Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla..ma

Ömrünün baharındaki gencecik canlarımız yine toprağa düştü. Düğünlerle, ellerine yakılan kınalarla, dualarla yolcu edilen vatan evlatları memleketin her bir köşesindeki evlerine tabutlar içinde dönecekler. Ben vatan sağ olsun demeyeceğim. Diyemiyorum o sözü. Boğazım düğüm düğüm oluyor, şehit analarının feryadı geliyor aklıma yutkunup kalıyorum.
'Çocukların, askerlerin sağ olmadığı bir vatan sağ olsa ne olur olmasa ne' diyorum. Her gün gencecik çocukların öldüğü vatan sağ olur mu? Olsun mu? Şehitler ölmez vatan bölünmez diyenlerin boğazına sarılasım geliyor mesela. Sarılıp, 'Şehit anasına, kardeşine, eşine sordunuz mu hiç, şehitler ölüyor mu ölmüyor mu?' diyesim... Boğazımda bir düğüm konuşamıyorum...
Her günümüz önceki günden daha kötü, daha karanlık artık. Gencecik ana kuzuları ölmeye devam ediyor. Birileri rahat etsin diye, birilerinin hırsları yüzünden ölmeye devam ediyor Mehmetler.
O birileri ki, bir elleri şehidin tabutu üzerinde diğerinde mikrofon, 'Tüm şehit yakınlarına sesleniyorum. Bizim dinimizde şehitler ölmez. Dünyanın başka hiçbir yerinde askerine Mehmetçik diyen yoktur. Küçük Muhammed adına Mehmetçik denir bizim askerimize. Biliyorsunuz bizde iki yerde kına yakılır. Bir evlenirken bir de askere giderken. Onun için kınalı kuzu vardır. Kınalı kuzu tabirinin altında da bu yatar' demeye devam edecekler, ediyorlar. Ve aynı kişiler çıkıp şunu da diyecekler itiraf edercesine bazı şeyleri, 'Eğer 400 milletvekilini  alabilecek veya bir Anayasa'yı inşa edecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu...' 400 vekil...?

Artık uyanın yeter. Allah aşkına yeter. Bırakın sanal alemde vatan kurtarmayı. Facebookta profil karartmak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Bırakın artık mış gibi yapmayı, mış gibi yaşamayı. Sözü tükettik çoktan ki tükenmeli. Acının harmanlandığı bu coğrafyada değeri yok artık sözlerin. Soruyorum, soruyorum da cevabı yok, 'Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede, bir onur dersi midir çocukların ölümü?' Çünkü onur yok, vicdan yok...
Askerim, şehidim, kardeşim, çocuğum söyle! Bizi kim, ne döndürür şimdi kendimize çok geç değilse!?  Çok geç değil mi! Evet çok... Şimdi bir Akdeniz salgınıyız biz karanlığa büyüyen. Duyarsızlığımızla, iki değil bilmem kaç yüzümüzle, yüzsüzlüğümüzle büyüyoruz. Gencecik evlatlarımız feda edilirken biz büyüyoruz sonsuz karanlığa... 

O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...

Diyen şair* herkes büyüyor bir tek gençler ve çocuklar büyümüyor bu ülkede... 'Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır' deme nafile.  Bak dediğin gibi işte, 'Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar ve dağılmış pazar yerlerine memleket...'
Öğrendik, öğreniyoruz, 'Et değil tırnak değil'ken bir mendil niye kanar? 
Büyüyor mendilimizdeki kan sesleri...

*Edip Cansever