1990'dan beri meme kanseriyle uğraşan, kendine kayıtlı 5 bin meme kanseri hastası bulunan Patoloji Anabilim dalında öğretim görevlisi, aynı zamanda da Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Tülay Canda hocamızdan  "Meme kanseri yaşamınızı engellemesin" başlıklı söyleşiyi dinleme fırsatım oldu. Dokuz Eylül Sürekli Eğitim Merkezi olan DESEM'de Bilgi Günlerinin ilk konuğuydu hocamız. Samimi bir ortamda gerçekleşen söyleşide bilgiler kadar Tülay Hocanın deneyimleri ve yaşadığı ilginç vakalar sunuma renk kattı.

Çoğumuzun kafasında sorular var meme kanseriyle ilgili. Örneğin kimler risk altında? Neler kanseri tetikler? Tüp bebek tedavisi görenlerde daha sık mı görülür? Ne zaman doktora başvurmak gerekir? Meme veya koltuk altında ele gelen her şişlik kanser midir?..

Meme kanserinin tarihi aslında çok eski. Milattan önce 1600'de Mısırlı kadınlarda memede kitle ve tümör olduğunu bulunan papiruslardan biliyoruz. 1866'da ise ilk kez meme kanserinin genetik olduğu görülmüş. Bir ailede 4 nesilde toplam 24 kadının 10'unda meme kanseri saptanmış o tarihte. Günümüzde 100 meme kanseri hastasının 20'sinde aile öyküsü var ve ailesinde meme kanseri olanların hastalığa yakalanma riski 2-3 kat daha fazla. Hatta öyle ki sadece kadınlar değil, ailesinde meme kanseri olan erkekler de risk altında.

Beslenme hataları, aşırı kilo, alkol kullanımı, sigara ve stres de meme kanseri riskini arttıran diğer etkenler. Hormonların çok büyük rolü var meme kanserinde. Hiç doğum yapmamış olanlar, geç yaşta ilk doğumunu yapanlar (30'dan sonra), geç menapoz (55'ten sonra adetten kesilmek), ilk adetini erken görmek (13'ten önce) meme kanseri riskini arttırmakta. Çokça sorulan bir sorudur; tüp bebek denemelerinin, hormon yüklemelerinin meme kanserine yol açıp açmadığı. Ben Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı degilim, bu yüzden net bir cümle kurmam doğru olmaz; ancak Tülay Hocamızın söyleşisinde vurguladığı, çok fazla deneme yapılırsa, 7-8 kere gibi, meme kanseri görülebileceği ve bunun örneklerinin yaşandığı doğrultusunda.

Meme kadının estetiğidir, cinselliğin simgesidir ve bebeği ile kurduğu ilk bağdır. İstatistikler bize meme kanserinin en sık ABD ve Kanada'da en az da Japonya'da görülmekte olduğunu söylüyor. 40-50 yaş grubu kadınların kanserden ölümlerine baktığımızda meme kanseri ilk sırada geliyor. Bu yüzden kadınlarda en sık görülen meme kanserinin önüne geçmemiz gerekir.

Tülay Hocamız cok güzel söyledi. Dedi ki "Her ay belli bir gün memelerinizi kontrol edin. Unutmamak için örneğin maaş gününüz ayın 15'i mi, her ayın 15'inde meme kontrolü yapın kendi kendinize". Eğer memenizden sarı veya kırmızı kanlı akıntı geliyorsa, koltukaltınızda kitle hissediyorsanız, memede portakal kabuğu görünümü oluştuysa, meme başında içe çökme varsa, meme derisi kızarık, sert ve gerginse mutlaka hekime başvurun. Çünkü "Meme kanseri tedavi edilebilir, yeter ki hasta yaşamak istesin."

"Tüm ailenin birlikte mücadele ederek sonuç alacağı bir hastalıktır kanser." Meme kanserinde de moral çok önemli. Hasta yaşama bağlıysa üstesinden gelemeyecegi bir şey yok. Tabii erken tanı da çok önemli.

Hayatta hiçbir şeyi ertelemeyin. Haydi bu yazıyı okur okumaz, memenizi elinizle muayene edin. Erken tanı hayat kurtarır, unutmayın.

Sağlıkla kalın.

Not: DESEM Müdürü Prof. Dr. Hülya Ellidokuz'a bu etkinliği düzenlediği için ayrıca teşekkür ederim.

Sağlıkla kalın.