Efemçukuru Altın Madeni acele kamulaştırması da hukuka aykırı

Geçen haftaki yazımın konusunu teşkil eden Efemçukuru Altın Madeni için yapılmak istenen acele kamulaştırma davasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu söyleyeceği son sözü söyledi, Başbakanlık ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın karar düzeltme istemini de reddetti. Kurul, "Efemçukuru Altın Madeni işletmesinin bir an önce faaliyete geçmesi için acele kamulaştırma kararı verilmesinin kamu yararına olmadığı, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu" sonucuna varmış ve davayı reddeden Danıştay 6. Dairesi kararını bozmuştu.
Bu kararla artık maden işletmesinin hepten hukuksuz olduğu ortaya çıkmıştır. Daha ne bekleniyor? İzmir'in su havzası için büyük tehdit oluşturan işletme derhal kapatılmalı.
Bu fasılda; kendi çıkarı yerine köyünü, yöresinin yaşamını korumak için direnen yalnız Efe Ahmet Karaçam'ı bir kez daha kutluyorum.

İzmir'e Başbakanlık Ofisi açmak ne anlama geliyor?

Seçim çalışmaları için İzmir'e gelen Başbakan Davutoğlu, Konak'taki Merkez Bankası binasının önünde kameralara poz verdi, binada bu kez Merkez Bankası yazmıyordu; "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık" yazıyordu. Artık İzmir'de Başbakanlık binası var.
Konu birkaç ay önce İzmir'in gündemine gelmişti, hatta "Ege Federasyonu" tartışmasını da başlatmıştı ama utangaçça başlayan tartışma gündemde kalamamıştı.
O günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu da "İzmir için faydalı olur" demişti.
İzmir'e Başbakanlık Ofisi açılmasını "İzmir kimin kalesi" sığ tartışmasına sıkıştırmadan tartışmak gerek.
İzmir'in sorunları Başbakanlık Ofisi'nin olmamasından ya da başbakanın İzmir'e az gelmesinden mi kaynaklanıyor? İzmir Başbakanlık Ofisi açmanın anlamı nedir? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı binasının tam karşısına Başbakanlık Ofisi açmakla ne demek isteniyor? "Başbakan aynı zamanda Merkez Bankası'nın da başkanıdır" mesajı mı verilmek isteniyor? İzmir başkent mi oldu? Bundan böyle İzmir'i Başbakan mı yönetecek?
Başbakanlık Ofisi'nin açılması sıradan bir olay değil, bu ve benzeri sorular üzerinden konuyu tartışmalıyız. Sembolik gibi görünse de İzmir'e Başbakanlık Ofisi açmanın politik bir tercih olduğunu ve hepimizi ilgilendiren sonuçları olacağını atlamamak gerek.
Var olan sistemde tıkanmalar olduğu ortada. Türkiye aşırı merkeziyetçi idari bir yapı ile yönetiliyor. Bölgesel eşitsizliklerin, etnik çatışmaların, doğa tahribatının ve ülkenin yönetilemez hale gelmesinin en önemli nedenlerinin başında bu yönetimin biçimi geliyor.
Büyükşehir Belediyelerinin yetkilerini bütün 'il'e yayan değişiklikler de merkezi yapıyı değiştirmedi. Mevcut yerel yönetimlerin sadece belediyelerden ibaret olması, belediyelerin de merkezle mali ve siyasi kulluk ilişkisine hapsolması, yerelleşme söyleminin koca bir yalan olduğunu bize gösterdi. İmar planlarına, yatırım projelerine, bakanlıklar tarafından karar verilmesi şeklinde gelişen yeni merkezi eğilimlerin giderek artması ile yeni yeni sorunları ortaya çıkartıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AKP'nin 'Başkanlık' görüntüsü altındaki "tek adam yönetimi"ne yol açacak yeni rejim önerisinin ise demokrasi ile alakası yok.

Ne yapmalı?

Merkeziyetçi yapının asıl amacının siyasi iktidarın bütçenin kontrolünü tek elde, tek partide toplamak olduğunu artık görmek gerek.
Bugün Türkiye'nin ihtiyacı merkezileşme değil, yerelin kendi kendini yönetmesine imkan verecek, yurttaşa daha yakın, idari ve siyasi yapılardır. Yani merkeziyetçilik değil adem-i merkeziyetçiliği esas almalıyız. Bunun için öncelikle bölünme paranoyasından kurtulmak gerek. Adem-i merkeziyetçilik sadece Kürt meselesinin çözümü için önerilen, belli bir bölgeye özgü sınırlı bir çözüm olarak görülmemelidir. Bugün Diyarbakır'ın da İzmir'in de ihtiyacı, yerinden yerel yönetimlerdir. Tüm Türkiye'de, tek merkezden ve otoriter bir anlayış ile yürütülen bir sistem yerine, halkın katılımının sağlandığı, bölgelerin sosyo-ekonomik koşullarına göre kararların yerinden alındığı; demokratik ve eşitlikçi bir yönetim sisteminin oluşturulması gerekir.
Böylesi bir sistemde, doğayı ve kent yaşamını mahveden, halkın ihtiyaçlarını gözetmeyen, sırf sermaye gruplarının beklentileri için üretilen 'çılgın projeler' olmaz, yerel yönetiminden "Efemçukuru Altın Madeni'ni kapatmaya benim yetkim yok" yakınması/sızlanması duyulmaz. Böylesi bir sistemde, İzmir'de Başbakanlık Ofislerine, daha ötesi belediye başkanlığı saraylarına gerek kalmaz.
Türkiye 7 Haziran'da seçime gidiyor, vereceğimiz oylar sorunların çözümünün yolunu açabilecek ya da sorunların katmerlenmesine neden olacak.
Oylarımız çok değerli ya başkanlık saraylarının çoğalmasını ve var olan sistemin devamını ya da yeni yaşamı kurmayı tercih edeceğiz. Karar sizin...