Adına "Ergenekon davası" denen yüzyılın en büyük kanunsuzluk olayında son aşamaya geldik.
17 Kasım günü yapılan duruşmada, mahkeme, savcının esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak için istediği 'süre' talebini kabul etti. Savcı, 13 Aralık tarihinde mütalaasını okuyacak.
Böylece, bugüne kadar yaklaşık 120 milyon sayfaya ulaşmış olduğu tahmin edilen dosya, 16 gün içinde incelenmiş olacak(!)
16 gün ve 120 milyon sayfa... Başka söze gerek kalmıyor.
Davanın şifreleri
Ergenekon davası, bilindiği üzere Tuncay Güney'in 2001 yılında emniyette verdiği mülakat ile başladı.
Bugün Kanada'da ikamet eden 'Haham' Tuncay Güney, mülakat öncesinde Amerika'ya gitmiş, 10 yıllık 'Gren Card'ı cebine koymuş, CIA'ya çalıştığını söylüyor, MİT içinde Mehmet Eymür ile ilişkili, eşcinsel, yasadışı bir oto işi dolayısıyla emniyete götürülmüş ve sorulmadan 'Ergenekon'u anlatıyor...
Tuncay Güney, Mayıs 2012'de gazeteci Mustafa Mutlu'ya gönderdiği e postada; "Ergenekon bir oyun ve bu oyunda bana verilen rolü oynadım" diyor.
Sadece bu notlar bile "yüzyılın davası" hakkında yeterli bir fikir veriyor.
Gizli tanıklar
Ergenekon Davası'nda tam 44 gizli tanık bulunuyor.
Hikmet Çiçek bugünlerde Aydınlık gazetesinde Ergenekon'un gizli tanıklarını yazıyor. Herkese okumasını öneririm.
Her önemli dava, bir özelliği ile anılır. Ergenekon'da 'özellik' çok, ama gizli tanıkların özel bir yeri var.
Uyuşturucu ve cinayetten hükümlüler, erkek çocuğa istismarda bulunanlar, cinayetten hükümlüler, öz yeğenini pazarlamaktan mahkum olanlar...
Ve Şemdin Sakık gibi PKK itirafçıları...
İşte bütün bunlar, Ergenekon'un gizli tanıkları.
Haham Tuncay'ın mülakatı ile başlayan dava, çöplükten toplanan gizli tanıklarla yürütüldü.
PKK tanık, TSK sanık
Ergenekon davası, emperyalizmin Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Atatürk Devrimleri'ne karşı gerçekleştirdiği nihai saldırının davasıdır.
Hedef, Türkiye'yi parçalamak ve 'Cumhuriyet Türkiyesi'ni sonlandırmaktır.
"Bin yılın meydan okuması"nda, önce hedefler belirlendi.
Ordu bertaraf edilmeden, amaçlanan hedeflere ulaşılamaz. Doğu Perinçek'in 22 Mart 2008 günü İstanbul Emniyeti'nde sorgusunun hemen sonrasında büyük bir isabetle saptadığı üzere, hedefte olan TSK idi.
Emekli Astsubay Oktay Yıldırım'dan başlayan operasyon, en sonunda Genelkurmay Başkanı'na kadar uzandı. TSK bir bütün olarak 'zanlı' oldu. Tarihin tanık olduğu en büyük psikolojik savaş operasyonunun hedefi haline getirildi.
Sonuçta 'aranan savcılar' bulundu. Tayip Erdoğan'ın savcı, PKK'nın tanık ve TSK'nın sanık olduğu dava bugüne kadar geldi.
İşçi Partisi ve yurtsever aydınlar
Emperyalizm, sadece TSK'yı hedef alarak hedefine ulaşamazdı.
İşçi Partisi başta olmak üzere, ülkemizin bütün antiemperyalist devrimci birikimi hedef alındı. Aydınlık ve Ulusal Kanal yöneticilerine defalarca operasyon yapıldı.
Amaç, korkmuş, sinmiş ve teslim alınmış bir toplum yaratmaktı.
Dava da buna uygun olarak planlandı.
'Bulunmuş' hakim ve savcılarla İstanbul'un 100 km dışında hapishane içinde bir özel görevli mahkeme. 'Ayak uyduramayan' hakim ve savcılar bu arada tek tek ayıklandı.
Birbiriyle ilgisiz tam 21 ayrı dosya tek bir Ergenekon torbası içine dolduruldu. Gözlerden uzak, bırakın sıradan insanı, yargılananların bile takip edemeyeceği bir dosya yığını.
Bu arada 'terör' ve 'darbecilik' iddialarına inandırıcılık kazandırmak için hem sanık, hem tanık, ham de gizli tanık olan 'Osmanım'ın iddialarına dayanılarak Danıştay cinayeti dosyaya eklendi.
Üç yıl geçti. Savcılar iddiaları destekleyen tek bir kanıtı dosyaya koyamadılar. Olsun, 'ne yaparsak oluyor' mantığı yürürlükte.
Hepsi tek bir amaca hizmet ediyor.
Herkesin bıkkınlık ve teslimiyetle kabulleneceği karmaşık bir yargılamayı kabul ettirmek...
Planda yeni aşama
Şimdi mahkeme, "Delillerin değerlendirilmesi" safhasını atladı ve savunma aşamasına geçti. Oysa daha bir iki duruşma önce sanıkların konuşmaları, "delillerin değerlendirilmesi sırasında konuşursunuz" denilerek engelleniyordu.
Bu davanın düğmesine 5 Kasım 2007 günü Vaşington'da Oval Ofis'te, Bush-Erdoğan görüşmesinde basıldığını, Fehmi Koru daha o zaman söylemiş ve yazmıştı.
Operasyon Merkezi anlaşılan şimdi yeni bir karar almış.
Türkiye'nin parçalanmasını öngören plan bilindiği üzere AKP-PKK anlaşması ile sona doğru ilerliyor.
Türk kimliğinin Anayasa'dan çıkarılması, anadilde savunma ve eğitim, Eyalet Yasasının (özerklik) yanı sıra bir diğer madde af.
KCK tutuklularını ve Öcalan'ı yalnız başlarına affetmeyi millete kabul ettirmek zor. PKK'lıları, Ergenekon ve Balyoz tutukluları ile aynı torbaya doldurmak ve topluma "bakın sadece PKK'lıları değil, askerleri, İşçi Partilileri ve aydınları da içerden çıkarıyoruz. Türkiye'nin barışa ihtiyacı var" diyecekler.
Onun için artık 'yüzyıl' sürecek davaya ihtiyaçları kalmadı.
En azından planları bu... Bu Plan'ın Türkiye gerçeğine uyup uymadığına halkımız karar verecek.