Dışarda ince ince yağan yağmur, ev sahibimiz maydanoz ekmiş ön bahçeye, taptaze bir toprak kokusu karışıyor havaya, yediveren gülleri tomurcuğa durmuş... 'Bir bahar sabahı mı bu?' diyorum, 'Değil ama yakındır' diyor içimdeki ses ve ekliyor; 'Bahar erken gelir bazı şehirlere, bilirsin...'
Kış, ceketini almış gidiyorken 'yaşamak gerek' diyor doğa; dalları, yağmurları, toprağı ve renk renk kuşlarıyla sesleniyor... Umudu tüketme, diri tut umudu ki yaşamak bunu gerektirir...

Bir çocuk, su birikintilerinin üzerinden seke seke geliyor otobüs durağına. Yağmur sularının açtığı yol yavaş yavaş büyüyor. O an Bülent Ortaçgil'in şarkısı takılıyor dilime. Kulaklığı takıp son ses dinliyorum, 'Yaşamak dopdoluydu akan pınarlar gibi/ İnanmayanlar beklediler/ Umutlarını borç verdin, cebinde hiç kalmadı/ Dostların anlamadılar... Önümüzde barajlar var/ Bu su hiç durmaz, Bu su hiç durmaz!..'

Önümüzdeki barajları hatırlatıyor Ortaçgil ve ekliyor, 'Bu su hiç durmaz...'  
Sular, hayat, zaman, hiçbir şey durmuyor. Her şey ama her şey sonsuz bir devinim içinde akıp gidiyor. Kırarak, dökerek, tartışarak geçiyor günlerimiz. Yaşamı anlamadan, yarınları da tüketerek yürüyoruz.  
Otobüsler, caddeler, sokaklar ıssız. Bir gazete bayii önünde duruyorum. Birgün Gazetesi'nin sağ üst köşesinde Bülent Ortaçgil fotoğrafı ve o fotoğrafın altında şöyle yazıyor, 'Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilenler 'Hayır' diyecek..."  

Suyun akışına kapıldığımı hissediyorum. Gün içinde ikinci kez karşıma çıkan Ortaçgil'in, Burak Abatay imzalı söyleşide referandum ile ilgili sözlerini dikkatle okuyorum, 'Türkiye'de gerçekten okuduğunu ve yazdığını anlayan insanlar ve neyle karşı karşıya olduğunu bilen insanlar bu anayasaya 'hayır' diyecek. Bunun parti seçimiyle bir ilgisi yok. 'CHP'lisin ve hayır diyeceksin', 'HDP'lisin yine hayır diyeceksin' gibi şeyler deniliyor. Ama insanlar bu öbek içerisinde olmak istemiyor. Böyle bir şey var mı? Ya evet ya da hayır diyeceğiz. Evet diyen insanlar da öyle. Onlar aslında bir partiye evet diyorlar. Anayasa değişikliğini okuyup da ona göre karar vermiş değiller. Onlar bir partiyi ve o partinin görüşünü onaylıyor. Ama bunun anayasa ile hiçbir ilgisi yok ki' diyor Ortaçgil...

Bu seçim birebir yaşamlarımızla, geleceğimizle ilgili. Bu yüzdendir ki doğanın kendini yenilediği, kışlıklarını çıkarıp attığı şu günlerde umudu diri tutmaktan başka çare yok. Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilenler, bilmeyenlere bu referandumun parti ya da kişi değil, tamamen ülke meselesi olduğu gerçeğini kırmadan, hor görmeden sabırla anlatmalıyız.  
Belki sesimiz kısılacak, varsın kısılsın. 'Önümüzde barajlar var' diye umudun yolunda yürümekten vaz mı geçeceğiz? Tabi ki 'Hayır!, 'Bu su hiç durmaz!' diyeceğiz. 'Hayır!' Bu su hiç ama hiç durmaz...