Geçen hafta yerel seçimler yapıldı. Geçmiş seçimlerde neredeyse sandıkların açılmasıyla birlikte kazananlar belli olup, mazbatalar 1-2 gün içerisinde verilmişken, bu seçimde ülkenin en büyük şehirlerinde seçimler bir türlü neticelendirilemedi. Seçim akşamından beri, her siyasi partinin lideri kazanan olarak kendilerini ilan ediyor. Halkın büyük bir kısmı da sonuçlardan memnun. Borsa ve döviz de korkulan bir tepki vermedi. Bu durumda biraz huzur hissetmek, kavgadan, kutuplaşmadan uzak birkaç yıl yaşamak hakkımız.

Siyasi literatürümüze yeni giren 'ittifak' terimi bu seçimlerde herkesi kazanan yaptı. Örneğin; geçmiş seçimlerde yüzde 6 oy almış olsa MHP seçimi büyük bir yenilgi olarak algılar, hatta belki de genel başkan değişikliği düşünebilirdi. Ama ittifakın oyu ve kazanılan başkanlıklar göz önüne alındığında MHP, seçimin en başarılı partisi olarak kendini ilan edebiliyor. Girdiği birçok kıyasıya yarışta kaybetmiş olsa da İYİ parti, MHP'yi geçmiş olduğu ve İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde kazanan ittifakın parçası olarak mutlu. CHP'lilerin ülkenin 6 büyük kentinin 5'inin başkanlığını kazanarak seçimin galibi oldukları konusunda şüpheleri yok. Yandaş medyanın seçim sonrası attığı başlıklarda ise, onların da AKP'nin kazandığından şüphesi yok. Peki, kim bu seçimlerin kaybedeni?

Cumhurbaşkanının ifadesiyle bir ilçe belediye başkanın karşısına çıkan, başbakan, meclis başkanı apoletleri olan Binali Yıldırım'ın İzmir'den sonra İstanbul'da da seçim kaybetmesi seçimin en tartışmasız yenilgilerindendir. Oysa Binali Yıldırım, sempatik kişiliği, kapılarını her zaman sivil toplum kuruluşlarına açık tutmasıyla, AKP'li olmayan kişilerin bile sempatisini kazanmayı başaran biriydi. Ama bu yerel seçimlerde adaylığının ilk gününden itibaren pasif görüntüsü, 2019 seçimlerinin en büyük kaybedeni olarak kendisinin olmasına sebep oldu. Girdiği her bireysel seçimde kaybeden Yıldırım'ın bundan sonra ülkeye hangi mevkide hizmet edeceğini hep birlikte göreceğiz.

Ankara'da Mansur Yavaş'a karşı yürütülen saldırı kampanyasının tarafları, elbette seçimin gerçek mağluplarıdır. Tekel haline gelmiş medyanın borazanlığında yapılan saldırılarda kendine savunma hakkı verilmeyen Mansur Yavaş, ülkenin başkentinde kazandığı zaferle, sadece rakibini değil, bu kampanyanın tüm sözcülerini de yenmeyi başarmıştır. Belki de bu sebeple sadece Ankara halkının desteğini değil, bu haksızlığa karşı tüm ülkede sempati kazanarak zaferinden mutlu olunmasını sağladı.

Son olarak, kimsenin ifade etmediği ya da ifade etmeye cesaret edemediği bir matematik çözümlemesiyle bir değerlendirme yapacağım. İktidarın büyük ortağı yüzde 44 oy aldığını ifade etmektedir. Özellikle oy deposu olan büyükşehirlerde MHP'nin aday çıkarmaması ve seçimlerde AKP adaylarını desteklemesi şu matematik sorusunu sordurtuyor. MHP geçen yıl yüzde 13 oy aldı, bu yıl ise 6. Bu durumda seçimlere girmediği yerlerde yüzde 7 oyunun AKP'ye geçtiğini düşünebiliriz. Bu da doğal olarak şu basit matematik işlemini yaptırtıyor. 44-7=37. Yani AKP'nin gerçek oyu %37'dir ve bu oy oranı 2003'ten beridir iktidar partisinin aldığı en düşük oydur. Bir de böyle bakarsanız seçimin bir başka yenileni olduğunu da söyleyebilir miyiz?