Yılbaşı yaklaşırken, birçoğumuz yeni yıl ile ilgili büyük beklentiler içine giriyor, büyük hayaller kuruyoruz. Her yeni yıl öncesi tekrarladığımız şeyeri tekrarlıyor, tazelenmek, yeni bir başlangıç yapmak isitiyoruz. Yeni yıl ile birlikte hayatımızda yeni ve büyük değişikliklerin olacağının düşünüyoruz. Mesela yılbaşı çekilişi için bilet alanlar büyük ikramiye hayali kuruyor. Para elbette önemli ama küçük mutluluklarınız yoksa, büyük dediğiniz mutlulukların da bir anlamı olmuyor. Çünkü mutluluk biriken bir şey, küçük küçük birikiyor.

Büyük beklentiler içine girmemek gerekiyor. Zaman bir bütün ve 31 Aralık gecesi sadece takvimlerdeki sayılar değişecek. Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabında şöyle bir konuşma geçiyordu; "Yılbaşının sence hiçbir hususiyeti yok mudur' diye sordum. 'Hayır' dedi. 'Senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu her hangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması... İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir..."

Hayatın akışı içinde, kendisine yer bulmalı insan. Yılbaşı gecesinin senenin diğer günlerinden hiçbir farkı olmayacak. Uyandığımız sabahlarda öyle. Hayatımızda bir fark olacaksa onu da biz yaratacağız. Hayatın en ince kıpırtısını duyarak, görerek, duyumsayarak yapacağız bunu. Geçtiğimiz gün kötü haberler karmaşasının içinde, Fundanur Öztürk imzalı bir haberle karşılaştım. Haberde, Ankara Çankaya Belediyesi'nin temizlik işçilerinin, son 7 yıldır gece vardiyalarında bir yandan çöpleri toplarken diğer yandan çöplerin kenarına atılmış halde bulunan kitapları topladığı ve topladıkları kitaplarla 4000 kitaplık bir kütüphane kurdukları anlatılıyordu.

Bir başka haber ise önceki gün Manisa'dan geldi. Haberin başrolünde yine temizlik işçileri vardı. Manisa Yunusemre'de belediyede temizlik görevlisi olarak çalışan Muğdat Kırhan'ın sokak köpeğine şarkı söylemesi arkadaşları tarafından görüntülenmiş ve sosyal medya üzerinden paylaşılmış. Görüntülerde Muğdat Kırhan'ın sokak köpeğine eğilerek Ferdi Tayfur'un 'Biter mi bu hasret' isimli şarkısını söylediği görülüyor, köpek ise halinden memnun hiçbir tepki vermeden şarkıyı bitinceye kadar dinliyor. Bu görüntü Sadri Alışık'ın, 1964 yapımı Avare filmindeki, 'Sokak köpeklerine selam vermek adam olmaya çeyrek var demektir' sözünü getirdi aklıma.

'İnsan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir...' diyor ya Sabahattin Ali, gerçekten de öyle. O yolu güzelleştirmek bizim elimizde. Temizlik işçilerinin içimizi ısıtan görüntülerini görünce o yolu güzelleştirmenin parayla hiçbir ilgisi olmadığını bir kez daha anlıyor insan. Dünü, bugünü, yarınları güzelleştirmek sizin elinizde. Varsa bir güzellik onu içinizde bulacaksınız...