"Ağır metaller şah damarını tıkıyor" başlıklı haberi[1] okudunuz mu?

Haber, ABD'de yayımlanan Biological Trace Element Research adlı bilim dergisi tarafından kabul edilen bir araştırma ile ilgili. Türkiye'den akademisyenler Ayhan Olcay, Erdem Tezcan, Emin Cantürk, Bekir İnan, Hasan Karaoğlu, Ceyhun Küçük, Barış Akdemir ve Onur Yolay tarafından yapılan araştırmada şah damarı tıkalı olanların dokularında magnezyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, bor, çinko, alüminyum, arsenik, krom, platin ve civa saptanmış. Araştırmacılardan Doç. Dr. Ayhan Olcay; "alüminyum, arsenik, kadmiyum, kurşun, civa, platin ve gümüş gibi elementlerin şah damarı ve kalp damar tıkanıklığında rol oynadıklarını düşündüklerini" söylemiş.

Sizi bilmem ama, haberi okuyunca benim ilk aklıma gelen İzmir'in su havzasında faaliyetini sürdüren Efemçukuru Altın Madeni oldu. Neden mi? Anlatayım; pek çok tartışmayla ve hukuki kılıflarla 1 Haziran 2011'den bu yana çalışan altın madeni işletmesi sahasından, mahkemenin görevlendirdiği bilirkişiler tarafından pasadan, flotasyon atığından, yan kayaç ve ekonomik olmayan kayaçlardan, gözlem kuyularından hâkim huzurunda örnekler alınmıştı, yapılan analizler sonucunda arsenik (As), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), kurşun (Pb), mangan (Mn), nikel (Ni), selenyum (Se), kükürt (S), çinko (Zn) elementlerinin dünya kabuk ortalaması (DKO) seviyelerini aştığı tespit edilmişti. Bundan dolayı aklıma geldi ve kaygılandım.

Biraz daha açayım; madenin çalıştığı/kirlettiği alan İzmir kentinin içme suyunun yaklaşık yüzde 40'ını karşılayan Tahtalı Barajı koruma alanı sınırında, yaklaşık 200-300 bin kişinin içme suyunu karşılamak için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından planlanan Çamlı Barajı'na su sağlayacak derelerin mutlak koruma alanı içinde yer alıyor. "İzmir'in damı" olarak nitelenen bu bölgede, Efemçukuru'nda meydana gelecek her türlü kirlenmeden, başta Güzelbahçe, Balçova, Karabağlar, Menderes, Sivrihisar olmak üzere İzmir'in etkilenmemesi mümkün değil.

Bu madenle ilgili geçtiğimiz günlerde basına da yansıyan[2] önemli bir gelişme oldu. Daha önce mahkemenin İzmirliler lehine olan kararını bozan Danıştay 14. Dairesi, bu kez İzmirliler lehine bir karar verdi, madenin kapasite artırımına ilişkin ÇED davasını reddeden mahkeme kararını "...bilirkişilerin usulüne uygun olarak, şahit numune olarak kullanılmak üzere çoklu olarak su, toprak, kayaç ve pasa örneklemelerinin mühürlenerek alınıp, akredite laboratuvarlarca incelenmesi sonucunda elde edilecek analiz raporları da değerlendirilmek suretiyle ek rapor alınarak, uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiği..." gerekçesiyle bozuldu. Bu karar üzerine, mahallinde keşif yapılacak, maden sahasından sudan, topraktan, kayaçtan ve pasadan örnekler alınacak ve analiz yapılarak yeniden bilirkişi raporu düzenlenecek ve İzmir İdare Mahkemesi yeniden bir karar verecek.

Efemçukuru'ndaki davalar 2002 yılından bu yana devam ediyor, bir kısmı AİHM'ye kadar gitti. Davalar daha da uzar, sonunda bir karar verilir, ama bu konu, soyut hukuk tartışmalarının yapıldığı, bağımsız olmayan mahkemelerin vereceği kararlara bırakılacak bir konu değil. Bu mesele; İzmir'in suyunun, yaşamının korunması meselesi. İzmir'e dair turnusol işlevi görecek bir tercihle daha karşı karşıyayız; İzmir'i sevenleri, İzmir'in sağlıklı geleceğini, İzmirlilerin şah damarını düşünenleri görelim. Şimdi; "Efemçukuru Altın Madeni'nin kapatılması" konusunda açık ve net irade gösterme zamanı.

[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/agir-metaller-sah-damarini-tikiyor-40935277
[2] http://www.haberekspres.com.tr/cevre/efemcukuru-altin-madeni-icin-bu-kez-guzel-haber-h118396.html