Yirmidört yıldır İzmir'deyim, bu denli sıkıntılı günlere tanık olmadım, İzmir'in toplumsal hayatında bu denli baskı ve gerilim yaşanmadı. Basın açıklaması yapmak isteyenler, acı bir olayı anmak isteyenler en sert polis müdahalesi ile karşılaşıyor, hiç bir haklı neden olmadan gözaltına alınıyorlar.  Kolluk, savcılık ve sorgu hakimliği süreçleri sonunda 1-2 gün sonra güç bela özgürlüklerine kavuşuyorlar. Kapalı salon toplantıları polis kamerası eşliğinde yapılabiliyor.

Basın açıklaması girişimi suçu;
Geçen hafta 8 Şubat Pazartesi akşamı İzmir Barış Bloku, Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde basın açıklaması girişiminde bulundu, girişim diyorum, çünkü basın açıklaması okunamadan polis müdahale etti ve 49 kişiyi yaka paça gözaltına aldı. Kamu emekçileri sendikaları ve siyasi parti yöneticileri ile tek istekleri barışın sağlanması olan kişilerden oluşan 49 yurttaş hakkında önce Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten işlem yapılacaktı, sonra ne olduysa Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüler, saatlerce otobüslerin içinde tutuldular, gecenin bir saatinde başlanan ifade alma işlemleri sabaha kadar sürdü. Geceyi karakolda, nezarette geçiren 'ağır suç' şüphelileri öğle saatlerinde savcılığa çıkarıldılar. Savcılık akşam üzeri 7 kişiyi 'terör örgütü üyesi' oldukları iddiası ile  tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk etti, kalanları salıverdi. Basın açıklamasına katılmaktan 'terör örgütü üyesi' şüphelisi oluveren bu 7 kişiye savunma hakkı bile tanınmadı, eziyete dönüşen sorguları sonucunda gece saat 2'de özgürlüklerine kavuşabildiler.
Benzer görüntüler iki gün sonra, 10 Şubat akşamüzeri Alsancak Garı önünde yapılmak istenen 10 Ekim Ankara katliamı anmasında da yaşandı, gene polis müdahalesi, gene gözaltılar, neyse ki bu kez terör suçlaması olmadı da gözaltındaki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları gece yarısı salıverildiler.

Polis denetimde siyaset

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) 30 Ocak günü Tepekule Kongre Merkezinde bölge toplantısı düzenledi, toplantının son bölümü de "Demokratik Özerklik, Yerinden Yönetim, Fatsa'dan Diyarbakır'a Deneyimler" başlıklı söyleşiye ayrıldı. Söyleşiyi sosyal medyadan öğrenen İzmir İl Emniyeti işini gücünü bırakmış derin istihbarat çalışmaları yapmış, hatta "toplantıda İzmir'de özyönetim ilan edecekler Kandil'in talimatıyla hendek kazıyacaklar (böyle yazıyor)" ihbarını almış, panelin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü zedeletmeyecek şekilde yapılmasını temin için ses ve görüntü kaydı izni için Valilik Makamına başvurmuş. 28 Ocak 2016 tarihinde yapılan başvuruya ilgili Vali yardımcısı aynı gün, Sayın Vali de ertesi gün 'olur' imzasını atmış. Toplantının başlamasına bir saat kala toplantı salonunun kapısına bir grup sivil polis geliyor ve parti yetkililerine kararı tebliğ ediyor. YSGP yetkilileri "toplantının partinin program ve tüzüğü gereği gündemde olan bir konunun politik olarak tartışılması amacıyla düzenlendiğini bunun suç gibi gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini, polis kamerasının tartışmaların özgürce yapılmasını engelleyeceği" itirazında bulunuyorlar, sıkı talimat almış olan görevliler de "itirazınız varsa mahkemeye (cumartesi günü) başvurun, biz kararı uygulayacağız, engel çıkaranları gözaltına alacağız" karşılığını veriyorlar. Ardından sivil polis sayısı çoğalıyor, daha fazla gerilim yaşanmaması için parti yöneticileri toplantı katılımcıları ile yaptıkları istişare sonunda "saklı gizli bir şeyimiz yok buyurun çekin" diyorlar ve toplantı sivil polisler ve polis kamerası ile yapılıyor.

İzmir Valisine Sorular;

İzmir Emniyeti'nin amiri olan İzmir Valisi Sayın Mustafa Toprak'a sormak istiyorum;
? Basın  açıklaması ve anma etkinlikleri ne zamandan beri suç oldu? "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir" diyen Anayasanın 25.maddesi, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir" diyen 26. maddesi, "Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" diyen 34.maddesi düzenlemeleri yürürlükten kaldırıldı mı?
? "Siyasi partilerin, kendi tüzüklerine göre yapacakları kapalı yer toplantıları"nın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamı dışında olduğunu söyleyen Kanunun 4/a maddesinin, "Siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları" olduğuna dair Anayasa ve yasa hükümlerinin İzmir'de uygulanmaması talimatı mı aldınız?
? YSGP başkanlık rejimini tartışsaydı yine suç işlenecek diye kayda alır mıydınız? Aldığınız kayıttan suç çıktı mı?
? Bu yaşananlar üzerine sormak istiyorum; İzmir'de sıkıyönetim ilan edildi, demokratik haklar askıya alındı da bizim mi haberimiz olmadı?
Soruların yanıtlarını bekleyeceğim, siz de sorgulayın, çünkü bu konu hepimizi ilgilendiriyor. Valiliğin bu tutumu, antidemokratik uygulamaları sıradanlaşırsa, bundan hiç birimiz bağışık olamayız. Demokratik uygulamaların olmadığı yerde yaşamak çok zordur. İzmir'in demokrasi şehri olması, haklarına sahip çıkan, kendine demokrat olmayan İzmirlilere bağlı.
NOT: Geçen haftaki yazımdaki sorulara halen yanıt gelmedi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Azizi Kocaoğlu'na anımsatmak isterim.