Dünya ölçeğinde, tarım ve gıda sistemleri köklü değişimlerden geçiyor, giderek daha küresel, yoğun, endüstrileşmiş ve bilim ve sermaye-yoğun hale geliyor.

Hızlı şehirleşme ve gelir düzeylerindeki artışlar da tüketici tercihlerinde değişimlere neden oluyor.

Bu gelişmeler her ne kadar büyük fırsatlar sağlasa da artan yetersiz beslenmeye, gıda güvenilirliği konularında artan sorunlara ve hayvan ve bitki hastalıklarında sınır aşan salgınlara, antimikrobiyal dirence yol açan antibiyotiklerin yanlış kullanımına ve önemli seviyelerde gıda kaybı ve israfına yol açabilirler.

Bunların yanı sıra çevresel bozulma ve iklim değişikliği de ortaya çıkan diğer önemli sorunlar arasında yer alıyor.

Ayrıca, toplumun geleneksel olarak eğitime, kaynaklar ve sermayeye daha az erişimi olan katmanları, bir diğer deyişle kadınlar, gençler, kentsel ve kırsal yoksullar, yerli halklar ve küçük çiftçiler, modern değer zincirlerine katılma konusunda engellerle karşılaşıyorlar.

Bu sebeplerle, güçlendirilmiş ve kapsayıcı tarım ve gıda sistemleri, yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılmasında ve salgınlara, iklimsel ve ekonomik şoklara karşı direncimizin artırılmasında kritik bir role sahip. Olumlu sosyal, ekonomik ve çevresel değerler oluşturmak için, sürdürülebilir gıda sistemi bütünsel olarak incelenmelidir.

Sorun ortak…

Bu nedenle, sürdürülebilir gıda sistemlerinin geliştirilmesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) üyesi ülkelerin de önceliğidir.

Yaklaşık 20 milyon km2’lik bir alanı ve yaklaşık 337 milyon nüfusluk bir piyasayı kapsayan KEİ’nin yıllık iç ticaret hacmi 167 milyar ABD Dolarını geçiyor ve bunda tarım ürünlerinin payı da oldukça büyük.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Türkiye Hükümeti ve KEİ Uluslararası Daimi Sekretaryası işbirliğiyle yakın zaman önce hayata geçirilen KEİ Sürdürülebilir Gıda Sistemleri İçin Bölgesel İşbirliği Merkezi (BSEC-CSFS) projesi, bu zorlukları bölgesel bir yaklaşımla ele alıyor. FAO-Türkiye Gıda ve Tarım Ortaklık Programı (FTPP II) çerçevesinde Türkiye Hükümeti tarafından finanse edilen ve gıda sistemlerini daha sürdürülebilir hale getirmek amacıyla KEİ üye devletlerine gıda güvenliği ve güvenilirliği, yoksulluğun azaltılması, su kaynakları ve kurumsal kapasiteler de dahil sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi alanlarında öneri, rehberlik ve bilgi sunacak olan Sürdürülebilir Gıda Sistemleri için Bölgesel İşbirliği Merkezi (BSEC-CSFS), 0,5 milyon ABD doları tutarında bir bütçe ile üç yıl (Mayıs 2020 – Nisan 2023) sürecek.  BSEC-CSFS, KEİ üye ülkeleri arasında tarladan sofraya tüm gıda değer zincirinin sürdürebilirliğini artırmak için net bir yetki, ilgili kurumsal çerçeve ve teknik kapasiteyle donatılacak.

Bu yatırım, ülkelerin COVID-19’un gıda ve besin güvenliği üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkilerinden kurtulmalarına ve KEİ ekonomilerinin yeniden inşasına yardımcı olmak bakımından hayati öneme sahiptir. Projenin sonunda, KEİ üye devletleri sürdürülebilirlik bakımından gıda sistemlerini analiz edip izleyebilecek ve gelecek şoklara ve krizlere daha dayanıklı gıda sistemleri inşa etmek için eylemler gerçekleştirebilecekler.

Dünyadaki en büyük hacker imparatorluğu

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, ABD Ticaret Bakanlığı’nın teknoloji devi Huawei şirketine getirilen yasakların kapsamını genişletme kararını değerlendirdi.

