Anneler doğurur çocukları. Onlar emzirir, altını temizler, banyosunu yaptırırlar. Mamasını onlar hazırlar, sırtını onlar sıvazlar. Bulaşığını, çamaşırını onlar yıkar. Okula onlar gönderir, kahvaltısını, akşam yemeğini onlar düşünür. Ütüsünü yapar, saçlarını tarar, ödevlerine yardımcı hep onlar olur. Oğlunu askere gönderirken, kızını gelin edirken en çok onlar ağlar. Torun desen yine onlar işbaşına geçer. Tüm bunların yanında da toplum, onları kocasının hizmetkarı gibi göstermeyi çok sever. Kocaları için en iyi şef gibi yemek, kırk yıllık konfeksiyoncu gibi ütü, dikiş, gündelikçi gibi temizlik yapması, yatak odasında ise hayat kadını gibi olması beklenendir kadın, anne.

Tüm bunlarla birlikte annelerimize "Çok yoruldun. Dinlenme sırası sende! Haftaya iki haftalık tatile gidiyorsun. Kocan senin için iki hafta boyunca ev işlerini yapacak ve çocuklara bakacak. İki hafta kafını dinle, gel!" desek ne olur dersiniz? Bence, önce çok heyecanlanır ve sevinirler. Bu heyecan ve sevinç belki bir, iki gün sürebilir. Üçüncü gün telaşlanmaya başlarlar. "Döndüğümde evi nasıl bulurum?", "Bu adam bunlara nasıl bakar?", "Çocuklar aç kalır" gibi cümlelerle kendilerini yer bitirirler.

Asıl soru şu! Kendi istekleri ile seçtikleri, belki önceden flört ettikleri, kafalarına göre olduğunu düşündükleri erkeklere, dahası çocuklarının öz babalarına dahi çocuklarını ve evlerini emanet edemiyorken hiç tanımadıkları adamlara çocuklarının geleceklerini nasıl emanet ettiklerini anlayamıyorum. Ülkenin başkanı,  eğitim bakanı, hazine ve maliye bakanı, sağlık bakanı, adalet bakanı, dışişleri bakanı, içişleri bakanı, savunma bakanı, çevre ve şehircilik bakanı, tarım ve orman bakanı, gençlik ve spor bakanı,  ulaştırma bakanı, kültür ve turizm bakanı, sanayi ve teknoloji bakanı ve parti liderlerinin bir çoğu erkek! Allah aşkına çocuklarınızın geleceğini biz erkeklere nasıl bırakabiliyorsunuz?

Bu sorular kafamın içinde dönerken, yedi yüz elli (750) haftadır eylem yapan, çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri için ne düşünüyorsam, ne kadar gurur duyuyorsam, Diyarbakır Anneleri için de aynı hisleri taşıyor olmam şaşırılacak bir şey değildir herhalde! Amasız, fakatsız, lakinsiz... "Siyasete alet oluyorlar" diyenlere aldırmadan, her annenin yavrusu için yaptığı eylem haktır, meşrudur diyorum.

Yine de kafama takılan bazı soruları yok sayamayacağım.

1- HDP, PKK'nın siyasi ayağı ise neden açık?
2- HDP açık olduğuna göre PKK'nın siyasi ayağı değil, neden orada eylem yapılıyor?
3- HDP çocukları dağa kaçırıyorsa neden açık?
4- HDP açık olduğuna göre çocukları dağa kaçırmıyor, neden orada eylem yapılıyor?
5- HDP çocukları bulup getirse, medya onları kral mı ilan eder, "İşte PKK'nın siyasi ayağı!" mı der?
6- HDP' nin önünde neden içişleri bakanı eylem yapar?
7- HDP terörü bitirecek olan parti mi ki önünde içişleri bakanı eylem yapar?
8- İçişleri bakanı eylem mi yapar?
9- HDP terörü bitirecek olan parti ise neden terör örgütünün siyasi ayağı diye lanse edilir?

Muharrem İnce katıldığı bir programda, yerel seçimler zamanında bir akademisyenin Öcalan'a gönderilmesine atıfta bulunarak "Binali Yıldırım, o annelerden daha az mı değerli?" diyerek Diyarbakır Anneleri için de Öcalan ile görüşülmesinin uygunluğundan bahsetti. Demirtaş da Öcalan ile görüşülerek bu problemin çözülebileceğinden, barışın sağlanacağından ve böylelikle hiçbir annenin ağlamayacağından dem vuruyor.  

Bende sorular devam ediyor!

10- Madem Öcalan ile görüşülerek problem çözülecek 18 yıldır neden çözülmüyor?
11- HDP, AKP ortaklığında bitmeyen terör, Öcalan ile görüşülünce nasıl bitecek?
12- HDP ile Öcalan'ın temsil ettiği yerler farklı yerler mi?
13- Öcalan'ın temsil ettiği yer, HDP ile aynı yer değilse neden HDP'nin önünde eylem yapılıyor?

Bu sorulardan katbekat fazlası kafamı kurcalıyor. Muhakkak zaman bize cevapları sunacaktır. Bu eylemlerin sonunda HDP'nin o bölgede oyları mı düşer, yoksa AKP kendine yeni bir ortak mı bulur bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz artık.