'Her şey çok güzel olacak!'
6 Mayıs 2019 akşamı, mazbatası ve başkanlığı 7 kişi tarafından elinden alınma kararını da 'gülerek' karşılayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun üst üste üç kez söylediği bir cümle...
Bir anda yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyadaki Türklerin sloganı oldu. Bir sosyal patlama ile karşı karşıyayız. Birisi de çıkmış, bu lafı söyleyenleri, daha doğrusu ilk kez açıkça konuşan sanatçı ve ünlüleri kayıt etmeye başlamış...

Tahminim böyle

Önceki gün dünyanın en önemli tenis müsabakalarından biri vardı. Londra'nın Wimbledon'u var ya, onun gibi...
Tezahürat arasında 'Her şey güzel olacak!' diye bağıranlar oldu. Sanıyorum biri ya da ikisi kadın üç Türk'tü...
Herkes 'Ne diyorlar?' diye bizimkileri seyrediyorlardı. Görüntüleri görünce, 'İşte Türkler, işte Karşıyakalılar...' dedim.
Neden mi?
Dünya kupaları dahil, uluslararası tüm müsabakalarda mutlaka ve mutlaka en azından birkaç Karşıyakalı oluyordu...
Ve mutlaka Türk Bayrağı ile Karşıyaka bayrağını sallıyorlardı, yıllardır. 1970 yılından bu yana bunları takip ettim. Yani bu konuda iddialıyım...
Görüntülerini gördüğüm bu güzel genç insanları tanımıyorum ama istatistiklere ve bilgilerime dayanarak 'Bunlar İzmirli ve Karşıyakalı' diye düşünüyorum...

Yeni sloganımız

Hatıralarda...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, daha önceden sözünü verdiği gibi Sultanbeyli'de sıradan bir ailenin evinde orucunu açtıktan sonra, gece yarısı kollarını sıvadı, kravatını attı, tarihi konuşması sırasında, 'Bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz, her şey çok güzel olacak!' dedi.
Ve 'Her şey çok daha güzel olacak!' sözü bir anda belirttiğim gibi, demokrasi âşıklarının sloganı oldu çıktı. Nasıl bir zamanlar selamlaşmalarımızda, 'Her şeyin hayırlısı!' diyorsak bunun gibi bir şey...
Çok benimsendi. Bu da bazılarını rahatsız etti. Çetele tutar gibi, bu sözü kullananları 'tehdit' anlamında kayıt altına almaya başladılar...
 
Çok güzel başka örnekleri de var

Antalya'da bir genç var. Sokaklara çıkıyor, elinde mikrofon vatandaşlarla söyleşi yapıyor. Sonra da bunu internette sansürsüz, yalın yayınlıyor. 'Serbest kürsü' gibi bir şey!
AKP'li olduğunu ve Reis'in hayranı olduğu bir kişi, anlatıyor: 'Tüm Avrupa bizim önümüzde titriyor.
Ceketlerini ilikliyorlar...'
Sonra hızını alamıyor; 'Su, elektrik paramızı da Reis ödüyor!' diyor...
Söyleşiyi yapan; 'Kimin?' diye sorunca, Tüm Türkiye'nin diyor. Ne kadardır Avrupa'dasın sorusunun yanıtı ise şöyle;
'Bir ay kadar!'
Tabii Avrupa ile ilgili kulaktan dolma tuhaf bilgiler...
Bunlardan ve muhabir rolünü yapan gencin rakamlarla açıklamalarını vermiyorum. İçimizde 'Geri zekâlı çok var mı?' diye düşünüyorum. Mutlaka ortaya çıkarılmalı...
Aslında bu bilgi gizli ve yasak. Ama nedense 'kısıtlılar' dahil, 'hastalar' dahil. Sadece ve sadece devletin, doktorun ve hâkimin bildiği 'gizli bilgiler' AKP'liler tarafından YSK'ya 'seçimlerin iptali' için verildi. Ben şunu merak ediyorum:
Hani bu bilgiler kesinlikle yasaktı ve paylaşılamazdı?
Devletin bu gizli bilgilerini AKP'lilere verenlerin mutlaka ortaya çıkarılması ve gerektiği şekilde en ağır cezalara çarptırılması gerekmiyor mu?
Demek ki, içimizden biri, bir rahatsızlığından dolayı antidepresan bir ilaç kullandıysa bir makama aday olamayacak...
Rakibi bu yasak bilgiyi el altından öğrenirse, 'Bu ruh hastası' ya da 'deli' diyerek, yöneticilik yapamayacağını iddia edip, hakkının yenilmesini sağlayabilecek...
Hatırlayın bakın; 'Doktor ile hasta arasındaki mahremiyetin' bir başkası tarafından, hatta devlet ya da kurumlar tarafından bilinmesinin sakıncaları dile getirilmiş ve karşı çıkanlar olmuştu, bir merkezde toplanmasına...
Ve de işte bu çekince bir noktada haklı olarak AKP ile MHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine yaptıkları itirazda ortaya çıktı. 'Kısıtlılar'ı ya da 'yargıç kararı ile oy kullanmaları yasaklılar' ın listesini hiç kimse, yani hiçbir parti bile bilmiyor...
Bilenler nasıl oluyor?
Bu kayıtlar sadece ve sadece 'gizli bilgi' olarak bakanlıklarda bulunuyor...

KURDELA

Menderes'te önemli adım

Konuyu uzun olarak ele alacaktım. Menderes Belediye Başkanı AKP'li yani önceki Belediye Başkanı Bülent Soylu'nun yaptığı hatalı çalışmaları çok yazmıştım. Şimdi bunlardan biri, Özdere'de Çukuraltı Sahil Yolu projesi kapsamında bir önceki dönemde kum üzerine beton atılarak yapılan kafe Menderes Belediye Başkanı Mustafa Kayalar'ın talimatı ile yıkılıyor.
Konuyu yargıya taşıyan Temiz İzmir Derneği Başkanı Nivent Kurtuluş da, açtıkları iki davayı da kazandıklarını ama seçimlerden önce, 'Bir oyla bile kaybedersem İzmir'i terk edeceğim' sözü veren, Ramazan'da Menderes'in caddelerini 'Arapça' yazılı tabelalarla sözde süsleyen Bülent Soylu bence mahkemeye verilmeli ve tüm masraflar kendisinden yada yakınlarından tahsil edilmeli...
Ve de şimdi ikinci ya da üçüncü adım atılmalı, Soylu denilen kişinin elindeki gücü kullanarak, 'Paha biçilmez değerdeki arsalarını'  belediyeye karşılıksız veren onlarca kişiyi 'İşgalci' ilan edilmedi mi?
'Şikayetçi olursanız sizi yakarız!' gibi yollara gidilmedi mi?
Bunlar belediyeden kovulmadı mı?
İşte bunlar mutlaka ve mutlaka 'kahraman' ilan edilmeli. Ve de bunlara 'Belediye madalyası' meclis kararı ile ilk kez de olsa verilmelidir. Yani 'demokrasi bayramı yapılmalı', 23 Haziran'dan sonraki bir günde...
Son cümlem: 'Hesap sorulmadan olmaz!'