Sözcü Zhao, ‘ABD, uzun süredir hiçbir somut kanıt ortaya koyamadan devletin gücünü suistimal etmek suretiyle Huawei dâhil Çinli işletmelere çeşitli sınırlamalar getiriyor.

Bu, bariz bir hegemonyacı girişimdir.

Şunu vurgulamak istiyorum ki, ABD’nin bu girişimleri, öteden beri iddia ettiği piyasa ekonomisi ve adil rekabet ilkeleriyle oluşturduğu imajı tamamen yıktığı gibi, uluslararası ticaret kurallarına da aykırı. ABD’nin eylemleri, hem küresel endüstriyel zincir ile tedarik ve değer zincirlerine hem de kendi ulusal çıkarlarına ve itibarına zarar verecek’ ifadelerini kullandı.

Bergama’ya yükleme rampası

Bergama yöre çiftçisinin yetiştirdiği ürünlerin nakliyesinde kullanılacak olan yükleme rampası hizmete girdi.

Yıllardır yapımı istenilen rampasının çiftçi ve üreticiler için önemine dikkat çeken Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu, ‘Hizmete giren yükleme rampası Havza olarak Balaban Ovası’nın bir kısmına ve Gümüş Ovası’nın tamamına hitap edecek’ dedi.

Yükleme rampasının büyük bir eksiklik olduğuna dikkat çeken yöre çiftçisi, rampanın hasat sezonunda hizmete yetiştirilmesinden dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

Hem tekerlekli hem de damperli römorkların ürün yükleyebileceği şekilde dizayn edilen rampa, aynı anda 2 kamyon veya tek olarak tırlarında yükleme yapabileceği şekilde inşa edildi.

DİP EKSPRES

TikTok ve Wechat yasağı

ABD’nin Çinli teknoloji şirketleri TikTok ve Wechat’e yasak getirmesi birçok soruna yol açacak ancak bu yasaktan ABD’li şirketler de ciddi biçimde etkilenecek.

Çin medyasında yer alan haberlere göre, bu yasak Amerikan iş modelleri üzerinde ani etki yapabilir.

Iphone kullanıcıları WeChat’i kullanamazsa Çin’deki Nike, Apple, Starbucks ve Walmart mağazalarındaki ödemelerini yapmakta zorluk çekecek.

Çin’de WeChat, insanların yiyeceklerden ayakkabılara kadar her şeyi satın alırken kullandığı bir ödeme aracı.

Alışverişlerde ödeme işlemlerinin yüzde 40’ının WeChat kullanılarak yapıldığı tahmin ediliyor.

Kısaca Çin’deki Amerikan şirketlerinin kaybetmeyi göze alamayacağı bir ödeme sistemi. WeChat uygulaması Apple App Store’dan kaldırılırsa, Çin’de İphone satışları ciddi biçimde düşüş gösterecek.

Benzer uygulamalar

Çin medyası, 1980’lerde ve 1990’larda, Toshiba ile Japonya’ya benzer uygulamaların dayatıldığını anımsatarak ‘Toshiba, Sovyetler Birliği’ne hassas askeri teknoloji, pervane frezeleme ekipmanı satmakla suçlandı ve ABD Senatosu’na Toshiba ithalatını iki ila beş yıl süreyle yasaklayan bir öneri sunuldu.

Japonya’nın en çok ihraç ettiği ürün olan yarı iletkenlere de yaptırımlar uygulanmıştı.

Fransız güç ve ulaşım devi Alstom da aynı süreci yaşayanlardan. Amerika tarafından yolsuzlukla suçlandığında benzer bir kaderle karşı karşıya kaldı.

Şirketin yüzde 70’ini ana rakibi Amerikan General Electric’e satmak zorunda kalmışlardı. Bu, Amerika’ya, Fransa’daki elektriğin yüzde 75’ini üreten tüm Fransız nükleer santralleri üzerinde kontrol sağladı. Fransız holdingin eski yöneticisi Frederic Pierucci, Amerika’nın Amerikan dolarını ve yargı sistemini ulusal çıkarlarına uyacak şekilde nasıl silahlandırdığını kitabında yazmıştı’ örneklerini verdi.