Seçimleri ne kadar başarı ile gerçekleştiriyorsak seçim sonrası süreçlerimiz de maalesef o kadar kaotik oluyor.

Ancak bu seçim sonrası yaşananların çok normal olduğunu söylemek mümkün değil.
Van’da başlayan ve ihanet ile rezalet arası bir yargı kararının sebep olduğu olayların devlet otoritesine başkaldırı için yapılan planın bir parçası olduğu çok açık.
Hele hele seçimlerle başlayıp seçimlerin hemen akabinde Gazze ile özdeşleşmiş,”One minute” çıkışıyla İsrail’e karşı dik duruşun timsali olmuş Sayın Cumhurbaşkanı’nın “İsrail ile ticaret” yalanında yasa dışı eylemlerin öznesi yapılmaya çalışılması da elbette ki tesadüf  değil.
Bunun gibi ardı ardına gelen olaylar zinciri…
Gezi ile denenen sivil darbe girişimi,
17/25 ile denenen bürokratik darbe girişimi,
15 Temmuz ile denenen askeri darbe girişimi 
Ve sonrasında denenen ekonomik darbe girişimleri ile denenler şimdi başka bir senaryo ile denenmeye ve ülke karıştırılmaya çalışılıyor.
Dört tarafı savaş ile çevrilmiş Türkiye’nin istikrarı kimi ya da kimleri rahatsız ediyor
Ya da Türkiye’nin karışması kimlerin işine geliyor?
Yani yine çok klasik bir hukuk sorusu karşımızda ve bu soruyu doğru yorumlar isek hata yapmayacağımızda aşikar.
Cui Bono…
Evet bu çok klasik ve ilk kez Roma’lı filozof Seneca tarafından bir ceza yargılamasında katili bulmak için sorulan ve “Bundan kim faydalanır” anlamına gelen bir hukuk ilkesidir.
Diğer bir deyişle bu ilke, bir olaydan kim ya da kimler faydalanıyorsa, çıkar sağlıyorsa o olayların görünmez sorumlularına ulaşmak için kullanılan bir ilkedir.
Şimdi tekrar 31 Mart’tan sonra yaşananları gözümüzün önünden teker teker geçirelim,
Türkiye’de kaos yaşanması kimin işine geliyor?
Türkiye’de iktidar tartışması yaşanması kimin işine geliyor?
Türkiye olmaz ya da devre dışı bırakılırsa Filistin sorununda kimler fayda sağlıyor?
Türkiye’de adalet olmadığına inandırılması kimlerin işine geliyor?
Bu sorulara vereceğimiz doğru cevaplar, bize doğru yolu gösterecektir.
 İyi bayramlar.