İTB, Anadolu'nun en eski buğday çeşitlerinden biri olan yadigar kızıl buğdayın yeniden yaygınlaştırılıp tüketilmesi için harekete geçti. İTB Başkanı Işınsu Kestelli, yüksek protein ve düşük gluten içeren unundan ekmek yapılarak tüketicilere tanıtılması amacıyla 'Topraktan fırına: Kızıl buğdayın yolculuğu' projesini başlattıklarını söyledi. Kızıl buğday, gönüllü çiftçiler ile sözleşmeli tarım yapılarak üretilecek.

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Ekim ayı olağan meclis toplantısı gerçekleşti. Meclisin açılış konuşmasını yapan Meclis Başkanı Barış Kocagöz, tarımsal üretimdeki en büyük sorunun girdi maliyetleri olduğuna dikkat çekerek, özellikle gübre ve ilaç fiyatlarının üreticiyi zorladığını söyledi. Bu girdilerin, yerli üretimin yeterli olmadığı ve ağırlıklı olarak hem mamül hem de hammadde açısından ithal edilen ürünler olduğunu hatırlatan Kocagöz, "Hem yurtdışı fiyat artışları hem de kurlardaki artış maalesef üretim maliyetlerine doğrudan yansıyor. Geçtiğimiz dönemde ekonomimizde gelişen hızlı kur hareketlerinden bu en önemli 2 girdi de doğal olarak etkilendi ve kurlara paralel yükseldi. 2018 Temmuzu ile 2019 Ekimi arasında tarımda çok kullanılan üre gübresinin fiyatlarını örnek olarak inceledik. Belirttiğim dönemde üre gübresinin fiyatlarındaki artış yüzde 45. Aynı dönemde dolar kurundaki artış yüzde 25. Dünyada üre gübresi toptan olarak yüzde 6 gerilemiş. Bu veriler, üreticinin yabancı üreticiye karşı kurdaki artış dikkate alınmadığında üre gübresi maliyeti yüzde 50, kur artışı dikkate alındığında ise yüzde 25 daha çok para ödediğini gösteriyor. Gübre ve ilaç fiyat artış ve azalışları sıkı bir şekilde denetlenmeli" dedi.

Biyolojik çeşitlilik

Sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam için yerel tohumları toprakla ve  çoğaltıp halkla buluşturan bir projeye başladıklarını açıklayan Kestelli, 'Topraktan fırına: Kızıl buğdayın yolculuğu' projesiyle ilgili şunları söyledi: "Bu proje kapsamında, Anadolu'nun en eski buğday tohumlarından biri olarak bilinen yadigar kızıl buğdayın ekiminin yaygınlaştırılması, yüksek protein ve düşük glüten içeren unundan ekmek yapılarak tüketicilere tanıtılmasını hedefledik. Bu projede, bölgemizden gönüllü çiftçilerimiz ile sözleşmeli tarım yaparak kızıl buğdayın üretimini sağlayacağız. Bu buğdaydan komite üyelerimizin de desteği ile un ve ekmek üretimini gerçekleştireceğiz. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik ve kültürel çeşitlilik hepimizin malumu. Yerel tohumlar binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış örnekler olduğundan yaşamın sürdürülebilirliği için birer genetik hazine. Biz de ata yadigârı tohumlara yatırım yaparak hem sağlıklı ürünler elde etmeyi hem de lezzetin sürekliliğini sağlamayı hedefliyoruz."

30 yıl sonra ürün verimleri yarıya inecek

İklim felaketinin tarıma ve çevreye olan etkisinin birçok ülkede giderek daha fazla hissedildiğini ifade eden İTB Başkanı Işınsu Kestelli, geçtiğimiz günlerde Japonya'da meydana gelen ve süper tayfun olarak da bilinen Hagibis tayfununun ülkede hayatı felç ettiğini hatırlattı. Japonya'da toprak kaymaları ve su baskınları nedeniyle tarım arazilerinin büyük ölçüde zarar gördüğünü anlatan Kestelli, "Bu ve benzeri doğa olaylarının ekosistemler ve tarımsal üretim üzerindeki etkileri arttıkça gıda ürünlerinin arzı da azalacak. Dolayısıyla üretim maliyetleri ve ürün fiyatları artmaya devam edecek. Avrupa Çevre Ajansı'nın raporuna göre, 2050 yılına gelindiğinde buğday, mısır ve şeker pancarı gibi ürünlerde verimin yüzde 50 azalacağı tahmin ediliyor. İklim felaketi her ne kadar kaçınılmaz sonuçlar doğuracak olsa da bu etkileri yavaşlatma veya azaltma imkanı halen elimizde. Toprak yapısını iyileştiren bitki örtüleri kullanmak, erozyonla mücade etmek, don veya kuraklığa uyum sağlayabilen tarım ürünü çeşitleri geliştirmek, biyolojik çeşitlilik artırmak gibi konular gündemimizde olmalı" diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi