Seçimden üç gün sonra, cübbelilerin damatlarının şirketlerine giderayak verilen ihaleler... Uzun maratonların yol arkadaşlıkları...
Oyun çocuklarına sorulduğu söylenen oy kullandın mı soruları...
Delil arayan iktidar partisinin "olası" başvurusunu beklemek için karar erteleyen seçim kurulları...
Oy sayımında iş yavaşlatmalar, günlerdir sayılamayan birkaç yüz oy...
Sandık basanlar... Sandık basmayanları sandık bastı diye yazanlar, sandık basanları aklayanlar...
Pazar tezgâhlarında on liraya dayanan kuru soğan...
Acizlik...
Kişi kendinden bilir işi dedirten, yandaş kanaldan kanala dolanan akil adamlar; hastalar...
Birbirinin tıpkısı televizyon ekranları...
Mazbatayı kim alacak, kim almayacak totoları...
Halkın % 72'sini derinden vuran ekonomik kriz. Temel gıda maddelerinde düşen tüketim...
Yükselen dolar, artan faiz. Zam, zam üstüne zam...
Ev üstüne evler. Taşıma seçmenlerin çifte fonksiyonu. Kazanılırsa ne ala, kazanılmazsa seçimleri tekrarlatma... Şapkadan tavşan çıkartma...
Entrika?
Hukuk?
Kaybedeni kazanan, kazananı kaybeden gibi gösterme arayışı...
İktidarın küçük ortağının da, halkın gözünde gittikçe küçülüşü...
...
Ve umut...
Makam araçlarını istemeyen, rant ve ihale ağlarına çomak sokan, başkalarına değil halkına destek olan belediye başkanları... Kapılarını yandaş vakıflara değil, yoksullara açacak bir anlayış...
Yükselen farkındalık...
Kibir değil, insanlık...
Kölelik değil, yurttaşlık...
Yeni bir kent kültürü...
Demokrasinin ayak sesleri...