Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi sonuç bildirisinde Türkiye ve Kıbrıs ile ilgili yer alan ifadeleri eleştirerek, "AB'nin tutumunda, zorbalık, baskı, haksızlık ve hukuksuzluk var." ifadelerini kullandı.

Tatar, gündemdeki konular ile ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin Kıbrıs'ta 1571'den beri olduğunu söyleyen Tatar, hiç kimsenin Türkiye'ye "Kıbrıs'tan git" demeye hakkı olmadığını belirterek; "Onların dayattığı bir çözüme bizi zorlamak için bir takım oyunlar oynanmaktadır. Biz bu oyunlara gelmeyeceğiz” dedi. Tatar, Brüksel'deki AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye-AB ilişkilerinin ele alındığını ve sonuç bildirgesinde Türkiye'den Kıbrıs meselesinde taviz vermesinin istendiğini aktararak, ayrıca Türk tarafına Rumlar ile Birleşmiş Milletler (BM) parametreleri çerçevesinde müzakerelere başlanmasının dayatıldığını vurguladı. Tatar, “ Yunanistan ve müttefiklerinin amacı, Kıbrıs'ı Girit'e dönüştürerek Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den dışlayıp Anadolu'yu kuşatmaya çalışmak ve Kıbrıs Türk toplumunu kendi memleketinde azınlık haline düşürmektir." dedi.
Tatar, Federasyon temelli bir yaklaşımda Kıbrıslı Türklerinin, Türkiye ile bağlarının kopacağını ve AB içinde oldukça zorluk çekeceklerini vurgulayan Tatar, "Böyle bir durum bizim sonumuzun başlangıcı olur. Kuzey Kıbrıs ayrı egemen devlet olarak bağımsızlık ve özgürlük yolunda yürümezse AB içinde yem olur ve bizi oldukça kötü günler bekler. Biz böyle bir oyuna gelmemek için Türkiye'nin desteğinde canla başla çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
 
 Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliğini eleştirdi
Dışişleri Bakanlığı, dün Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk Halkına yaptığı haksızlığın ve tarihi hatanın yirminci yıldönümü olduğunu belirterek, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Bilindiği üzere, 1 Mayıs 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs konusuna kapsamlı çözüm bulma çabalarının sonuçsuz kalmasına sebep olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) hukuka aykırı ve tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne tam üye yapılmıştır..Ada’daki süregelen çıkmazın yegane sorumlusu hiç kuşkusuz, 24 Nisan 2004 tarihinde Kuzey ile Güney’de eş zamanlı ve ayrı ayrı yapılan referandumlarda Kıbrıs’ta iki ayrı kendi kaderini tayin hakkını haiz halk ve iki Devlet olduğu tescil edilmiş olmasına rağmen, uluslararası antlaşmaların yanı sıra, kendi temel ilke ve değerlerine aykırı bir şekilde, GKRY’ni koşulsuz olarak tam üyeliğe kabul eden Avrupa Birliği’dir. Kıbrıs’taki her iki Halkın refahı taahhüdü ile yola çıkan Avrupa Birliği, Bakanlar Konseyi’nin 26 Nisan 2004’te Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve izolasyonların kaldırılması yönünde aldığı kendi kararını uygulayamamış, üyelik dayanışması adı altında Rum yönetiminin esareti altına girmiş, hakkaniyetten uzaklaşmıştır. Nitekim, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in son günlerde basına yansıyan açıklamaları da Avrupa Birliği yetkililerinin Kıbrıs Türk Halkını yok sayma hadsizliğiyle, Kıbrıs konusundaki maksimalist Rum tezlerinin savunuculuğunu yapan yanlı tutumunu alenen sergilemekten imtina etme gereği dahi duymadıklarını göstermektedir. Hal böyleyken, Avrupa Birliği’nin Ada’da çözümü savunduğunu iddia etmesi, ancak samimiyetsizliğinin bir tezahürüdür.Ada’da ve Doğu Akdeniz bölgesinde kalıcı bir barış ve istikrarın sağlanması için Avrupa Birliği’nin, yirmi yıl önce yaptığı hatanın sorumluluğunu üstlenmesi ve mevcut gerçekler ışığında Kıbrıs Türk halkının özgür iradesini kabul ederek, Kıbrıs Türk halkının özden gelen egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünü tescil etmesi kaçınılmazdır.”