2 yıl önce İstanbul'da 'Body Worlds' sergisini ailece keyifle gezmiştik. Oğlumun çok hoşuna gitmişti çünkü kasları ve kemikleri, daha doğrusu kendi içini görmek ilginç gelmişti. Tabii ben de onu korkutup 'bunlar aslında ölü bedenler' demedim! O bedenleri heykel gibi düşündü ve hiç korkmadı. Biraz da mitolojiden bahsedip hikayelerle anlatınca daha da ilgisini çekti. Örneğin gözüyle gördüğü aşil tendonunun adını nasıl aldığını anlattım. Güçlü kuvvetli Akileus'un annesi tarafından iksirli ölümsüzlük gölüne sokulması ama ayak bileklerine su değmediği için sadece o bölgeden ölebileceği, nitekim zehirli bir okun bileğine saplanması sonucu öldüğünü, bu yüzden bedenin en güçlü tendonuna bu ismin verildiğini duyunca soruların ardı arkası kesilmedi.

Kavanozlardaki ceninler, satranç oynayan bir kişinin beyin ve sinir sistemi, basketbol oynayan bir sporcunun sıçradığı zaman kaslarının görünümü... Sadece tıp öğrencilerinin değil her yaştan halkın ilgisini çeken bir sergi bu. Tenimizin altında ne olduğunu kitaplardan görmek yetmiyor. 3 boyutlu olmasının ötesinde canlı beden oluşu daha gerçekçi olmasını sağlıyor.

İyi de nasıl kokuşmuyor bu bedenler? Kim bu insanlar? Plastinasyon denen bir yöntem kullanılıyor. Bedenimizin neredeyse %60-70'i su. Anatomi dersinde kullanılan kadavralarda bedendeki sıvı (kan...) çekilir yerine formaldehit adlı kimyasal verilir. Bu işlem cesedin çürümesini önler ama oldukça keskin bir kokusu vardır. Beden çok sertleşmez. Oysa plastinasyon yönteminde sıvının yerine plastik konuluyor. Silikon, epoksi veya polyester verilince beden plastikleşiyor. Dokular sertleşiyor ve istenen şekilde kalması sağlanıyor kasların.

İstanbul ve Ankara'dan sonra sergi İzmir'e de geldi. Dr. Gunther von Hagens tarafından dünenlenen bu sergiyi tüm İzmirliler'e tavsiye ederim. Gidin içinizi görün.
Sağlıkla kalın.