POLİTİKA

Günay: 27 Nisan muhtırası da mı kumpastı?

Abone Ol


’17 ARALIK’TAN BUGÜNE CİDDİ BİR AKIL TUTULMASI YAŞANIYOR’

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının başladığı 17 Aralık’ta ilk günlerde olanları anlamaya çalıştığını kaydeden Günay, “ ‘Mesele anlaşılsın arkadaşlar gereğini yapar’ diye düşündüm ancak soruşturmada saydamlığı sağlayacak olan adaletin ve emniyetin çalışmasına kolaylık getirecek bir davranış tarzı, hatta iktidarı kamuoyunda güçlendirecek olan bir yönetim tarzı tercih edilmek yerine işi kapatmaya, örtbas etmeye dönük bir yöntem belirlendi. Emniyette, yargıda ciddi müdahaleler yapıldı. Şimdi yasa değişikliği konumuna geldik. O günden bu yana ciddi bir akıl tutulması yaşanıyor. Bir hukukçu olarak bu yapılanları normal bir hukuk eğitimiyle ve siyasi akılla bağdaştırmak çok mümkün değil.” dedi.

Yolsuzlukların geçmişten günümüze her siyasi partiyi yıprattığını ifade eden Günay, “Bir yolsuzluk söylentisi, üstelik bu yolsuzluğun söylenti olmaktan çıkıp bir takım görünür buluntulara erişmiş olması, bu konuda akla uygun açıklamalar yapılamıyor olması her siyasi partiyi geçmişten bu yana yıpratmıştır. Yolsuzluklar konusunda şeffaf olunup emniyete ve yargının önü açılsaydı birkaç kişi sıkıntı görürdü ancak partinin ve tavanının yoluna esenlik devam etmiş olurdu. Ama bu yapılamadı. Tavanda da bu sıkıntının hissedildiğini biliyorum. Eğer bu akılla devam edilirse bedelleri ağır olacak.” şeklinde konuştu.

‘YENİ DEĞİŞİKLİK, YARGIYI YÜRÜTMEYE BAĞLIYOR’

HSYK kanununun değiştirilmesine yönelik çalışmaları da değerlendiren Günay, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye toplumunu hiç kimse unutkan saymamalı. Çünkü 2010 referandumu Türkiye siyasi tarihinde büyük yansımaları olan bir referandum oldu. Bu referandumun demokrasiye katkısını Anadolu’nun birçok yerinde halka anlattık. En önemli maddesi de HSYK’nın düzenlendiği madde idi. Venedik kriterlerine uygun olarak hakimler ve savcıların doğrudan katılacağı bir mekanizma ile çoğulculaştırdık. Adalet Bakanı’na sadece bir temsil yetkisi verildi. Bunu Başbakan savundu, şimdi Adalet Bakanı olan arkadaşım savundu. Referandumda yüzde 60’a yakın ‘evet’ dendi. Bizim partinin dışında yüzde 10 küsur ‘yetmez ama evet’ diyerek destek verdi. Şimdi Anayasa’nın bu maddesinin ruhuna tamamen aykırı, şekli temsil yetkisi olan Adalet Bakanı ve müsteşarını kurulun üyesi değil, kurulun tüm çalışmalarını yönlendirecek kişi haline getiriyor. Bir anlamda yargıyı yürütmeye bağlıyor. Bu evrensel hukuktan kopmaktır. 2010’daki demokratik kazanımlarından geriye doğru adım atmaktır. Bu çıkmaz bir yoldur. Bu değişikliği Sayın Cumhurbaşkanı kazara geri çevirmezse Anayasa Mahkemesi’nin normal hukuk aklına göre geri çevirmesi gerekir.”

’17 ARALIK ŞOKU, ŞEFFAFLIK VE HUKUKA BAĞLILIKLA ATLATILABİLİR’

“Arkadaşlar 17 Aralık’ın şokunu hala atlatabilmiş değiller.” diyen Günay, “Bu şoku saydamlıkla ve hukuka bağlılıkla atlatabileceklerini hala görmüyorlar. İşi örtbas ediyor gibi görüntü sergiliyorlar. Siz sabahtan operasyon yapan polisleri öğleden sonra görevden alıyor, emniyet müdürünü görevden alıyor ve bunu tüm Türkiye genelinde yapıyorsanız bizim bilmediğimiz kadar derin, örtülmesi gereken sıkıntı var kanaati normal insanların aklına geliyor. ‘Geçen yıl iktidar olduk. Bizden önce tümüyle bize karşı bir örgütlenme vardı. Geldik, bunlar bize bir komplo kurdular. Ne yapalım biz bu eski örgütlenmeyi tasfiye etmek zorundayız’ konusu değil. 11 yıldan beri iktidarda biz varız. Daha Temmuz ayında Gezi olaylarında bütün Türkiye orantısız güç kullandığı konusunda itirazlar ederken Başbakan ‘destan yazdılar’ diye övdü bu emniyeti. Yargıyla ilgili itirazlar geldiği zaman ‘yargının işine karışmayın’ denildi. Ne zaman soruşturmanın ucu bize dokundu, hem emniyet hem yargı düşman konumuna getirildi. Yargı itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor ancak asıl yargıya bu kadar müdahale eden siyaset itibarsızlaştırılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

‘Uluslararası komplo’ suçlamasına da değinen Günay, “Sizin açığınızı bekleyen bir takım dış ve içi mihraklar olabilir. Bunların bulabileceği açığı siz vermişseniz bu bir gün ortaya çıkacaktır. Yani devlet erkini kullanırken bir kişisel kazanca, bir haksız kazanca, bir haram kazanca kapıyı araladınız mı aralamadınız mı? Ayakkabı kutusundaki paraların bir izahı yok.” dedi.