1914-1918 arasında olan 1.Dünya Savaşı, dünyada gelişime büyük bir köstek vurdu. Bu sarsıntıdan kurtulma aşamasında yaklaşık 30 yıl sonra gerçekleşen 2. Dünya Savaşı ise 20. yüzyılın insanlık için refah yerine yokluk, sıkıntı, acılar ve sefalet içerisinde geçmesine sebep oldu. 2. Dünya Savaşı'ndan 30-40 yıl sonra dünya biraz kendini toplamaya başladı. Ülkemiz için 80'li yıllarda Turgut Özal liderliğinde serbest piyasa ekonomisi, 1990'da Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve çift kutuplu dünyadan tek kutba yönelim, tüm dünyaya paralel Türkiye'de de bolluğun artmasına sebep oldu. Artık ülkede sadece küçük Anamur muzu değil, her tezgahta 'çikita' muz bulmak mümkündü. Dünyadaki teknolojik gelişime paralel siyah-beyaz televizyonlar yerini renklilere, üç boyutlulara bıraktı. Yine cep telefonları, internet dünyadaki teknolojik devrimin yansımaları olarak ülkemize de ulaştı. Bugün parası olan kişinin ulaşamayacağı şey yok gibi. Son model arabalar, ultralüks evlere sahip olabilmenin tek şartı var, para. Onu da nasıl kazanırsan kazan önemli değil. Eğitimli insanların kazançları insanlara haksız kazanç gibi algılatılırken, arazi rantından, fuhuştan, kumar oynatmaktan, her türlü illegal işten para kazanmak o kişilerin iş bilmesine ve takdir edilmesine sebep oluyor.

***

Bugünlerde çeşitli doktor yazışma gruplarında ülkede hastalar için olmazsa olmaz bazı ilaçların piyasada olmadığına dair sürekli paylaşımlar oluyor. 'Bursa'da lityum bulunmuyor, sizin şehirlerde durum nasıl?' sorusuna çeşitli şehirlerden aynı anda durumun benzer olduğuna dair dönüşler oluyor. Birçok hayati ilaç için benzer paylaşımlar geçerli. Bir psikiyatri doktoru olarak Bipolar Bozukluğu'nun altın ilacı Lityum'un yokluğu beni danışanlarım adına endişelendiriyor. Birçok danışanım mesaj atıyor, telefonla arıyor lityumu bulamadığına dair. 30 yıldır bu ilaçla hayatını dengede tutmayı sağlamış insanlar alternatif ne yapabilirim kaygısı içinde. Doktorlar tedirgin. İlacın muadili bulunmuyor. Alternatif olabilecek ilaçlar var fakat 30 yıl denge sağlamış ilacın yerine yeni bir tedavi ne kadar başarılı olacak meçhul. Ayrıca birçok danışan alternatif olabilecek ilacı zaten yardımcı ilaç olarak alıyor. Bu yazıyı yazdığım anlarda İzmir'de hiçbir yerde, bağımlılık tedavisinde yeri olan bir ilacın bulunamadığına dair mesajlar geliyor. Her iki ilacın fiyatları ise komik denilecek kadar ucuz. Bir anlamda paranla son model Ferrari almak çok kolayken, Karun kadar zengin olsan, belki de hayatını tamamen etkileyecek rahatsızlıkların tedavileri için ilacı bulamıyorsun. Doktorlar hastalarına üzülerek, kıyı köşedeki eczanelere sorun, gerekirse yurtdışından getirmeye çalışın diyor bu ilaçları. İşin ilginci ülkenin en yoksulluk çektiği yıllarda bu ilaçların hiç yok'a düşmemeleri.

***

Dünya gelişiyor. Ona paralel Türkiye gelişiyor. Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor. Peki, bu değişim gerçekten ne kadar mutlu ediyor bizleri? Hafta içerisinde hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi kopya çekerken yakaladı diye öğretim görevlisini hem bıçaklayarak, hem kurşunlayarak katlediyor. Bunu yapan adam, bir iki sene içinde avukat, savcı, hakim olarak aramızda olabilecek biriydi. Ülke, insanlık ne zaman, nasıl bu hale geldi? Hele bu caniye sempati göstermeye çalışanlar aynaya baktıklarında hiç mi utanmıyorlar?

***

Ülkemizde 80'li yıllardan beridir çikita muz bol. Son yılllarda Güney Amerikan fasulye, mercimek bulmak da mümkün. Yedi düvelin ürünleri Türk pazarında. Ama insan hayatını birinci derecede etkileyecek ilaçlar yokta. İnsanlık her geçen gün yok hükmüne doğru koşuyor. Ve 21. yüzyılda ilerliyoruz...