İzmir'in Konak ilçesi Basmane semti güney batı mahallelerinde yer alan antik çağlardan kalma 2 bin yıllık taşları, sütunları, galerileri barındıran Agora Açık Hava Müzesi Osmanlı dönemi Namazgah mahallesinde bir Müslüman Türk mezarlığı idi. Günümüz Agora'sının ortaya çıkarılışı 1932 ile 1941 yılları arasında gerçekleşmiştir. 1300'lü yıllarda Agora Meydanı  Müslüman Türklere toplu namaz kılınan 'Namazgah' işlevini görürken daha sonra birçok yıkık kapalı mahzenleri bulunan bu Agora harabeleri, 1492 yılında İspanya'dan zorunlu göçle gelen Musevilerin yerleşim yeri oldu.
İzmirli Türkler İspanya'dan kovulan Musevilerle bu alanın kullanımını paylaşabilmiştir. Günümüz Agora Ören yerinin doğusu Pazaryeri Mahallesi eski Selçuklu dönemi 'Hanbey' semti olup ilk Türk yerleşim sahasıdır. Roma Agora'sını namaz kılınan açık hava ibadethanesi haline dönüştüren işte bu Hanbey semti Türkleridir. 1492 yılında gelen Museviler Agora'nın güneyinde Sinyore, batısında Bet İsrail ve kuzeyinde  Çavez mahallelerini kurup  1950 yılına kadar kesintisiz ikamet ettiler. Bu mahalleler günümüzde Sakarya, İstiklal ve Kurtuluş mahalleleri isimlerini taşıyor.

Bu satırların yazarı bendeniz bu mahallelerden Agora ören yerinin kuzeyinde yer alan Kurtuluş Mahallesi 940 sokakta (Osmanlı zamanı Delalbaşı) çocukluk ve ilk gençlik yıllarımı yaşadım. Museviler bu semte Çavez  mahallesi diyorlardı.  ÇAVEZ'in anlamı Sefarad Musevilerinin konuştuğu İspanyol Ladino dilinde 'Mağaralar' anlamını taşıyor. Çünkü Agora'nın Bazilika yapısı bu Çavez Mahallesi sınırında kaldığından her evin altından adeta bir mahzenle Agora merkezi alanına geçiş bulunurdu. İşte ben de çocukluk yıllarım olan 1960'lı senelerde ikamet ettiğim eski Musevi evinden defalarca antik Agora alanına girip oyunlar oynayıp küçüklüğüm Agora'da geçti diyebilirim. Hatta İlkokulum bile Agora ören yerinin doğu sınırında Misakı Milli İlokuluydu.1980 senesinde yaktılar. Arsası günümüzde Agora Açık Hava Müzesinin doğusunda yeni kazı çalışma alanıdır.
Büyük annemin ikamet ettiği eski Musevi evi günümüzde Agora'ya istimlak edildi. Babamın yengesinin yalnız yaşadığı kiralık Musevi evi de şimdi istimlak edilerek Agora'ya dahil edilen İstiklal Mahallesinde yani Bet İsrail'deydi..Şimdilerde sahte Mesih Sabetay Sevi'nin evi olduğu iddiasıyla yıkımı yapılmayıp Agora batısı İkiçeşmelik Caddesi üzerinde kalan bölümün oralar. 1960'lı yıllardaki çocukluğumda yaşları 70'leri geçen bu iki aile büyüğüme getir-götür işlerine yardımcı olmakla geçiyordu. Büyükannemin evinin avlusunda meşhur Osmanağa çeşmesi akardı. Yine avlunun güneyinde kemerli Roma mahzenin girişinde koskocaman bir dut ağacı vardı. Bir gün Büyükannem bir tencere dut'u Agora'nın öbür ucundaki babam'ın yengesine götürmem için yolladı. Babamın yengesine dut götürme ziyaretim günümüzde 920 numaralı yani Osmanlı zamanı ismiyle 'Azizler' sokağında başıma gelenler şöyle kitaplara geçti.
  Bu hatıram 11 yıl önce İzmir Büyükşehir Belediyesinin yayınladığı İzmir Kent Kültürü Dergisinin 3. sayısı 106'ıncı sayfasındaki 'Agora'nın gizemi' başlığı ile Gazeteci Yazar Yaşar Aksoy'un yazısında nasıl yer verili.
" Denizden çıkıp gelen Şahmeran'ın Agora altındaki kadim dehlizden geçerek,  Kadifekale'deki babayiğit yeniçerileriyle aşk yapmaya tırmanmasını ve civarındaki kötü ruhlu kara büyücü ve cadıları yuttuğunu fısıldayan İzmir Batıni efsanesi, geçtiğimiz yüzyılda çoğu yaşlı semt insanının belleğine işlenmişti. Bu öykülerle büyüyen  ve semtin gururu Misak-ı Milli İlkokulunda okuyan Alaattin Gürırmak'ı bahçe arkasında bir duvarın üstünde rastlaştığı kız suratlı bir yılan kafasının yağ küpü büyüklüğünde olup, kuyruğunun öte bahçelere kadar uzandığını yıllar sonra iddia edecektir"...
Yine geçtiğimiz Mart-2011 tarihinde basılıp yayınlanan İzmir Kent Gözlemcisi Basmane semtinde oturan Orhan Beşikçi'nin 'Basmane' adını verdiği eserin 106'ıncı sayfasında Agora'nın yılanlarına ait şu kayıtlar düşülüdür;
" Yolum düştükçe Agora'ya uğrayıp, arkeologlarla görüşür,uzaktan olsa da çalışmalarını izlerim.M.S.178 depreminde yerle bir olan Agora,yeniden inşa edildi.Deprem sonrası onarımlar hemen ayırt edilebiliyor.Agora meclis yapısının bulunduğu yerde gazetec Mustafa Oğuz'un babaannesi, Girit! (Kitapta Selanik? yazılı) göçmeni Huriye teyzenin evi vardı, penceresi doğuya bakan ev kamulaştırmadan sonra yıkıldı. Hayvan sevgisiyle bilinen Girit göçmeni Huriye teyzeyi tanıyanlar evinde bir Karayılan beslediğini bilirler. Agora'da gezip dolaşan yılan için, evin penceresini,yuva olarak kullandığı dolap çekmecisini devamlı açık bırakırmış...Çekmecede kış uykusuna yatan Karayılan,yazın Agora'da dolaşır,ortalıkta görünmediği günler, Huriye teyze:"Karaoğlan! Nerdesin gel" diye seslenirmiş. Ne zaman Agora'ya gitsem acaba Karayılan çıkar mı diye etrafıma bakınır, arkeolog dostlara,bekçilere karayılanla hiç karşılaştınız mı diye sorarım...
Geçenlerde Basmane kitabının yazarı Orhan Beşikçi ağabeyim ve meslekdaşım Mustafa Oğuz ile Basmane'de buluşmuştuk... Gazeteci Mustafa arkadaşıma Anneanesinin karayılan hikayesini tekrar anlattırdık. Kent gözlemcisi Orhan ağabeyimde "Alaattin senin gördüğün yılan Huriye Teyze'nin beslediği karayılan olmasın" şeklinde konuştu. Bende "Orhan ağabey adres ve sokak aynı sokak ama benim gördüğümün görüntüsü hiç de uysal bir yılana benzemiyordu. Hatta  kısa bir süre olsa da beni kovaladı" dedim. Evet, İzmir'in şehir efsanelerinden biri olan Agora'nın yılanlarını iki ayrı kitaptan aynen yazarak sizlerin yorumuna bırakıyorum.