"Yeryüzünün en güzel görünümünü seyretmek isterseniz, Çittor'daki Utku Kulesi'nin tepesine tırmanmanız gerekir. Oradan o değirmi balkondan bakıldığında, ufuk çepeçevre gözler önüne serilir. Balkona sarmal bir merdivenden çıkılır, ama o merdiveni tırmanmayı ancak söylenceye inanmayanlar göze alabilir. 
Masal bu ya, Utku Kulesi'nin merdivenlerinde en eski zamanlardan beri insan ruhunun en ince ayrıntılarına duyarlı, A Bao A Qu diye bilinen bir varlık yaşarmış. Bu varlık çoğu zaman merdivenlerin ilk basamağına uykuya yatarmış; ne ki, biri oraya yaklaşmaya görsün, A Bao A Qu'nun içinde gizli bir yaşam canlanıverir, bir yerlerinde deruni bir ışık ışıyıverirmiş. Ama A Bao A Qu ancak biri sarmal merdiveni tırmanmaya başladığı zaman kendine gelir, yılankavi basamakların dışına tutunarak ziyaretçinin ardına takılırmış. A Bao A Qu'nun rengi her basamakta biraz daha koyulaşır, şekli iyiden iyiye belirginleşir gövdesinden yayılan mavimtırak ışık biraz daha parlaklaşırmış. Ama son biçimine ancak en yukarıdaki basamakta, tırmanan kişiler Nirvana'ya ulaştığında bürünürmüş. Yoksa A Bao A Qu'nun son basamağa varmadan nefesi kesilir, gövdesi bütünlüğe erişmez, maviliği gittikçe solgunlaşır, ışığı gitgide titrekleşirmiş..."

Arjantinli ünlü yazar Jorge Luis Borges'in 'Düşsel Varlıklar Kitabı' adlı eserinde karşıma çıkan kısacık bir öyküden aktardığım bu bölüm daha bir çok derin anlam ifade ediyor olsa da, bana yakın geçmişimizi ve içinde bulunduğumuz şu zor ve acılarla dolu günleri anımsattı. Hemen her fırsatta söylenir ya 'dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz' diye, sahiden de öyle. İster mecazi anlamda olsun ister gerçek anlamda, Borges'in öyküde bahsettiği Utku Kulesi'ne çıkmak mümkün bu memlekette. Ama nedense yeryüzünün en güzel görünümünü seyretmek için o Utku Kule'lerine çıkan merdivenleri bir türlü aşamıyoruz.
Yeryüzünün en güzel coğrafyasında, huzur içinde yaşamak varken acılarla, savaşlarla büyüyoruz, çocuklarımıza miras olarak içinde yaşanmaz bir dünya bırakmaya hazırlanıyoruz. Daha güzel günlere, barışa, birlikte yaşama olan inancımız zayıf olduğu için o merdivenlerin ilk basamağında oyalanıyoruz yıllardır. Üzerimize yapışıp kalan öğrenilmiş çaresizliği yenebilsek, korku denen o söylenceye inanmayı bırakabilsek merdivenin en son basamağında, o değirmi balkondan yeryüzünün en güzel görünümünü hep birlikte seyretmememiz için hiçbir neden yok. Bir aşabilsek kendimizi, korkularımızın gölgesinde büyümeyen, hep o ilk basamakta renksiz ve kimsesiz kalan A Bao A Qu, (ben birlikte yaşama iradesi diyorum, barış diyorum siz her ne derseniz deyin adına) büyüyüp, boy verecek bu topraklarda. Amasız konuşmaya başlamalıyız artık. Bu kadar acı ölüm yeter demeliyiz.

Ruhunuzun en ince ayrıntısına duyarlı olduğu için siz samimi içten bir adım attıkça bin renge bürünecek o barış, masmavi bir ışıkla saracak günleri. Unutmayın, aydınlık günlere çıkan o merdiveni tırmanmayı ancak söylenceye inanmayanlar göze alabilir. O söylenceler ki, size sürekli savaş öğütleyenlerin sözleri, birikmiş korkularınızdır.
Gün merdivenin ilk basamağında beklemek günü değil, gün yürümek günüdür daha güzel bir dünya için korkunun üstüne üstüne.