İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin vapur filosunu yenilediği için emekliye ayırdığı 9 Eylül ve Alaybey vapurları körfez turizmini geliştirme projesi kapsamında bedelsiz olarak Karaburun Belediyesi'ne devredildi. İzmir Alaybey Tersanesi'nde 1976 yılında inşa edilen ve 36 yıl boyunca durmaksızın İzmirlilere hizmet veren '9 Eylül' ve 'Alaybey' vapurları, yıllardır martı sesleri altında mavi suları yırtarak dolaştıkları Körfez'in uzak derinliklerine gömülüyorlar.
 
Karşıyaka ve Konak iskeleleri arasında martılarla beraber yan yana sayısız yolculuk yapan emektarlar, durmaksızın devam ettikleri yolculukları sonunda 2012'de ekonomik ömürlerini tamamlayarak emekliye ayrılmışlar, aynı yıl ihaleye çıkarılan iki yoldaşa talip çıkmaması üzerine Bostanlı İskelesi'nde beklemeye çekilmişlerdi.
Uzmanlara göre farklı bir estetiğe sahip olan, plan ve tasarımları Alaybey Tersanesi mühendislerinin özgün çalışmaları ile yapılan iki İzmirli, 36 yıl boyunca Körfez'in bir yakasından diğer yakasına milyonlarca İzmirliyi taşıdılar.
Ama modern denilen bu estetik yoksunu dünyada artık onlara yer yok. Bu yüzden bizim iki emektarı kimse almak istemedi. Hal böyle olunca Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde iki yoldaşın devri gündeme geldi. Meclis'te alınan karar ile demirbaş birim fiyat bedeli 517 bin 200 TL olan Alaybey ve 631 bin 487 TL değerindeki 9 Eylül'ün bedelsiz olarak Karaburun Belediyesi'ne devredilmesine karar verildi.

Karaburun Belediyesi'ne tahsis edilen vapurlar, gerekli izinlerin tamamlanması ve temizlik ile arındırma çalışmaları sonucunda batırılmaya hazır hale getirildi. 30 Nisan'da '9 Eylül', 1 Mayıs'ta da  'Alaybey', yaklaşık bir saat sürecek işlem sonucunda Karaburun açıklarında sonsuz maviliklerin içine gömülecekler.
Bu haberi ilk okuduğumda içimden, 'Gömülen vapurlar değil, binlerce İzmirlinin anıları gömülüyor. Bunun başka bir yolu olmalı dedim' Attila İlhan'ın, 'Yirmi Beşinci Saat' şiirinde geçen, 'İzmir limanında suya çöktüğüm malum/ Suya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü/ Yirmi dört yıldızın battığı malum/ ...İzmir limanında battığım suya çöktüğüm/ Toprağın ve suyun koktuğu malum' mısralarını, 9 Eylül Vapuru'ndan körfez manzarasını izlerken yazmış olabileceği düşüncesini kafamdan bir türlü atamadım.

Acaba Alaybey ve 9 Eylül vapurları ile ilgili anıları olanlar ne düşünüyor? Onların fikri alınsaydı ne derlerdi. Ben vapurlarla ilgili mutlaka anısı olduğunu düşündüğüm Gazetemiz Haber Ekspres'in imtiyaz sahibi Aydın Bey'e konu ile ilgili görüşünün ne olduğunu sordum. Aydın Bey'in cevabı yok etmeyi değil yaşatmayı öğütler nitelikte idi ve aynen şunları söyledi: 'Kent ile bütünleşmiş, kentin tarihinde önemli bir yer etmiş bu özel vapurları, batırarak yok etmek yerine müzeye dönüştürerek yaşatmak bence daha doğru bir yaklaşım olurdu'
Bu günlerde Ege sularında bir şeyler batırmak neredeyse âdet oldu. Bir ay kadar önce de Kuşadası'ndan balıklara yuva olsun diye bir uçağın batırılacağı haberi gelmişti. Karaburun açıklarında batırılacak olan bizim emektarların batırılış amacı da deniz canlıları için yaşam alanı yaratmak ve dalış turizmi için yeni ve farklı bir alan oluşturmak. Elbette bu tür uygulamalar bölge turizmine çok az da olsa katkı sağlayacaktır. Ama bu uygulama İzmirlilerin anılarında büyük yeri olan vapurları yok ederek değil de farklı yöntemlerle gerçekleştirilebilir.

Vapurların batırılması haberi bana geçtiğimiz yıllarda Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu'nun gündeme getirdiği  'dilenci vapuru' projesini de hatırlattı. Başkan Kocaoğlu daha önce, bu projeden bahsederek, 'Yeni vapurlar gelince, İzmir Körfezi'ni çepeçevre dolaşacak seferler yapılacak' demişti. İstanbul'da Boğaz'ın iki yakasını dolaşan vapurlara 'dilenci vapuru' dendiğini hatırlatan Başkan Kocaoğlu, 'İzmir'de biri Karantina, diğeri Mavişehir'de iki yeni iskele inşa edilecek.150 kişilik vapur sürekli ring yapacak' açıklamasında bulunmuştu. 9 Eylül ve Alaybey için artık çok geç olsa da, kullanım ömrünü tamamlamamış körfezin mavi sularında dolaşan diğer emektar vapurlar için müzeye dönüştürme seçeneği yanında 'dilencilik' de farklı bir seçenek olabilir.