Teori şöyle:
Eğer kendimize inanıyorsak...
Sevginin en saf ve pür hali ile, olduğumuz gibi kabul görüp, seviliyorsak...
Başımıza çok büyük kayıplar, zorluklar, hatta ölümcül sağlık problemleri bile gelse... 
Biz, yine de  tüm bu olumsuzluklara rağmen, en zor şartlar altında bile, "gerçekleştirmek için doğduğumuz şeyleri" yapabiliriz!
Bu hafta sinemaya bu teoriyi kanıtlayan olağanüstü bir var oluş hikayesi için davetlisiniz!


Herşeyin Teorisi (İngilizcesi, The Theory of Everything)

İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde kozmoloji öğrencisi olan Stephen Hawking üniversitede çok başarılı çalışmalar yapmaktadır. Bu sırada bir partide tanıştığı yine Cambridge'de güzel sanatlar öğrencisi Jane Wilde'a,  aşık olur. 
Ne var ki, 21 yaşındaki Stephen'a, bütün hayatını tepetaklak edecek bir hastalık teşhisi konur; "motor nöron hastalığı". Bu uzuvlarını ve yeteneklerini etkileyecek, konuşmasını ve hareketlerini kısıtlayacak ölümcül bir hastalıktır.
İşte bundan sonrasında Stephen'ın hayatında olacakları yaşamaya sizi sinemaya davet ediyorum.


Bazen hiç beklemezken   

Bazen, hiç beklemezken, kendimizi bambaşka koşullar altında bulabiliriz.
Her şey olabilir bu.
Daha dün neşe ile kucakladığımız sevdiğimizin, ertesi gün ölümcül bir hastalık içinde olduğunu öğreniriz.
Ya da dolu dolu hayatı kucaklıyorken, hayatın bizden gitmek üzere olduğunu söyleyiverirler.
Evimize, mutlu bir aileye dönüyorken, kendimizi artık tek başımıza yaşadığımız evimize doğru yürürken buluveririz.

Bazen "neden?" diye sorarız.
"Neden?"...

"Neden bu benim başıma geldi?"
"Bir şeyi yanlış mı yaptım?".
"Ya da neyi eksik yaptım?"

İsyan ederiz!
Kızarız...
Hatta ümitsizliğe düşüp, hayattan bile soğuyabiliriz.

Sonra, bir gün anlarız ki, hayatta başımıza ne gelirse gelsin...
Hayat, bizi, ne noktadan ne noktaya getirmiş olursa olsun...
Bir neden aramadan, sorgulamadan, hayatı ve kendimizi olduğu gibi kabul edip, hayata ve kendimize inanıp, güvendiğimizde, "gerçekleştirmek için doğduğumuz şeyleri",  yine her koşul ve durumda yapabiliriz!


İnsanın muhteşem gücü

"Herşeyin Teorisi"nde, Stephen Hawking, "insanın muhteşem gücünü", olağanüstü bir şekilde gösterirken, hepimize müthiş bir cesaret veriyor! 
İnsan olarak sahip olduğumuz "o muhteşem güce" tüm kalbimle inanıyorum çünkü ben de böyle ilham verici bir hayat hikayesine şahit oldum.
1980'li yıllarda, çok ümitsiz bir kanser vakası iken, hayata dört elle sarılarak, canına can katmış bir kadın tanıdım.
Doktorlar O'na öleceğini söylerken, O'nun, neşesinden ve yaşam sevincinden hiç kaybetmeden, kendi ve bir çoklarının hayatına çok güzel bir anlam ve renk katmaya devam ederek, kanser olduğunda on iki on üç yaşlarında olan iki küçük kızını üniversitede görecek kadar hayatta kalışının ve üstelik doktorların şaşkın bakışları arasında bir kere de kanseri yenişinin öyküsüne şahit oldum.
Bu, insanın ne kadar muhteşem bir enerjiye sahip olduğunu ve o enerjinin nelere dönüşüp, ne mucizeler yaratabileceğini bire bir görmemi sağlayan bir öyküydü...
Hayatın, her koşulda ve durumda ne kadar anlamlı ve güzel olabileceğini öğreten, kendime ve hayata olan inanç ve güvenimi sağlamlaştıran bir öykü!
O muhteşem kadının çocuğu olmak kuşkusuz bu hayattaki en büyük şanslarımdan biriydi!...  O'nunla olduğum hayatımın o ilk on sekiz yılı belki de beni tüm bir ömre hazırlamıştı..
"Herşeyin Teorisinde", Stephen Hawking'in müthiş bir sözü var:
"İnsanın çabasının sınırı olmamalıdır.  Hayat ne kadar kötü gözükürse gözüksün, hayat olduğu sürece umut vardır!"
"There should be no boundary to human endeavour. However bad life may seem, where there is life, there is hope." (İngilizcesi)
Davetlisiniz!