Öğretmenlerimiz lisede öğretmişlerdi. Her harbin yani savaşın gerçek ve zahiri yani sanal yanı vardır, diye...
Ve gerçek neden her zaman ekonomiktir. Son zamanlarda sık gündeme geliyor. 1. Dünya Savaşını oluşturan sebeplerin başında sömürü zihniyete geliyor. Sömürü yalnız ülkeler arasında olmaz ki...
Aileden tutun da, esnafa kadar ulaşan bir zincir vardır. Sanayi devrimini 19. Yüzyılın başında tamamlayan İngiltere ürünlerini pazarlamak ve hammadde elde etmek için sanayi de geri kalmış ülkeleri sömürge haline getirmeye çalışması bu savaşın asıl nedenidir. Poyraz Ata Başeev'in, 'Gerçek mi?' sorusunun yanıtıdır bu...
İran'ı anlaşma ile, Hindistan'ı işgal ile, Çin'in Hong Kong eyaletini uyuşturucu ile sömürü haline getiren İngilizlerin bu güçlenme politikası diğer Avrupa ülkelerinin de hedefi haline gelmiştir.
İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Afrika ve Asya'da hâkimiyet kurarak oluşturdukları sömürgelere karşı kendi hakimiyet alanlarını tesis etmeye çalışan ve özellikle Osmanlı Devleti ile ilişkilerini geliştirerek bölgede nüfuz kurmaya çalışan bir Almanya ortaya çıktı. Almanya'nın, bilhassa inşasını üstlendiği Berlin-Bağdat demiryolu projesiyle başta Mısır, Basra Körfezi ve Hindistan yoluna karşı tehdit edici bir vaziyet alması bu üç devleti fazlasıyla endişelendirdi. Bu devletler aralarında güç birliği oluşturmak amacıyla Üçlü İtilaf'ı kurdular.
Almanya da buna karşılık Avusturya-Macaristan ve İtalya ile bir araya gelerek Üçlü İttifak'ı tesis etti. 20. yüzyılın başına gelindiğinde Avrupa iki bloğa ayrılmış durumdaydı ve devletler arasında gittikçe gerginleşen bir hava vardı. Ve hepimizin bildiği gibi; nihayet 28 Haziran 1914'te Saraybosna'da Avusturya veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile sonucunda milyonlarca insanın öleceği, üç imparatorluğun yıkılacağı, yerlerine yeni devletlerin kurulmasıyla Dünya siyasî haritasının değişeceği I. Dünya Savaşı başladı.

Ya şimdi?

Bir yanda Rusya, diğer yanda Amerika. Bize bastırıyor...
Şimdi işe Çin'den tutun da, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya'ya kadar sayısız ülke hem bizden hem de İran, Irak ve Suriye'den yararlanmaya çalışıyorlar. Bir ara İran ile Irak ile çok iyi ticari ilişkilerimiz vardı, ne oldu?
Hatta Suriye ile de...
Bizi dört bir yandan 100 yıl önce olduğu gibi parçalamaya çalışıyorlar. Üretimimiz neredeyse bitme noktasında. Fabrikalarımız kalmadı, tarım ve hayvancılık da. Madenlerimizin durumu da ortada....
Hepsini bir yana bırakalım, üniversitelerimiz ve sanayicilerimizin de....
Lafla peynir gemisi yürümüyor. Şöyle gerilerden bu yana küçük bir anımsatma yapmak istedim, bugün....
Neden tarihten ders almıyoruz?
Neden her konuda ikiye ayrılıyoruz?
Yine bazılarına hatırlatmak istiyorum: Osmanlı Devleti 19. yüzyılda Avrupa'daki büyük devletlerin çıkar çatışmalarından faydalanarak yeri geldiğinde -toprak dahil- tavizler vererek bir denge politikası takip ediyor ve böylelikle varlığını sürdürmeye çalışıyordu. Buna rağmen yüzyıl sonuna gelindiğinde Anadolu ve Rumeli'de mühim toprak kayıplarına uğramış, Kıbrıs, Mısır, Tunus ve Cezayir'i elden çıkmıştı. 20. yüzyıl başlarında Bosna Hersek, Bulgaristan ve Girit de artık toprakların dışında kalmıştı. Trablusgarp Savaşı sonrasında artık Kuzey Afrika'da Osmanlı yoktu.
Bunları unutamayız ve zamanımızda da gelişmelere göre çok daha gerçekçi ve sağlıklı kararlar almalıyız. Amarika'nın ve Avrupa ülkelerinin daha önce de açık seçik ve dolaylı uyguladıkları ambargoları unutamayız. Şimdi aynı durumlarla karşı karşıyayız...
Eğitimden tutun da sağlığa ve tarıma her konuda ciddi organizasyonlara gitmeliyiz. Bunun için de her zamandan çok birlik ve beraberliği sağlamamız lazım...

DİP EKSPRES

Tarım Bakanlığı 'hileli' ilan etmişti!

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Tarım ve Orman Bakanlığının 'hileli' olarak ilan ettiği sahte balın TBMM kantininde satıldığını iddia ederek, 'Bakanlığın hileli diye ilan ettiği bu mal toplatılmamış. Milletin meclisinde milletvekilleri hileli gıda ile yüz yüze ise, TBMM kantininde hileli mal satışı devam ediyorsa bu, devletin çivisinin çıktığının göstergesi' diye konuştu.