Geçtiğimiz gün Basmane'de katıldığım bir etkinlikten sonra Basmane tren garı önünden geçerken Gar Müdürü Necati Tümer Bey'e selam vererek geçmek istedim. Necati Bey makam odasında yoktu.  Onu, Gar danışma bürosunda personelini denetlerken buldum. Sonra, Gar içinde bir tur attık. Ona tarihi Gar binasının güney cephesinde eskiden cumba varmış fotoğrafını 'Basmane' kitapcığının yazarı Orhan Beşikçi'nin eserinde gördüm diyerek sohbete başladım. Gar müdürü de şaşkınlıkla 'evet ya o cumbanın hala izi duruyor. Cumbaya açılan kapı hala kullanılabilecek durumda' dedi. Ben de 'o zaman birçok onarım gibi o güney cephe duvarına da tarihi fotoğrafına bakılarak aslına benzer bir cumba yapılabilir mi?' diye sordum.  Gar Müdürü Necati Tümer de, "tabi neden olmasın. Öyle bir ekle Gar binamız ilk yapıldığı yıl gibi orjinaline döner" şeklinde konuştu. "Sonra o cumba da  akşam üzerileri ne keyifli sohbetler yapılıp üstüne de Türk kahveleri içilmez mi?"  dedim. Necati Bey, "Zaten eski demiryolu şirketinin yabancı müdürleri o cumbada Avrupa'dan gelen misafirlerini ağırlar, onlara Türk kahvesi ikram ederek, İzmir'in girişi olan Basmane Çorakkapı Camii  yan tarafındaki İzmir'in ilk ve en önemli caddesi Anafartalar Caddesi'ne ve 'Cuma Tekkesi' sokağına (günümüzde 1296 numaralı Oteller Sokağı) bakarak, Afyon yönünden Tepecik semti  Kervan Köprüsü'ne ulaşan, deve kervanlarının Tilkilik-Keçeciler yoluyla Kemeraltı'ndaki Büyük Demirhan'a gidişleri seyredilirmiş" dedi.
 
Basmane Garı ve demiryollarının hizmete açıldığı yıllar olan 1860'lı senelerde bu güzergah İzmir'in ana yoluymuş. Necati Bey'in söylemiyle 1863 yılında İngiliz işletmesi olarak açılan Basmane Gar'ı 1894 senesinde Fransızlar'ın işletmesi olmuş. İzmir-Kasaba (Turgutlu) istasyonu olarak ünlenmiş.

Gar müdürü ile Basmane'nin simgesel garındaki sohbetimiz sırasında Osmanlı camisi  Çorakkapı'nın değişik mimari tarzdaki sürahi şeklinde minare şerefesine bakıyorum... Neden mi? Efendim, 20 yıl önceki 9 Eylül kutlamalarında bir Gazi'den dinlemiştim. İzmir'i İşgal eden Yunan askerlerinden bir kısmının Karakol olarak yerleştikleri günümüz Basmane Polis Merkezi binasından ayrılıp kaçarlarken minarenin şerefesindeki alemine kurşun yağdırarak eğmişler demişti. Hala o eğikliğin durup durmadığını kontrol ettim. Herhalde geçtiğimiz senelerdeki onarımı sırasında düzeltmiş olmalılar. Çünkü hatırladığım kadarıyla çocukluğumda bu minare alemi eğik duruyordu.

Namazgah semti (=Agora) Misak-ı Milli'ye İlkokulu öğrencisi olduğum 1960'lı yılların sonlarına doğru 9 Eylül Kurtuluş kortejleri-şenliklerinin işte bu Anafartalar Caddesi'nde yapıldığını hatırlarım. Hatta sınıfımızın kızılay kolundan olmam nedeniyle biri kız iki öğrenci halinde bu caddede vatandaşların yakalarına keğıttan Türk Bayrağı iğneler sonra da kumbaramıza bağış parası toplardık. Şimdiki Oteller Sokağı başındaki Akıncı Oteli'nin sahibi Kurtuluş Savaşı Gazisi İsmail Akıncı'dan düşmanı denize nasıl döktüklerinin hararetli nutuklarını dinlemişimdir.

Basmane garı ve çevresindeki eski hatırlarımı Gar Müdürü Necati Bey'e aktarırken tesadüfen sormuş bulundum; peki dedim, "oyıllardan bu yıllara Basmane'ye ulaşan demiryollarında ne gibi değişiklikler oldu. Mesela yeni bir hat yeni bir yol eklendi mi?" Necati Bey,  "evet az ilerde 'Tekatü'deki kavşakta yeni istimlaklarla yeni döşenen raylarımızla trenlerimiz kestirme seferlere başladı. Yani  günümüz karayollarındaki  'Yoncalı  kavşak' şekline benzer rayların kesişme noktasında" demesin mi!.

Hayatımda ilk defa duyduğum 'tekatü'nün anlamını sordum hemen. Necati Bey de, "İki demiryolu hattının birbirini kesmesine 'tekatü' diyoruz. Yani Alsancak Garı'ndan çıkan tren yolu, ray hattı ile Basmane Gar'ından çıkan ray hattının buluştuğu, kesiştiği noktaya deniyor. Yabancılar ise haç şeklini oluşturduğundan ötürü 'İstavroz' diyorlar.  Biz ise Osmanlı zamanında Arapça olarak 'tekatü' demişiz. Sonra bu 'tekatü'den dünyada iki yerde varmış. Biri Basmane'de diğeri ise Hindistan'da imiş."

Sonra Gar müdürümüze soruyorum, "Bildiğim kadarıyla o zamanlar Basmane-Turgutlu hattını Fransızlar,  Alsancak-Aydın hattını İngilizler işletmişler. Bu iki millet bu rayların kesiştiği 'tekatü'de birbirleriyle kavga etmemişler mi?" Necati Bey, "Nerden etsinler canım. Ege Bölgesi'nin zengin tarım ürünlerini habire İzmir Limanı'na taşımakla meşgul olmuşlar" dedi.

'Of!' diyorum kendi kendime, İzmir'de şimdiki yol-tünel-metro-liman tartışmaları aklıma geliveriyor. Elin gavuru yıllarca İzmir'in ve Ege'nin zenginliklerini aşırmış-sömürmüş, bizler ise Türk Türk'e yapılacak hizmetleri bir an önce bitirip insanlarımızın istifadesine bir türlü sunamıyoruz.