19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başları, Osmanlı İmparatorluğu büyük ölçüde zayıflamış, girdiği savaşların çoğunda mağlup olmuş, ülkenin birçok yeri işgal edilmiş, bazı bölgeler ise bağımsızlık ilan etme noktasına gelmiştir. Öyle ki imparatorluk, adeta yarı sömürge durumundadır. 
İşte tam da böyle bir ortamda yetişen bir genç vardır; adı, Mustafa Kemal. Ülkeyi içine düştüğü karanlıktan kurtarmak için sorumluluk hisseden Mustafa Kemal, mücadeleye Manastır'da askerî lise öğrencisiyken, ülkenin yönetimi ve siyasetindeki aksaklıkları arkadaşlarına anlatmak, bu konudaki düşüncelerini yaymak için el yazısı ile gizli bir okul gazetesi çıkartarak başlar...
Sonuç olarak o genç, lise sıralarında başlattığı mücadele ile yıkılmaya yüz tutmuş bir ülkeyi millet ile birlikte tekrar ayağa kaldırdı. Gençlere olan inancını ise hiç kaybetmedi. Gençlerin geleceğin ümidi olduğunu Millî Mücadele'nin başında gören, mavi gözlü genç, herkesin umudunu kaybettiği ve gelecek kaygısı içine düştüğü 1919 yılında bile o çok güvendiği gençler için, 'Zaten her şey unutulur. Fakat biz, her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki, hiç bir şeyi unutmayacaktır, geleceğin ümidi, ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir" diyecektir.
İşte o mavi gözlü dev gencin, ülkeyi emanet ettiği gençler de bugün tıpkı onun gibi mücadelelerine lise sıralarından başladılar. O gençlik ki Mustafa Kemal'in ümitlerini boşa çıkarmaya hiç niyetli değil. Onlar bugün Atatürk'ün bir sonraki kuşağa daha güçlü bir şekilde taşınması için kendilerine emanet ettiği Cumhuriyete ve onun birikimlerine sahip çıkmak için seslerini yükseltiyorlar. Gericiliğe, karanlığa, vasatlığa, çıkarcılığa, yobazlığa sırtlarını dönüyorlar.
İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin başlattığı uyanış eylemine birçok liseden destek geldi. Liseliler, cumhuriyeti ve onun birikimlerini koruyacaklarına dair kararlılık bildiren ve herkesi gericiliğin, karanlığın karşısında durmaya çağıran bildiriler yayınlıyorlar. İlk kıvılcımın parladığı İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri, 'Karayeller başına indirmeden çatını; artık ses ol, ışık ol, yumruk ol!' derken, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Nazım'ın dizeleri ile ses veriyor; 'Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...' 
Sonra İzmir, sesi biraz daha yükseltiyor. Bornova Anadolu Lisesi (BAL); 'Gelin padişah yalakalarına hep birlikte sırtımızı dönelim' diyor. Vefa Lisesi, BAL'ın çağrısına cevap veriyor ve ekliyor; 'Hep beraber karanlığa sırtımızı dönmeye hazırız.' İzmir Çiğli Fen Lisesi; 'Beraber olursak başarabiliriz', Kadıköy Anadolu Lisesi; 'Işığa koşacağız', Türkiye Liseliler Birliği; 'Gelecek, geleceği inşa edecek', Eskişehir'den Salih Zeki Anadolu Lisesi ise Gezi'ye selam edip; 'Korkma la biziz liseliler' diyor.
Ülkede birçok kesimin sustuğu bir dönemde lise öğrencilerinin verdiği 'ses' halka halka büyüyor. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Geleceğin ümidi, ışık saçan çiçekler' olarak tanımladığı gençler ışık saçıyor ve geleceklerine sahip çıkıyor.
Büyüklerin bunca uzun sustuğu bir ülkede ses vermek onlara düştü. Ama onların sesi öylesine güzel, öyle anlamlı ki, 
Edip Cansever'in 'Umudu dürt/ Umutsuzluğu yatıştır' dizelerini yaşatıyorlar bizlere, umudu dürtüp, umutsuzluğu yatıştırıyorlar. 
Mustafa Kemal Atatürk gibi bizim de 'Bütün ümidimiz gençlikte...' 'O çocuklar büyüyecek, o çocuklar büyüyecek...' diyoruz umutla, inanarak, hep birlikte...