Toplum denen yapıyı oluşturan bireyler olarak, en büyük sorunumuz kendimizi etrafımızda olup bitenlerden soyutlayarak, bizi rahatsız eden bütün hislerden kurtulma yoluna gidiyor olmamız. Oysa yaşamın akışı içinde kendimizi o yapıdan ayırıp bir kenara koyamayız. Hepimiz o büyük çemberin içindeyiz. Etrafımızda olup bitenleri yok sayarak, gözlerimizi kapatıp kafamızı kuma gömerek birlikte yaşamanın üzerimize yüklediği o büyük sorumluluktan kurtulamayız. Bilerek ya da bilmeden aldığımız bütün kararlar bizi o çemberin içinde tutar... 
 
Kendini etrafında yaşanan iyi şeylere dâhil edip kötü şeylerin dışında tutan kişi, insan olma vasfını yitirmiştir. Kötülük sizden kaynaklanmasa da kötülüktür ve bu kötülüğün oluşmasında sizin de payınız vardır. Birine yapılan kötülüğe karşı gelmemek, sessiz kalmak o kötülüğe ortak olmaktır. Ne kadar susarsan o kadar parçası olursun o kötülüğün. Çünkü büyük kötülüklere giden yol küçük menfaatlerin taşları ile döşenir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı kötülükleri sıradanlaştırmaktan ve çoğaltmaktan başka hiçbir işe yaramaz. 
Son günlerde ülkemizde olduğu gibi o kötülük büyür, sıradanlaşır. Sen sustukça birileri senin adına karar vermeye başlar, şahsi çıkarları için yine en çok senin canını yakacak girişimlerde bulunabilirler. Savaş derler mesela; bedeli kendilerinin ödemeyeceğini bildikleri için çok kolay kurarlar, 'Bedeli her ne olursa olsun ödenir' cümlelerini. Büyük kötülüğe giden yolu menfaat taşları ile döşemeye devam ederler. 
  
Tüm bunlar olurken sen, elbette kendi rahat köşene çekilip olanları rahatça izleyebilirsin. Ama o köşenin sonsuza kadar rahat kalacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Bana dokunmadığı sürece sorun yok dediğin şeyler, o çok da büyük olmayan çember içinde bir gün seni de bulabilir.
 
Kötülük bulaşıcıdır; hemen her gün bir kadınının öldürüldüğü ülkede yaşıyor ama bu duruma tepki gösteren, seslerini duyurmak için sokağa çıkan insanların yanında yer almıyorsan kötüsün. Sırf canı sıkıldı diye çekip tabancasını hiç kimseye zararı dokunmayan bir köpeği vuran polise sessiz kalıyorsan kötüsün. Savaştan kaçıp ülkene sığınan insanları şehrine yakışmıyor diye oradan oraya sürüyor, kendini bir kez onların yerine koymuyorsan kötüsün. Sana yakın olana yanıyor, senin gibi olmayanın acısını yok sayıyorsan kötüsün. Sadece kendini düşünüyorsan kötüsün... 'Ben yapmıyorum' deme, yapana sessiz kalıyorsan kötüsün. Şükrü Erbaş, içinde bulunduğumuz durumu bir şiirinde şöyle anlatıyor:
"Canı cehenneme rahat uyuyanın/ Kapısını örtenin perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın/Duvarları ancak çarpınca görenin
Canı cehenneme başkasının yangınıyla evini ısıtıp yemeğini pişirenin" 
Kötülüğe, kötüye karşı durmak insan olmanın ilk koşuludur. Bütün bu olanlara rağmen kendinizi ayırıp bir kenara koyuyorsanız o kenara koyduğunuz şeyin insanlığınız olduğunu da unutmayın...