Yıl 1992. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde ilk yılımız. Üniversite öğrencisi olduğumuz halde 12 Eylül çocukları olarak aklımız fikrimiz sadece futbol. Turgut Özal döneminin etkileri ile futbol karşılaşmalarının şifreli özel kanallarda mı yoksa devlet kanalı TRT'de mi yayınlansın tartışması ülkede olduğu gibi üniversite amfisinin de baş konusu. Bizim için TRT demek devlet demek; eşitlik demek, herkese aynı mesafede olmak demek. 400 kişilik dev amfide 40-50 kişi her ders arası TRT lehine sloganlar atıp, tezahüratlar yapmaya başlamıştık. Bu şekilde okulun Real Tıp; ATS 2 (İsteyen Atletik Tıp Sporcuları olarak okuyabilir) ile birlikte en popüler takımlarından birinin ismi belirlenmişti: TRT! Kaleciliğini yaptığım takımın maçlarında Micro Mahmut, Hugo Oğuz; Nartallo Sertaç; Cantona Hüseyin ve sonradan transfer Karga Zafer'i izlemek için özellikle derbi maçlarda 400-500 kişilik topluluklar oluşurdu. Sis bombaları, konfetiler, maçtan önce dağıtılan tezahürat kağıtları, tellere asılan 'TRT Must Go On' pankartı ile birçok profesyonel takımın maçlarından daha şenlikli bir ortam oluşurdu.

Dedik ya o zaman TRT bizim için eşitlik demekti. Maçları puan sıralaması ile ekrana getirir eğer Altay liderse ilk Altay'ın maçını gösterirdi. Şimdiki gibi İstanbul takımları için önce saatlerce süren bir program; sonra diğerleri için sadece golleri gösteren ikircikli programlar yapmazdı. Bizim için devlet hiç kimseye ayrım yapmadan herkese eşit mesafede olandı. Bize göre devlet cinayet işlemez, şike yapmazdı. Sonradan öğrendik ki devlet cinayet de işlermiş, komplo da kurarmış, şike de yaparmış. Hatta şike yaptığı zaman tek maçı bağlamaz bir sezon ki tüm maçları ayarlarmış. Bazı sezonlar şampiyon ve düşenler baştan belli olurmuş. Adalet aradığınızda da çok güvendiğiniz devletin üç maymunu oynadığını hep beraber gördük.

Son dönemlerde olduğu gibi bu cumhurbaşkanlığı seçiminde de TRT devlet televizyonu olduğu halde TRT (Television of Recep Tayyip) gibi davranıyor. Her yerde milletin adamı olduğunu iddia eden aday devletin tüm imkanlarını tek başına sonuna kadar kullanıyor. Devlet yine şike yapıyor. TRT bu şikede Diyarbakırspor-Altay maçında olduğu gibi yine şikeye çanak tutuyor. Devlet herkese eşit, herkese aynı mesafede davranmıyor.

Bir toplumun en büyük ihtiyaçlarının eşitlik, özgürlük ve adalet olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda belki de TRT ekranlarında bir cezaevinin önünde çok sayıda türbanlı bayan gözyaşı döküyordu. Eşlerine komplo kurulduğunu, haksızlığa uğradıklarını ve adalet istediklerini haykırıyorlardı. Demek ki bir iktidarın sadece türbanı serbest bırakması onun özgürlükçü olduğunu göstermiyormuş. Ergenekon, Balyoz davalarında suçları olmasaydı devlet onları içeri atmazdı diye kestirmeden sonuç çıkartanlar hatta devlete büyük hizmetler vermiş insanları vatan hainliği ile itham edenler sıra kendilerine geldiklerinde adalet istiyorlar. 12 yıl beraber paralel yürüdüğü grupla çıkar çatışması başladığında adeta savaş çıkartıp; her türlü pisliği karşı tarafa aktaran siyasi oluşuma; onları paralel olmakla itham eden kişilere basit bir matematik sorusu sormak istiyorum. Eğer onlar paralel ise siz de onların paraleli olmuş olmuyor musunuz?