları gibi alanlara çıkıp bu söylem üzerinden toplumsal bilinci yeniden şekillendirmek. Ülkenin içinde bulunduğu durum bu şekillendirmeye çok ama çok müsait.

Samimi olamazlar

'Milyonlarca nefes teröre karşı tek ses' diyorlar, anlaşılan o ki demeye de devam edecekler. Gencecik çocukların şehit olmaması için gerekli ortamı yaratmakla yükümlü olanlar şehit acıları üzerinden kendilerine siyaset alanı açma derdindeler. '400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün' diyorlardı şimdi ise 550 yerli ve milli vekil istiyorlar. Toplum olarak silik hafızamızın ardına saklanıyorlar.
İnsan ister istemez soruyor;
Daha dün milliyetçiliği ayakları altına alanlar, memleketin başkentinde 29 Ekim kutlamalarına katılmak isteyenleri biber gazı ve tazyikli su ile karşılamanın mimarı olanlar, milli bayram kutlamalarını olur olmaz bahanelerle yıllardır yasaklayanlar. Milliyetçi söylemlerinde ne kadar samimi olabilirler?
İşte bunun üzerinde samimi olarak biraz düşünmek gerek...
*Daha güzel, daha aydınlık günlerde hep birlikte nice bayramlar görmek dileği ile Bayramınız mübarek olsun.